GüncelMakaleler

YORUM | Yeni Ötekiler, Suriyeli Mülteciler!

Çünkü ırkçılık veya şovenizm gibi ideolojiler aslında bilinçli bir şekilde iktidarları korumak için topluma empoze edilen saldırı argümanlarıdır ve çok işlevlidirler. Bir yandan ülke içinde oluşturulan Kürt ya da Suriyeli “düşman”la, halk kitlelerinin yoksulluğun, savaşların, işgallerin, ekonomik krizin vs. yaratıcısı olan gerçek düşmanı görmesi engellenir, diğer yandan örneğin Suriyeli mülteciler gibi başta Avrupa olmak üzere emperyalistlere şantaj unsuru olarak kullanılır.

Türk ulusu dışında tüm ulus, milliyet ve azınlıklara zulmeden, imha-inkar ve asimilasyon politikası uygulayan, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda epey deneyime sahip Türkiye’de, açıklanan son rakamlara göre 3 milyon 630 bin 575 Suriyeli yaşıyor. Siyasi aktörlerin ortak yaşamı kurmaya yönelik, hak temelli söylemler yerine, ayrıştırıcı, kriminalize edici, nefret söylemini körükleyici ifade ve tutumlar sergileyerek yarattığı “öteki Suriyelilere” baskı artıyor. Suriyeli göçmenlere zorla “gönüllü geri dönüş” belgesi imzalatıldığı, toplu halde sınır dışı edilerek can güvenliklerinin olmadığı Suriye gibi savaş bölgelerine gönderildikleri ya da gönderileceklerine dair medyaya yansıyan haberler ve görüntüler devletin kendi yasalarına dahi uymayarak uluslararası insanlık suçu işlediğini gösteriyor.

AKePe ve CehaPe’nin Suriyeli avı başladı!

 

TC yasalarında “geri gönderme yasağı” başlığı altında “6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” 4. maddesi kapsamında yer alan pasaja göre “hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tâbi tutulacağı veya ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez” deniyor. Bu uygulamalar ile işte bu ilke göz göre göre ihlal ediliyor. Göçe zorlanan ya da göç etmek zorunda bıraktırılan kişileri kapsamına alan bu güvence, uluslararası hukukta mülteciler ve sığınmacılar için özel bir düzenleme ile netleştirilmesine rağmen özellikle son günlerde medya aracılığıyla egemen sınıfların iki kliği tarafından politik malzeme olarak kullanılmakta.

Son süreçte artan bir şekilde, AkePe ve CeHaPe arasındaki tartışma ve açıklamalarla Suriyeli mülteciler hedef haline getirilmekte. Özellikle seçimlerde kıran kırana bir “mücadelenin” yaşandığı İstanbul’da, Suriyeliler üzerinden sözde düzenleme adı altında Suriyeli avı startı verilmiş olması tesadüfi bir durum olmasa gerek. Seçim öncesi ve sonrası siyasi partilerin ya da aktörlerin karşılıklı açıklamalarında da görüldüğü gibi özellikle seçimi kaybeden AKP, bedeli bir nevi

Suriyeli göçmenlere ödetmek istemekte, çeşitli düzenlemelerle süre dahi verilerek (20 Ağustos) “sizinle işimiz bitti, evinize dönün” denilmekte.

Suriyeli avı başlasın!

 

Yapılan açıklamalar ya da düzenlemelerin yanı sıra özellikle burjuva medya aracılığıyla inşa edilen kimlik, “biz” ve “ötekilerin” sınırlarını çiziyor. “Öteki”ye karşı inşa edilen kimlik, istenildiğinde yine aynı medya aracılığıyla servis edilerek seçimi kazanma güvencesi ya da iktidarın kendi imajını kurtarma evresine hazırlanıyor. Tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi üstü biraz kazınınca altından ırkçılık çıkan tüm söylemler, iktidar-muhalefet ya da parti vs. ayrımı yapılmaksızın benzerlik göstermektedir. “Kötü kokan, halka saldıran, bizim vergilerimizle yaşayan, bizim kadınlarımıza tecavüz eden, bela getiren, işlerimizi alan” nidaları ile körüklenen ırkçılığa Kürt, Ermeni veya Suriyeli, Almanya’da kara kafalı, Alban, Arap, Yahudi, Amerika’da siyahiler vd. sayısız örnek verebiliriz.

Bayrağıyla bir fotoğraf çektirmek isteyen turiste saldıran, düşmanlık kokan pratikler gıdasını ırkçılık diye adlandıran bu zihniyetten alarak farklı dillerde, farklı coğrafyalarda varlığını sürdürüyor.

Seçimlerden sonra değişen sözler!

 

Seçim vaadi olarak kullanılmaktan seçim sonrası pratiğe dökülen ırkçı saldırılara varana dek hakim sınıfların iki kliğinin de yaklaşımlarının farklılık arz etmemesi ve “Suriyeliler ülkesine dönsün” kampanyasının yaratıcıları olmaları tesadüf değildir.

“Seçimin ardından tüm Suriye topraklarını güvenli hale getirmeyi ve misafirlerimizin tamamının evlerine dönmelerini sağlamayı hedefliyoruz” diyen R.T.Erdoğan da; “Bir an önce Türkiye’de misafir ettiğimiz Suriyeli insanlar ülkelerine dönsün. Bu insanların hakkı korunarak ülkelerinde özgürce yaşamaları için uluslararası toplantılarda sesleri olacağız” diyen E. İmamoğlu da mülteciliği siyasete malzeme yapmaktadır.

Çeşitli şekillerde körüklenen ırkçılıkla birlikte “sizinle işimiz bitti, ülkenize dönün artık” cümlesiyle süreç tamamlanmış olmaktadır.

Değersizleşen insan yaşamı…

Suriyeliler nezdinde yaşananlar, tıpkı elli yılı geride bırakan Avrupa’ya işçi göçünü akıllara getirmektedir. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında (en ucuzundan) işgücüne ihtiyaç duyan başta Almanya olmak üzere emperyalistlerin, ilk yıllarda şölenlerle karşıladığı işçilere yönelik işgücüne duyulan ihtiyaç düştüğü oranda ırkçılık kışkırtılmaya başlamıştır. Bugün tıpkı Türkiye’de yaşamak zorunda bırakılan Suriyelilere dönük olduğu gibi…

Çünkü ırkçılık veya şovenizm gibi ideolojiler aslında bilinçli bir şekilde iktidarları korumak için topluma empoze edilen saldırı argümanlarıdır ve çok işlevlidirler. Bir yandan ülke içinde oluşturulan Kürt ya da Suriyeli “düşman”la, halk kitlelerinin yoksulluğun, savaşların, işgallerin, ekonomik krizin vs. yaratıcısı olan gerçek düşmanı görmesi engellenir, diğer yandan örneğin Suriyeli mülteciler gibi başta Avrupa olmak üzere emperyalistlere şantaj unsuru olarak kullanılır. Halk kitleleri birbirine düşman edilerek işletilen senaryolarla yoksul, emekçi halkın ortak bir mücadele hattı örmesinin önüne geçilir vs.

Kısacası, Suriyelilere yönelik ırkçı, düşman söylemler, halkın yönünü şaşırmış öfkesi değildir sadece, yönetenlerin daha rahat yönetmesi ve yönetirken içlerinde bulundukları ekonomik, siyasi krizleri gizlemenin bir yöntemidir. Dolayısıyla Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı, düşman söylemlere karşı mücadele etmek, demokratik mücadelenin önemli bileşenlerindendir ve halkın ortak mücadelesinin önemli bir ifadesi olarak görülmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu