Güncel

YORUM | Devletin Kürt düşmanlığı devam ediyor

Devlet çevre projelerini yeniden devreye sokarak doğa katliamını büyütüyor. Dersim’de Göze’ler üzerinde gerçekleştirilmek istenen projenin onaylanmasının ardından projenin startının verilmesi bekleniyor.

AKP-MHP iktidarı ekonomik kriz derinleştikçe Kürt ulusuna yönelik saldırılarla şovenizmi büyüterek kitlelerin biriken öfkesini hasıraltı etme niyetini koruyor.

Türk lirasının gün geçtikçe değer kaybettiği, bir çok işletmenin kredi borçlarını ödeyemeyerek iflasın eşiğine geldiği bir tabloda kitleler “ekonomimiz uçuyor” yalanıyla aldatılmaya çalışılırken bir yandan yürütülen şovenist saldırganlıkla kitlelerin bilinci bulanıklaştırılmaya çalışılıyor.

Pandemi sürecinin hemen arkasından IBKY sınırlarına yönelik gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonla bu yönlü adımlardan birisi devreye sokulmuştu. Devletin Xaftanin’de gerçekleşen direnişle devrimci güçlerin pençesine takılması, onlarca subayın istifa etmesiyle sonuçlanırken, karşılaştığı askeri hezimet kitleler üzerinde yaratmak istediği etkiyi büyük oranda sonuçsuz bıraktı.

AKP-MHP ittifakı bu dönemde Kürt düşmanlığının kitlelerde şovenizmi derinleştirmede zayıflayan etkinliğini gözeterek  şovenist saldırganlığa yeni hedefler aramaya başladı.

Rotayı Hristiyan halklara yönelik düşmanlığa kıran AKP-MHP iktidarı tarafından Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması Hristiyan halklar üzerinden yaratılmak istenen şovenist kamplaşmanın bir adımı oldu. Bugün Akdeniz’de Yunanistan üzerinden yaratılmak istenen gerginlik AKP-MHP ittifakının tabanını diri tutmak için attığı başka adımları ifade ediyor.

Tüm bu saldırganlık devam ederken Kürt düşmanlığı baki kalıyor.

Cizre’de pandemiden dolayı hastaneler dolup taşarken devlet suskunluğunu korudu. Cizre’de polisin bir çocuğa-çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını ise cezasızlıkla adeta önünü açar bir hal aldı. Bu duruma tepki gösteren halka ise biber gazlarıyla müdahaleden geri durmadı.

Devletin söz konusu Kürt ulusu olduğunda her türlü insanlık dışı uygulamanın önünü açtığı, her türlü şeyi reva gördüğü bu saldırılar üzerinden kitleleri manipüle etmek istediği apaçık görünüyor. Ancak pandeminin dahi bu şekilde kullanılması devletin imha siyasetini vardırdığı noktaya işaret ediyor. Devletin bu saldırganlığı ezelden beri ortaya koyduğu Kürt düşmanlığı ile ifade edilirken Kürt ulusunun örgütlü mücadelesini sürdürmesi devletin hazımsızlığının başka bir yüzünü oluşturuyor. AKP-MHP ittifakının kayyum saldırıları altında dahi kitlelerin hizaya çekilememesi bu saldırganlığı büyütüyor.

Katliamların, tutuklama, gözaltı saldırılarının sonuçsuz kalması, devletin halka yönelik saldırılarını intikam alırcasına işkencelerle sürdürmesiyle devam ediyor.  Geçtiğimiz ay 16 yaşında bir gencin çobanlık yaptığı esnada askerler tarafından keyfi bir şekilde uzun namlulu silahla vurulması bu saldırılara örnek oluşturuyor.

Yine sınır ticaretiyle uğraşan Kürtler Roboski’de yaşanan şekilde katliamla tehdit edilmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Van’da 3 çobanın askerler tarafından işkenceye uğraması devletin halka yönelik yaklaşımını apaçık gözler önüne seriyor. İşkence eden askerin elindeki silahın kayıtdışı olduğunu ifade ederek çobanları ölümle tehdit etmesi devletin saldırıları için oluşturduğu yasal dayanak olarak öne çıkıyor.

Çaldıran’da bir kişinin sınır ticareti yaparken askerler tarafından açılan ateşle vurulması ve valilik tarafından İran tarafından vurulduğu iddia edilmesi saldırıların üzerinin kapatılmaya çalışıldığını gösteriyor. Kayıp yakınlarını arayan Cumartesi insanlarının buluşmasına 800. haftada da saldıran devletin saldırılarla hangi zemini yaratmayı hedeflediği, bütünlüklü bir saldırı politikası güttüğü bu örneklerle tekrar gözler önüne seriliyor.

Sağlık politikası Kürtlerin kanayan yarası!

Kayyum atanan belediyelerin pandemi sürecinde, sağlık önlemi olarak dağıttığı dezenfektanlar üzerinden ekonomik vurgun planları ve Mardin Belediyesi’nde gerçekleşen yolsuzluk dışında devletin somut bir adımı bulunmuyor. Sağlık önlemleri için adım atılmıyor.

Pandeminin azaldığı iddiasına karşılık Sağlık Bakanlığı’nın rakamlarına göre ülkede en çok pandemi vakasıyla karşılaşılan iller arasında Riha(Urfa) ve Amed geliyor. Devletin açıladığı resmi rakamlara halk güvenmiyor, sağlık örgütlerinin gerçek rakamlara ulaşma çabası devam ediyor. Devletin vaka görülen köylere yönelik tek uygulaması giriş-çıkış yasağı şeklinde oluyor. Somut olarak sağlık desteğinin sunulmadığı görülüyor. Diğer illerde vaka sayıları ile ilgili daha yüksek rakamlar ifade ediliyor.

Doğa katliamları askeri operasyonlarla, talan projeleriyle devam ediyor

Elaziğ’de, Dersim’de, Şirnex Gabar’da, Mêrdin’de, Colêmerg’de yüzlerce dönümlük ağaçlık arazi arka arkaya gerçekleşen yangınlarda yanıyor. Bir çok yangın devletin gerçekleştirdiği hava saldırıları sonucunda gerçekleşirken birçoğunun sebebi tespit edilemiyor.

Devlet çevre projelerini yeniden devreye sokarak doğa katliamını büyütüyor. Dersim’de Göze’ler üzerinde gerçekleştirilmek istenen projenin onaylanmasının ardından projenin startının verilmesi bekleniyor. Zilan deresi üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılan HES projesi hala karar aşamasında bekliyor. Devlet Hasankeyf’te gerçekleştirdiği doğa ve tarih katliamına yenisini eklemek isterken bu projelere yönelik mücadele gün geçtikçe büyüyor.

Devlet kimliğini, doğasını, sağlığını hedefe oturttuğu Kürde herşeyi reva görüyor.

İzmir’de askerlik yaparken tehdit edilen, daha sonra ölü bulunduğu iddia edilen Osman Özçalımlı’nın yaşamını yitirişine dair ailesinin yaptığı açıklama devletin Kürt’e yaklaşımını açıktan gösteriyor.

Katlediyor, kalp krizi geçirdi diyor, ardından düştü diyor, ardından intihar etti diyor.  Devletin gerçekleştirdiği tüm saldırıların meşruiyetini yürüttüğü katliam politikasıyla oluştururken kendisini dışında tutma çabası AKP-MHP ittifakının iki yüzlülüğünü tekrar tekrar ortaya koyuyor.

Ulusal birlik tartışmaları ile Kürt ulusunun kendi örgütlülüğünü 4 parça Kürdistan’da ve Dünya’da büyütmeyi hedeflerken içerde TC’nin AKP-MHP kurmaylığında gerçekleştirdiği saldırılara karşı örgütsel gücünü büyütmesi ve ülke içerisindeki demokratik mücadelelerle buluşması bu saldırganlığı kıracak esas halka olarak duruyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu