GüncelMakaleler

Yorum |  Yerel seçimden çıkanlar; Mevzileri kazana kazana direnişi büyütelim!

Yeni bir süreç bizi bekliyor. Bu süreçte, halkın içinde olup, onların öğrencisi olup; onlarla yaşamın her alanında ortaklaşarak, hak ve özgürlükler mücadelesini büyüterek; mevziler kazana kazana gerçek hedefi halkımıza göstererek; dönüşerek, değiştirerek yeni bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek bize düşüyor.

2019 yerel seçimlerine gidilirken kabaca genel duruma şöyle bir bakalım.

DİSK-AR’ın yaptığı araştırmaya göre işsizlik 6 milyon 640 bin’e ulaşmış durumda. TÜİK’in yaptığı araştırmaya göre de 12 milyon 300 bin genç nüfus var.

Yine DİSK-AR’ın yaptığı araştırmaya göre, tarım dışı genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 26. Bu oranın 1 milyon 30 bini üniversiteli gençlerden oluşuyor. Genç kadınlarda işsizlik oranı ise yüzde 22,7’dir.  Yine TÜİK’in yaptığı araştırmaya göre 12 aylık dilimde tüketici fiyatları, 2019 Şubat ayı itibariyle yüzde 30 civarında artmış durumda.

Ülkemizde korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız. Tek adam iktidarının, kendisi için bir çıkış adına izlediği politika ise, geliştirdiği dil ve ittifaklar, düşmanlaştırma ve toplumu germe olmuştur. AKP’nin 17 yıllık iktidarı süresinde bu taktik seçim sürecinde hep tutmuştur. Hiçbir demokratik talebe ve ifade özgürlüğüne tahammülü olmayan tek adam rejimi, hiçbir hukuk kuralı tanınmadan, baskı ve şiddeti emekçilere reva görmüştür. Bu süreçte de, seçimleri kazanmak, ekonomik cendereden kurtulabilmesi, efendilerine önümüzdeki dört yıl için, halk benim politikalarımı destekliyor ya da nüfusun yüzde 55’i arkamda söylemlerini ifade edebilmesi için büyük önem taşıyor.

Beka safsatası, nüfusun çoğunluğu muhafazakâr olan ülkemizde vatan- millet- bayrak- din söylemiyle iktidara bugüne kadar hep kazandırmıştır. Aslında, başkanlık sisteminin topluma kabullendirme sınavı olarak da yorumlanabilecek yerel seçimler, beka olarak toplumun önüne konularak, tek adam diktatörlüğünün kazanma-kaybetme seçimi olarak toplumun önüne konuldu. AKP-MHP ittifakı, bu süreci pekiştirip tartışmasız bir şekilde kazansalardı, Beka söyleminin karşılık bulduğu, Başkanlık Rejiminin de büyük oranda onaylandığı bir tablo ile yola devam edeceklerdi.

Ancak sistem bunca ekonomik ve sosyal sorununun  yanında  uluslararası ölçekte, gerek Avrupa birliği gerek Ortadoğu ve Suriye Kürdistanı’nda sıkışıp kalmıştır. Tek adam rejimi, bir hafta Rusya diğer hafta Amerika ile yapılan pazarlıklar sonucu tam bir bilardo topu gibi bir o köşe bir bu köşeye dönüp duruyor. Tam bir çıkmazda olan iktidar, toplumsal dinamiği arkasına almak zorunda. Bunun için kendi bekasını sağlamak adına, kitlelerin desteğini alarak, yerel yönetimlerden güçlü çıkmak zorundaydı. AKP-MHP ittifakı, bu süreci, tam bir Kürt düşmanlığı üzerinden örerken aynı zamanda yaşanan büyük ekonomik yıkımı da tanzim satış çadırları ve iktidarın tekeli haline gelen medya ile halkımıza suni çözümler sunmaktadır. Sistemin diğer partileri de kendilerini var etmek için ittifak içine girmek zorunda bırakılmıştır.

HDP’nin, İYİ Parti-CHP ittifakı ile topluma nefes aldırma aynı zamanda kendisinin de nefes alıp kendi dinamiklerini örgütleme konusundaki çabası öne çıkmıştır. Ne var ki HDP’nin gerçek anlamda demokrasi mücadelesini geliştirmek için  hem Kürt coğrafyasında hem de ülkenin diğer yerlerinde devrimci ve demokratlarla birlikteliği örme ve beraber yol yürümekten başka çaresi yoktur. AKP ve MHP ittifakının tek politikası olan dinci ve milliyetçi söylemlere karşı durulabilmesinin, bunun ortadan kaldırılmasının tek yolu bu devrimci ve demokrat cepheyi örmektir.

Ekonomik kriz ile her anlamda köşeye sıkışmış olan iktidar ve muhalefeti, ağa babalarına daha iyi hizmet için, sistemin bekası için bir araya gelirken, bizlerin ne yapmamız gerektiği konusunda iyi düşünmemiz lazım. Çok iyi bilmeliyiz ki, belli dönemler yaşanan çıkışları saymaz isek 80’li yıllardan bu yana sonra sol hareketin gittikçe daralan, halktan kopan bir süreci yaşadığını görüyoruz. Sürekli dağılan, bölünen bir sol görüyoruz. Bunun nedenlerinden biri, halkın içinde olmayan, toplumsal süreci iyi okuyamayan, dünyayı iyi tanıyamayan yaklaşımlardır.

Halkın içinde olmadan halkı dönüştürme şansımız yok. İkinci olarak kendini yaşamın akışına uyduramayan bir yapı yok olmaya mahkumdur. Bütünü görmeden, parçaya gören ve buna göre yola çıkan bir güzergahta bir süre sonra her şey parçalanmak zorundadır. Bu süreçte bu gerçeği, en iyi Dersim özgülünde gördük. Dar grupçuluk yerine halkın çıkarı her şeyin üstünde olmalıdır. Öyle olmadığında  o zaman bizler bir damladan deryaya dönüşemeyiz. Devrimci yapılar ancak faşizme karşı ortaklaşarak, birliktelikleri çoğaltarak sistemi onun partilerini püskürtebilir, zayıflatabilir.

Yoksa Dersim sürecinde de görüldüğü gibi ( ilçelerdeki sonuç açısından) ve merkezde yapılanlar(seçim öncesi devrimci güçler arasındaki tartışmalar), devrimci yapıların hareket alanını daraltmaktan başka bir anlama gelmemiştir. Dar grupçu, küçük hesaplar peşinde koşanlar, objektif olarak  CHP ve  AKP’yi halkın umudu haline getirmiştir. Dersim’de (ilçelerde) her iki kesim açısından dar grupçu yaklaşımlar galip gelmiş ancak halk kaybetmiştir.  Açık ki halkın çıkarlarını merkezine almayan bir çalışma tarzının gelişme şansı yoktur. Adayların profilinden, kullanılan dile ve diğer güçlere yönelik tutumlara kadar toplamda tüm yaklaşımlar halka verilen değerin ve ciddiyetin bir yansımasıdır.

Görülüyor ki ekonomik ve siyasal olarak korkunç bir süreç tek adam rejimini bekliyor. Yapılan seçimlerde 7  Büyükşehir’i kaybeden iktidarın, tek kazancı Kürt coğrafyasında kazandığı Şırnak, Bitlis, Ağrı  ve Muş oldu. Buraları da asker ve polis oylarıyla kazandığı herkesin malumu. İktidar bu oyları, bekanın mihenk taşı yapmıştır. Gerek bu son 4 yıl içinde HDP’nin eş başkanları ve binlerce yönetici ve üyesinin tutuklanmasına ve partinin iyice işlevsiz hale getirilmesine rağmen yine de kayyumlara karşı halk kendi iradesini ortaya koymuştur.

Tek adam rejimi aslında bekasını kaybetmiştir. Halkımız artık toplumsal tepkisini ortaya koymakta bu da yeni bir sürecin önünü açmaktadır.Bu süreç, yeni toplumsal talepleri yakında gün yüzüne çıkaracaktır.

Yeni bir süreç bizi bekliyor. Bu süreçte, halkın içinde olup, onların öğrencisi olup; onlarla yaşamın her alanında ortaklaşarak, hak ve özgürlükler mücadelesini büyüterek; mevziler kazana kazana gerçek hedefi halkımıza göstererek; dönüşerek, değiştirerek yeni bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek bize düşüyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu