DünyaGüncel

YORUM | Jair Bolsonaro koronavirüs ve yolsuzluk krizine yakalandı

"Medyaya yansıyan Bolsonaro karşıtı görüntülerin Brezilya'nın en fazla ikinci vaka sayısına sahip olduğu ülke olduktan  sonra artması tesadüf değil"

Brezilya’nın yükselen koronavirüs vakaları ve Jair Bolsonaro’nun hükümetinde büyüyen bölünmeler, aşırı sağcı Cumhurbaşkanı’nın yönetiminin temellerini sarsıyor. Geçen hafta itibariyle, Brezilya dünyada en fazla koronavirüs vakası yaşayan ikinci ülke oldu.

Gerçek rakam muhtemelen daha yüksek olsa da, 520 binden fazla kayıtlı vaka ve 29 binden fazla ölüm var.

Brezilya’nın sağlık sistemi  kırılma noktasına yakın. Örneğin nisan ayı sonunda, Manaus şehrindeki devlet yetkilileri tarafından toplu mezarlara insanların cenazeleri gömülüyordu. Ülke çapındaki yoğun bakım üniteleri tehlikeli bir şekilde tam kapasiteye yakındı.

Bu tablo bariz bir şekilde Bolsonaro’nun virüsün yayılmasını durdurmaya yönelik yapılan her türlü girişime karşı muhalefet etmesinin felaket bir sonucu olduğudur. Uzmanlar başka birçok ülkede olduğu gibi Brezilya’da da salgının yol açtığı can kaybının resmi rakamların çok üzerinde olabileceğini söylüyor. Sao Paulo Tıp Fakültesi’nden Domingo Alves “Brezilya sadece hastanelere gidenlere test yapıyor” diyor ve salgına karşı ülkenin etkili bir strateji izlemediğini düşünüyor. Domingo Alves’e göre gerçek vaka sayısı, hükümetin açıkladığının 15 katı. Üstelik uzmanlar Brezilya’da salgının önümüzdeki haftalarda daha da hız kazanacağını tahmin ediyor.

Bununla beraber Bolsonaro Hükümeti’nin bir başında bir başka sorun daha var, o da gittikçe büyüyen ekonomik kriz.

Burada öncelikle Bolsonaro’yu biraz tanımak gerekiyor. Kendini “sistem” karşıtı ya da çürümüş politik düzenin dışında bir alternatif olarak tanımlayan, asker kökenli Jair Bolsonaro ise aslında siyasete yeni atılmış biri olmasa da, otoriter retoriğini bu Trump vari sözde siyaset-dışılık üzerine kurmaktadır.

Bolsonaro, kadınların çalışmaması gerektiği, Afro-Brezilyalıların tembel oldukları, eşcinsellerin çocukken dövülerek “iyileştirilebilecekleri”, askeri rejimin en azılı işkenceci isimlerine hayranlık duyduğu gibi düşüncelerini saklama ihtiyacı duymazken, en temel vaadi olarak ise güvenlik meselelerinde uygulayacağı çok sert politikalar olarak göstermektedir.

Bolsonaro’nun güvenlikçi retoriğine güçlü bir anti-komünizm söylemi de eşlik etmektedir. Brezilya toplumunun bugün neredeyse üçte birini kapsayan Evanjelik kiliseler ile silahlı kuvvetlerin, emekli asker ve polisler ile ailelerinin desteği bu güvenlikçi ve anti-komünist söylem ile büyük ölçüde sağlanmış bulunmaktadır.

Brezilya yerel yönetimleri hükümetten bağımsız karantina önlemleri uygularken Bolsonaro, spor salonları ve berberler gibi yerleri “zorunlu” iş ilan ederek karantinayı baltalamak için çalıştı.  Sadece bu da değil, karantinaya karşı protestoları teşvik etti ve hatta katıldı.

Bolsonaro “Brezilya’nın ekonomisinin normal şekilde çalışmasının pandemiyi kontrol etmekten daha önemli olduğu” konusunda ısrar ederek salgın sürecinin başından beri tamamen sermayeyi gözeten bir politika izledi ve tam anlamıyla halkı terketti. Örneğin Rio ve Baixada Fluminense’de devletin halkı terk etme durumu o kadar ciddidir ki yoksullar kendi başlarına koruyucu önlemler almaktadır.

Bu tarz bölgelerde belirgin olan iki şey var, biri yoksulların arasındaki sınıf dayanışması, diğeri ise  farklı gruplardan uyuşturucu kaçakçılarının eylemleri. Rio ve Baixada Fluminense’de çeteler otomobil ve lamba direklerine bağlanan hoparlörlerle sokağa çıkma yasağı “emretti” ve insanları uyarmak için kapı kapı dolaştılar.  Bu çeteler kapıları çalarak konut sakinlerine sokağa çıkma yasağı ilan ettiklerini ve uymazlarsa şiddet ile cezalandırılabileceklerini söylüyor.

São Paulo’da, “pankadões” adı verilen büyük toplantıların çoğu hala devam ediyor.  Bunlar, çok sayıda uyuşturucu satışının gerçekleştiği etkinliklerdir, bu nedenle uyuşturucu satıcılarını aktif tutmak ve polis memurlarını yozlaştırmak için çeteler tarafından rüşvet verilmektedir.  Bu, Rio’daki bazı favelalarda da (gecekondu mahalleleri) oluyor, ancak gazeteler haber yapmıyor çünkü uyuşturucu çetelerine “olumlu bir imaj” vermek istiyorlar.

2018’deki seçim zaferinden sonra Bolsonaro, devletin yoksul işçi-emekçi kesimine ve aktivistlere karşı otoriter tavrını hızla güçlendirdi. Aynı zamanda çeşitli demokratik organları hurdaya çıkarmaya çalıştı ve işletmelerin dünyanın akciğeri kabul edilen Amazon yağmur ormanlarını yok etmesine izin veren bir yasa çıkardı. Ancak Brezilya’nın ekonomisi patronların umduğu gibi büyümüyordu.  Ardından, Nisan sonunda, Bolsonaro’nun Adalet Bakanı Sergio Moro istifa etti.

Moro, Brezilya’nın eski sosyal demokrat başbakanı Luiz Inacio Lula da Silva’yı hapseden sağcı yargıçtı. Adalet bakanı olarak atanması, Bolsonaro’nun destekçilere “yolsuzlukla mücadele” vaadinin bir parçasıydı.

Bolsonaro Nisan ayının sonunda bir sağlık bakanını salgınla mücadelede aynı fikirde olmadığı için görevden aldı. Yerine gelen bakan da cumhurbaşkanıyla anlaşamayarak sadece bir aydan kısa bir süre sonra istifa etti.

Brezilya’daki koronavirüs krizinin ölçeği büyüdükçe, Brezilya’nın tepesinde giderek artan sayıda insan Bolsonaro’nun gitmesini istiyor gibi görünüyor. Medyaya yansıyan Bolsonaro karşıtı görüntülerin Brezilya’nın en fazla ikinci vaka sayısına sahip olduğu ülke olduktan  sonra artması tesadüf değil. Ancak Brezilya’daki tüm bu tablo özünde Bolsonaro öncesinde de varlığını koruyan ve Bolsonaro’yla katmerleşen aşırı yolsuzluk ve gelir eşitsizliğinin sonucudur. Brezilya’da yolsuzluk  neredeyse bir gelenek haline gelmiştir.

Sermaye cephesi ise yoksul işçi-emekçi kesiminin hayatlarından endişe etmiyor, sadece salgının ölçeği Brezilya ekonomisi için gittikçe kötüleştiğini ve sermayenin çıkarlarının giderek tehlikeye girmesinden endişe ediyorlar.

Kamuoyundan yoğun bir baskı gören Bolsonaro, Brezilyalı yerel yönetimlerin salgını yönetmesine yardımcı olmak için 9 milyar Euro değerinde yardım sözü verdi.  Buna karşılık, bu yerel yönetimlere, kamu sektörü ücreti ve emekli maaşlarını kısmak gibi “kemer sıkma” önlemlerini kabul ettirmeyi zorla dayattı.

Mart ayında, karantina önlemlerinin geçen yıl Şili’deki kitle gösterileri gibi “sosyal kaos” u tetikleyeceğini “solun” bundan fayda sağlayacağını söyledi. Yine de tüm bunların arasında Bolsonaro’nun krizine karşı mücadele belirtileri var. Sağlık çalışanları tarafından yapılan bazı gösteriler ve virüse terk edilmiş hisseden yoksul emekçi insanlar tarafından favelalardan – gecekondu mahallelerinden yürüyüşler yapıldı.

Bolsonaro’nun 2018’deki seçimleri kitlesel protestolarla karşılandı ve her zaman direnişten endişe ediyor. Bir de buna 14 Haziran 2019’da ülke genelinde bulunan 380 kasaba ve şehirde yaklaşık 45 milyon işçinin katıldığı genel grevi eklediğimizde endişe etmesi kaçınılmazdır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu