GüncelYorum

YORUM | TC’nin Yeni Hamlesi: Emperyalistlere Reform Vaadi!

"Umut ne eli kanlı ABD’de ne de iki yüzlü davranan ve en az ABD kadar elinde mazlumların kanı bulunan AB’dedir. Umut ellerimizdedir. Umut devrimdedir"

AKP iktidarı fireni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı hızla gidiyor. Her an nereye çarpıp duracağı belli değil. Durduğunda büyük bir zarar vereceği açık. Zararın faturası her zaman olduğu gibi yine işçi sınıfı ve emekçilere kesilecek.

AKP’nin artık yönetemez oluşu, diğer hakim sınıf partilerini de bir arayış içine sokmuş görünüyor. CHP, 2023 yılında ya da erken genel bir seçimde ülkeyi yönetmeye aday olduğunu dillendirse de bunun pek de kolay olmadığını kendileri de biliyor.

Millet İttifakı üzerinden bir hükümet olma arzusunun da gerçekçi olmadığı açık. CHP ve İYİ Parti’nin toplam oylarının seçimi kazanmaya yetmediği bilinmektedir. Bundan dolayı da tüm diğer partiler gibi CHP’de Kürtleri dikkate almak zorunda. HDP operasyonu sonrasında CHP’nin HDP’yi ziyaret etmesi böyle okunabilir.

CHP, hükümete gelmek için seçimi kazanmasının yanında emperyalistlerin desteğinin de önemli olduğunu biliyor. ABD seçimlerinden galip çıkan Joe Biden’ı herkesten önce Kılıçdaroğlu’nun kutlamış olması boşuna değil. AKP, CHP’nin bu hamlesine kızmış ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmekten de geri kalmamıştı.

CHP, Joe Biden’in seçilmesinden hemen sonra sadece J. Biden’i kutlamakla kalmadı. CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, 21 Kasım 2020 tarihinde Amerikan Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun düzenlediği bir toplantıda kendisine yöneltilen “J. Biden’dan Türkiye için ne bekliyorsunuz?” sorusuna; “Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması”nı beklediklerini söyleyerek yanıt verdi. Bunun burjuva politikadaki anlamı; J. Biden’den kamuoyuna, “artık AKP ile çalışmayacakları” mesajının verilmesinin istemiş olmasıdır. Ü. Çeviköz, bununla beraber ABD ile Türkiye arasında sorun yaratan S-400’leri kastederek hükümet olmaları durumunda “CHP’nin liderlik edeceği bir sonraki hükümetin gündemine kesinlikle geleceğini” ve yüzlerini tekrar -Rusya değil- ABD’ye çevireceklerini de açıkça söylemiş oldu.

CHP, esas olarak Batı Avrupa emperyalist güçlerinin temsilcisi olmakla birlikte ABD’nin de desteğine ihtiyacı olduğunu biliyor. ABD ile çalışmanın CHP için pek de sorun olmadığı açıktır.

Doğu Akdeniz, Libya ve kısmen de Suriye’deki varlığıyla Türkiye hem ABD hem de Avrupa Birliği için çıkarlarının önünde sorun çıkartan olarak görülmeye başlandı. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz araması, Kıbrıs’taki hakimiyeti ve son olarak 1974 yılından bu yana yerleşime kapalı olan Maraş’a Türkiye’nin göz dikmesi Avrupa’yı harekete geçirmede geciktirmedi.

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz faaliyetleri ve Kıbrıs meselesinde Türkiye’ye karşı yaptırımlar uygulamasını isteyen ülkelerin başında Fransa geldi. Fransa, Ortadoğu, Libya ve Akdeniz’de yeni bir rol üstlenerek Yunanistan’la hareket edip, AB’nin harekete geçmesini ve TC’ye yaptırım uygulanmasını istedi.

Ekim ayı içinde yapılan AB Liderler Zirvesi’nde konuyu gündeme getiren Fransa’nın bu önerisinin 10 Aralık 2020 tarihinde yapılacak yeni liderler zirvesinde yeniden ele alınacağı sinyali verildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki girişimlerinden vazgeçmemesi durumunda” yaptırımların uygulanabileceğinin sinyalini verdi.

Avrupa Birliği’nin 10 Aralık tarihinde yapacağı Liderler Zirvesi’nde beklendiği gibi AKP-MHP iktidarına yönelik güçlü yaptırımların çıkacağını kimse beklememelidir. Türkiye, AB için büyük bir pazardır. Bunun yanı sıra, bir enerji geçiş güzergahına sahiptir. Bu yaptırımların uygulanmasına başta Almanya karşı çıkacaktır.

Almanya’nın binlerce tekelinin Türkiye’de yatırımları bulunuyor. Almanya’nın Türkiye’ye sattığı silah miktarı, milyarlarca Euro tutarında. Almanya tüm bunlardan birdenbire vazgeçmeyecektir. Aynı durum Fransa için de geçerlidir. Fransa’nın Türkiye’de yüzlerce yatırımı bulunuyor.

Özellikle beyaz eşya ve otomobil sanayi açısından Fransa’nın bu yatırımları geri çekmesi mümkün değildir. Ambargo uygulamalarına tekellerin direnecekleri biliniyor.

Tüm gelişmeler AKP-MHP iktidarına bir göz dağı niteliğindedir. Aralık’ta yapılacak Liderler Zirvesi’nde AB’nin küçük bazı yaptırım kararları alması işin esasını değiştirmeyecektir. Avrupa kamuoyunun bir beklenti içine sokulduğu bu süreçte, hiçbir kararın çıkmaması da hükümetlerin prestijini ve inandırıcılıklarını düşüreceği için göstermelik bazı yaptırım kararlarının alınması mümkündür. Bunların başında turizme sınırlama getirilmesi, Avrupa Birliği fonlarından kısıtlamaya gidilmesi mümkündür. AKP’nin buna karşı en büyük kozu ise yine göçmenler olacaktır.

Reform Adı Altında Emperyalistlere Verilen Mesaj…

R.T. Erdoğan tüm bunların olmaması için birdenbire “reform” söylemini dillendirmeye başladı. AKP iktidarı işlerin iyi gitmediğini artık biliyor. Ekonomi iflasın eşiğine gelmiş durumda. Sermaye kendisini güvencede bulmadığı için Türkiye’den kaçıyor.

AKP, J. Biden’la nereye kadar yürüyeceğini hala kestirebilmiş değil. R.T. Erdoğan, ABD’nin dediklerini yapmadığı taktirde çemberin biraz daha daralacağını görüyor. İç kamuoyunda “meydan okunmasıyla” seçmen kitlesini yanında tutan AKP’nin ABD karşısında tüm yaptırımları birdenbire kabul etmesi oylarının biraz daha düşmesi anlamına geleceğinden, AKP bunu zamana yayacaktır.

AKP-MHP iktidarını zorlayan bir diğer gelişme de AB’nin 10 Aralık’ta yapacağı AB Liderler Zirvesi. Zirveden küçük de olsa çıkacak bazı yaptırımlar, sermeyenin önemli oranda ülke dışına çıkması demek olacak. Yeni yatırımların olması demek Türkiye ekonomisini tamamen iflasın eşiğine getirecektir.

Yatırımların gündeme gelmesiyle sermayenin ülke dışına kaçması beraberinde işsizliği ve yoksulluğu getirecektir. Yeni işsizlik ve yoksulluk dalgası, kitlelerin öfkesinin büyümesi, yeni bir Gezi İsyanı’nın gelip kapıya dayanması demektir. Bu da AKP’nin sonunun iyice yakınlaşması anlamına geliyor.

MHP’nin de sonuçta AKP’yi kurtarması mümkün değildir. AKP, 2015’ten bu yana MHP’yi yedek lastik gibi kullanıp, her sıkıştığında MHP’ye başvurarak belli kanunları meclisten geçirse de R.T. Erdoğan’ın yularını elinde tutan Devlet Bahçeli’nin giderek iktidar üzerindeki etkisi AKP seçmenini rahatsız etmektedir.

Tüm bunları gören ve yaşayan AKP, çareyi yine emperyalist ülkelerde aramaya başladı. AKP’nin “ekonomide reform” söyleminin temelinde yatan asıl gerçek emperyalist tekellere belli güvenceler vermeye yönelik bir açıklamadır. R.T. Erdoğan bu projeyi açıklamadan önce “gerekirse acı reçete yutmaya hazır” olunduğu açıklaması yaptı. Bunun anlamı yeni hak gasplarının gündeme geleceği, “acı reçetenin” halka kesileceğidir. AKP’nin “ekonomide reform” açıklaması tekellere yeni teşvik ve ayrıcalıkların tanınmasından ibarettir.

Türkiye ekonomisi, sarmal bir krizin içindedir. AKP iktidarı ne yaparsa yapsın bu krizden çıkamayacaktır. Bunun çıkışını emperyalistlerde arayan AKP, bunun yolunun da güvencelerden, yeni anlaşmalardan geçtiğini biliyor. Bundan bir kaçışın olmadığını gören R.T. Erdoğan, yumuşak geçişlerle efendilerine “ben hazırım” mesajını “reform” sözü vererek yerine getireceğini müjdelemiş bulunuyor.

AKP-MHP iktidarı, ekonomik krizden çıkmanın bir diğer yolunu da açıkladığı “varlık barışı” ile çözmeyi hedefliyor! “Varlık barışı” denen, kara paranın Türkiye’ye getirilerek aklanması projesidir. Emperyalist sermaye için böyle bir açıklamanın anlamı olmadığı için AKP, yasa dışı işlerle uğraşan ve elinde belli bir para birikmiş olan mafyaya açık bir çağrı yaparak, ellerindeki paranın Türkiye getirilmesini, gelen paraların da “nereden buldun?” sorusuna tabi olmayacağının güvencesini de “varlık barışı” ile açıklamış bulunuyor.

AKP-MHP iktidarı, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ı görevden alıp yerine Naci Ağbal’ı atayıp, ardından Berat Albayrak’ı istifa ettirerek emperyalist tekellere bir güven tazeleme mesajı vermiş oldu.

Naci Ağbal’ın göreve gelmesiyle faizlerin artırılması güven tazelemeye yetmedi ve R.T. Erdoğan “reform” mesajıyla uluslararası sermayeye güvence vermeyi bir basamak daha yukarı çekti. Bizzat AKP’nin başı R.T. Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan “ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” açıklaması bir tesadüf olarak okunmamalıdır.

Bu tamamen planlanmış ve zamanlaması ona göre yapılmış bir hamledir. AB ve ABD ile “sorunlar yaşayan” AKP-MHP iktidarının bir şekilde ağababalarına bir güvence vermesi gerekiyordu. R.T. Erdoğan hem AB hem de ABD’ye birden mesaj vererek “Avrasyacı” olmadığını, Batı ve ABD’den vazgeçmelerinin söz konusu olmadığını bir kez daha ilan etmiş oldu. R.T. Erdoğan “geleceğimizi Avrupa ile birlikte tasavvur ediyoruz” dese de aynı Erdoğan’ın işlerin kendileri için biraz daha “iyi gittiği” başka tarihlerde AB’ye meydan okuyarak, “Türkiye Avrupa’ya muhtaç değildir.

Asıl muhtaç durumda olan Avrupa’dır ve Türkiye altını çizerek ifade ediyorum bunun için şahsiyetinden, değerlerinden ve onurundan asla taviz vermeyecektir.” (23 Ekim 2017) “Siz gerçek manada faşistsiniz. Siz gerçek manada Nazi’nin zincir halkalarısınız” (26 Ekim 2020) açıklamaları bilinmektedir.

R.T. Erdoğan, geleceğini garantilemek için birkaç gün sonra ise “ABD ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkisini aktif olarak kullanma arzusundayız” açıklamalarıyla her iki emperyalist bloka “iş birliğine hazırız” mesajını vererek ekonomik krizi yeni sermaye akışıyla atlamak istiyor. Aynı R.T. Erdoğan’ın S-400 alımı döneminde ABD’ye nasıl “meydan” okuduğu hala akıllardadır.

Uşaklık böyle bir şey; uşaklar her zaman efendilerine muhtaçtır. Bazen kafa tutuyormuş gibi davransalar da bunun iç kamuoyuna oynamak için yapıldığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. R.T. Erdoğan, aynı tiyatroyu Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’na karşı da “Van Minut” çıkışıyla yaparak Arap halkının sempatisini kazanmak ve Arap sermayesine oynamış, fakat sonradan en büyük ticareti İsrail’le yaptığı ortaya çıktı.

Bu arada Rus emperyalizmi ve Çin sosyal emperyalizminin ülkemizde temsilcisi D. Perinçek’in “Türkiye artık Avrasya’ya yüzünü dönmüş ve kararını vermiştir” tezi de böylece çürümüş oluyor. Bir süredir AKP’nin TV’lerdeki en keskin savunucusu olan Perinçek’in TV’lerde görünmemesi manidardır.

 Reform Söylemi Bir Aldatmacadır!

AKP-MHP iktidarının Türkiye’de reform söylemi bir aldatmacadır. R.T. Erdoğan’ın “hukukta reform” açıklamasının ardından Bülent Arınç, katıldığı bir TV programında, bu söylemden hareketle olacak ki, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın “haksız yere tutulmaya devam edildiği” ve “her ikisinin de serbest bırakılması gerektiği” açıklamasının hemen ardından hem R.T. Erdoğan hem de D. Bahçeli’den yapılan açıklamalarla istifa ettirildi.

“Hukukta reform” diyen R.T. Erdoğan, Bülent Arınç’ın açıklamasını “Fitne ateşini yakmak”la teşhir etti. MHP lideri D. Bahçeli’nin açıklamalarını tamamlar gibi Arınç’ı istifa ettiren R.T. Erdoğan’ın reform çıkışı sadece zevahiri kurtarmaya dönüktür.

AKP, “hukukta reform” derken mafya babalarının, kadın katillerinin, çocuk tacizcilerinin serbest bırakılmasını anlıyor. Mahkemelerin MHP ve AKP’nin tümüyle denetiminde olduğu bir hukuk sistemi içinde reform olabilir mi?

Hapishanelerde 30 bin politik tutsağın hala esir tutulduğu, 500 politik tutsağın ölümün eşiğinde olduğu bir ülkede “hukuk reformu” beklemek ne kadar gerçekçidir…

AKP, her çıkmaza girdiğinde benzer çıkışlar yapmıştır. Kürt halkının oylarını almak için “barış” deyip, ardından “masayı deviren” yine AKP değil miydi? Tüm yargılandığı davalardan berat eden Selahattin Demirtaş hala esir tutulmaktadır. Osman Kavala tahliye olmasına rağmen yeniden tutuklandı. Tüm bunlar yaşanırken, yargıda reform söylemi AKP’nin bir oyunundan ibarettir. Asıl amaç emperyalistlere ve onların ülkemizdeki temsilcisi patronlara güvence vermektir.

AKP-MHP iktidarı için demokrasi bir lükstür. Bunu R.T. Erdoğan birçok kez dile getirdi. 1996 yılında “Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız. Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz” demişti örneğin…

AKP, 2023 seçimlerine kadar ayakta kalmak için manevra üzerine manevra yapıyor. Ancak araba patinaj yapıp duruyor. Ne ABD’nin yeni başkanı J. Biden ne de AB’nin 10 Aralık’ta yapacağı toplantıda alacağı kararlar işçi ve emekçileri bu düzenden kurtarabilir.

Umut ne eli kanlı ABD’de ne de iki yüzlü davranan ve en az ABD kadar elinde mazlumların kanı bulunan AB’dedir. Umut ellerimizdedir. Umut devrimdedir. Faşizmi yıkacağız, özgürlüğümüzü kazanacağız şiarındadır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu