Güncel

YORUM | Mustafa Suphi ve Komünist Hareketin 101. Yılı

Kemalist iktidara ilericilik atfeden Şefik Hüsnü TKP’si oportünizmin temsilciliğini yaparken Karadeniz’de boğulmak istenen Komünist Hareket 71 devrimci kopuşuyla yeniden ayağa dikilmiştir.

Birinci Emperyalist Paylaşım savaşının ön günlerinde İttihat ve Terakki partisinin Alman emperyalizmiyle yaptığı anlaşmalara karşı çıktığı için sürgün edilen Mustafa Suphi bir grup arkadaşıyla birlikte Rusya’ya geçer.

Savaşın başlamasıyla Çarlık hükümeti tarafından Osmanlı vatandaşlarının gözaltına alınmasına karar verilir. Mustafa Suphi gözaltına alınanlar arasındadır ve çalışmak üzere sürgün edilir. Çarlığa karşı mücadele eden Bolşeviklerle sürgüne gönderildiği Ural Bölgesinde tanışır. Bolşevik yayınları takip ederken aynı zamanda kendisi gibi Osmanlı vatandaşları arasında örgütlenme çalışması yürütür. 1915 yılında RSDİP üyesi olur Ekim ve Şubat devrimine aktif olarak katır.

Bu süre içerisinde Rusya’daki “Müslüman Komünistler” olarak gerçekleştirilen buluşmalar ve Osmanlı vatandaşlarıyla kurulan bağların üzerine 1918 yılında Türk Sosyalist-Komünistleri Teşkilatı isimli yapıyı kurarak 3. Enternasyonale delege olarak katılır.

Bu sürecin ardından beyaz ordunun Kızıl Orduya karşı başlattığı ayaklanma Sovyetlerde uzun bir süre karşılıklık açığa çıkarmış teşkilat yeniden bir araya gelememiştir.

Osmanlı devletinin yenilgisi ve Osmanlı hükümetinin emperyalistlerle yaptığı anlaşmalar halk tarafından kabul edilmeyerek irili ufaklı direnişler başlamıştır. Bu direnişleri bastırmak, emperyalistlerin çıkarlarını korumak üzere adeta kayyum olarak Mustafa Kemal Samsun’a gönderilirken, Mustafa Suphi ve yoldaşları 10 Eylül 1920’de Bakü’de TKP’yi kurarak emperyalizm çağında burjuvazinin ilerici rolünü yitirdiğinin, halkların kurtuluş mücadelesinin proleteryanın öncülüğünde gerçekleşebileceğini ilan edercesine ortaya çıkmıştır.

Kemalist iktidar TKP’yi kendisine bir tehdit olarak görürken ülkeye girişlerini engellemeye çalışır. Karadeniz’de çetelerin saldırısıyla Mustafa Suphi, Maria Suphi ve 14 yoldaşı katledilerek Ekim devrimiyle birlikte dünya halklarının büyüyen umudu haline dönüşen “Komünizm” tehdidi ortadan kaldırılmak istendi.

Halk kitleleri açısından çelişkilerin keskinliğini,  Ekim Devrimin etkisini ve Sovyetler’in de desteğiyle  yeniden bir Komünist Partinin örgütlenmesinin önüne geçmek için Kemalist iktidar sahte bir Komünist Partisi bile kurdurmuştur.

Mustafa Suphi ardından varlığını korumaya devam eden TKP, revizyonist, oportünist bir çzgi izlemiş ancak buna rağmen faşizmin zor aygıtlarıyla bastırılmaktan kurtulamamıştır.

Bu açıdan idelojik-politik açıdan Kemalistlerin çizdiği sınırlara hapsolan; Ermeni Soykırımını diline almayan, Şeyh Said isyanını gerici bir ayaklanma olarak nitelendiren, Kemalist iktidara ilericilik atfeden Şefik Hüsnü TKP’si oportünizmin temsilciliğini yaparken Karadeniz’de boğulmak istenen Komünist Hareket 71 devrimci kopuşuyla yeniden ayağa dikilmiştir.

Meşalemiz Yükseliyor.

İkinci Emperyalist Paylaşım savaşıyla devrimin kalesi Sovyetler yıkılmak istenirken emperyalistler büyük bir yenilgiyle yüz yüze kaldı.

Çin’de ÇKP önderliğinde Demokratik Halk Devrimi gerçekleştirilmiş Proleterya diktatörlüğüne geçişin adımları atılmıştı. Ancak modern revizyonizmin Sovyetler Birliğini içerden kemiren yapısı, Sovyetleri gün geçtikçe daha fazla çürüten ve Sosyal Emperyalist bir yapıya dönüştüren hali burjuvazi için geriye dönüş sinyalleri veriyordu. Çin’de de benzer bir büroktatik yapı sonucunda geriye dönüşlerin sinyalini veren ÇKP, Başkan Mao’nun eleştirileri çerçevesinde yenilenmenin yerine, bürokratlaşmayı, kapitalist yolda ısrarı seçince, devrimin yıkıcı ve yapıcı gücü olan kitleler rolünü oynamaya çağrıldı.

Başkan Mao tarafından yapılan bu çağrı; Demokratik Halk Diktatörlüğünün ve Proletarya Diktatörlüğünün önemli garantörlerinden birisi olan halk kitlelerine çalınmak istenen devrimi korumak adına “Burjuva karargahları bombalamaktı”.

Büyük Proleter Kültür Devrimi sadece Çin’de kapitalist yolculara yönelik bir mücadele çağrısı olmadı. Tüm dünyada halk kitlelerine, halk gençliğine “İleri!” çağrısı, 68 hareketinin temel dinamiklerinden biri oldu.

Bu coğrafyada 71 devrimci kopuşu-çıkışı açısından önemli bir motivasyon oluşturdu. Mustafa Suphi sonrası sistem içine sıkıştırılan mücadelenin 71’le birlikte zora dayalı, sistemi-devleti karşısına alan bir biçimde örgütlenme zorunluğu temel olarak kabul edilerek 3 farklı örgüt ortaya çıktı.

Burada Sovyetler Birliğinin Sosyal-Emperyalist çizgisi, Mao Zedong’un Bilimsel Sosyalizme katkıları önemli bir referans oluşturdu.

Kuşkusuz bunu yapan İbrahim Kaypakkayaydı!

Kürt ulusal sorununa yaklaşım, Kemalist hareketin niteleği, devrimin öncüsü ve ittifakları meselesini diğer iki harekete göre farklı ele alan Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları, Proleterya Partisini inşa ederken bu ana meselelerde ortaya koyduğu farklarla, 71 devrimci kopuşunun içindeki kopuşu sağlamıştır.

Kaypakkaya, Mustafa Suphi’lerle Karadeniz’de söndürülmek istenen kıvılcımı, Kürecik dağlarında bir meşaleye dönüştürmüştür. Mustafa Suphilerin Komünist mirası sahiplenilirken Şefik Hüsnü TKP’si ve oportünist-revizyonist çizgiyle arasındaki farkı net olarak ortaya koymuştur.

Kaypakkayanın Mustafa Suphi sonrası TKP’ye yönelik değerlendirmeleri özeleştirel anlamda bugün kendimizi değerlendirmemiz açısından önemli örnek teşkil etmektedir.

Sınıf savaşımı sadece bugün ezilen halk kitleleri ile egemenler içerisindeki savaşımı ifade etmez, egemenlerin devrimci-komünist saflardaki pratik ve idelojik etkilerini de içerir. Bu açıdan komünist hareketin içerisinde gelişen hatalı düşüncelerin üzerine cüretle yürümesi gerekmektedir.

Yüzyıl önce Mustafa Suphi’nin, Ekim Devrimi’nin ve Enterasyonal proleteryanın önderi Lenin’den aldığı güçle coğrafyamızda attığı adımlar bugünkü devrimci-komünis hareketlerin temel çıkış noktası olmuştur!

100 yıl sonra Mustafa Suphi ve yoldaşlarının yaktığı meşale yanmaya ve karanlığı aydınlatmaya devam ediyor!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu