Güncel

YORUM | Pandemi gerçekliğinde yönetme krizi sürüyor

"Devlet bu salgına yönelik kendi çıkarını gözeten, göstermelik önlemler almaya devam ederken, vaka sayılarının yükselişe geçmesi ile birlikte salgın kontrolden çıkmış durumda"

Çin’in Wuhan kentinde, 1 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan Covid-19 salgını, tüm dünyayı etkisi altına alırken, yüz binlerce kişi yaşamını yitirdi.

Covid-19’a uluslararası bir salgın tanımlaması yapılarak,birçok ülkede salgının bulaş riskini azaltmak amacıyla çeşitli kısıtlama ve yasaklar ilan edildi.

Türkiye’de ise ilk vakanın 11 Mart’ta açıklanmasıyla birlikte, diğer ülkelerden oldukça ileri tarihlerde kısıtlama ve yasaklar “pandemi önlemi” olarak uygulamaya sokuldu.

Pandemi dünyada 1.yılını, Türkiye’de ise 8.ayını geride bırakırken, salgında çalışmak zorunda olan binlerce işçi ve emekçi bulaş riskine rağmen sağlıksız koşullarda çalışmaya devam ederken, yine binlerce kişi getirilen kısıtlamalarla birlikte işsiz kaldı.

“Normalleşme” dönemiyle birlikte binlerce kişi sürü bağışıklığına terk edilerek, salgının artarak devam ettiği süreçte, kişisel korunma yöntemleri olan maske ve “sosyal” mesafe uyarıları ile göstermelik önlemlerle virüsten korunduk. Yine bu dönemin bir devamı olarak uzman hekim ve sağlık çalışanlarının tüm uyarılarına karşın hiçbir önlem almayan devlet, ilk ve ortaöğretimde “yüz yüze” eğitimin startını verdi.

Salgın yükselerek devam ederken,dünyada Covid-19 salgınına karşı Çin ve Rusya’daki aşı çalışmaları gündeme geldi. Türkiye’de ise yönetilemeyen salgın kriziyle birlikte sınırlı ve yüksek fiyatlara yapılan test gerçekliğiyle halk “ne haliniz varsa görün” anlayışına terk edilirken, ülkenin cumhurbaşkanı Erdoğan kürsülerden aşı için tarih vermekte.

Saray’dan AKP il ve ilçe binalarında çalışanlara kadar kendi “şahsını” ve zümresini korumak adına günlük, haftalık testler yapılmakta. Ya da Erdoğan’ın katılım gösterdiği açılış, kongrelerde yine belirli bir zümre fiziksel mesafe ile korunurken katılımcıları dip dibe tribünlerde görmekteyiz.

Covid-19 vaka sayısının yükselişe geçmesiyle birlikte kaygı duyan ve belirtileri olduğunu düşünenler test yaptırmak için devlet hastanelerinde sıraya girmekte.

Ancak test yaptırabilmek için belirli şartlar konuyor.Mesela çeşitli belirtiler gözlenmeyince devlet hastanelerinde test yapılmamakta. Bu gerçeklik karşında özel hastanelere gidenler isePCR testininyüksek fiyatları ile karşılaşmakta.

Pandemi döneminde salgına yakalanma riskinin sınıfsallığına ve pandeminin meslek hastalığı olduğuna dair belirleme ve tartışmalar sürerken, Covid-19 testini yaptırmanın bile sınıfsal farklılığı karşımıza çıkmakta. İşçi ve emekçiler ise ancak belirti gösterdikleri koşullarda ve yüksek fiyatlarda test yaptırmaya mecbur bırakılmaktalar.

Salgın tehlikesi karşısında, özel hastanelerde ayrı bir sektöre dönüştürülen PCR test uygulaması bile lükse dönüştü diyebiliriz. Gelişen tepkiler sonrasında Sağlık Bakanlığı bir genelge yayınlayarak PCR testinin tavan fiyatını 250 TL olarak açıklamıştı. Fakat bu genelgeye rağmen özel hastanelerde 350-500 TL’ye yakın fiyatlarda test yapılmakta. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu hastanede dahi genelgeye uyulmayarak testler 250 TL üzerinde fiyatlara yapılmakta.

Pandemide sonbaharda vakaların artış göstereceği uyarısında bulunan bilim insanları ve uzman doktorların öngörüsüne kulak tıkayan yetkililer, büyük bir yükselişe geçen salgını kontrol edememekte ve bu krizi yönetememekteler.

Hastanelerdeki PCR test kuyruklarından tutalım da yoğun bakımlardaki yoğunluk, TTB’nin verileri ve belediyelerin açıkladığı ölüm sayıları salgının boyutunu gün yüzüne çıkardı. Pandemi sürecinin başlangıcından bugüne Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilerin de, bakan Koca’nın dönemsel yaptığı konuşmalarda “salgın kontrolümüz altında” açıklamaları da gerçeği yansıtmamakta.

Sağlık Bakanlığı, şimdiye dek hasta sayılarının açıklandığı veri tablosunda, artık vaka sayılarının da yer alacağı açıklaması, artan vakalar karşısında mecbur kalınarak yapılmıştır. 25 Kasım günü Bakan Koca, PCR testi pozitif çıkan vaka sayısının 28 bin 351 kişi olduğunu açıkladı. Bu vaka sayısıyla birlikte Türkiye Avrupa’da 1, dünyada ise ABD ve Hindistan’dan sonra vaka sayısında 3. sırada yer aldı.

Devlet bu salgına yönelik kendi çıkarını gözeten, göstermelik önlemler almaya devam ederken, vaka sayılarının yükselişe geçmesi ile birlikte salgın kontrolden çıkmış durumda. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde, hastanenin ana ameliyathane koridorununda yoğun bakım servisine çevrilmeplanının devreye sokulması, Ordu Devlet Hastanesi’nin yemekhanesi ve otoparkının yoğun bakıma dönüştürülme kararı gibi örneklerden hareketle; artan vakalarla birlikte yoğun bakım ünitelerindeki doluluk oranları ve yeni hastalara yetebilmek için hastanelerde yapılan hazırlıklar salgının gerçek boyutunu göstermekte. Devlet salgın karşısında kendisiyle övünürken virüse yakalananlar yoğun bakımlarda yer bulamamakta, evde kendi kaderlerine terkedilmektedirler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu