Makaleler

Yolsuzluk, hırsızlık ve yalanın ustası AKP!

Siyasal gündem R.T. Erdoğan’ın peşi sıra yaptığı “özeleştirilerle” meşgul edilirken, geniş işçi ve emekçi yığınlar için hayat her gün biraz daha zorlaşıyor.

TV ekranları ve konferans salonlarında, rakamlarla dans edip, huzur güven ve refah portresi çizmek çok da zor olmasa gerek. Devlet-i Ali’ye bakılırsa, her şey güllük gülistanlık, ülkemiz tam gaz büyüyor, ekonomi tıkır tıkır işliyor… Yeter ki bu “kutlu yürüyüşe” yabancı güçlerin maşası durumundaki örgütler engel olmasın! Devamında, bolca vatan, millet, Sakarya edebiyatı, bolca hamaset, bolca “böldürmeyiz” nutukları, Kürtlere yönelik en ağır hakaretlerle dolu nefret söylemleri…

Böylelikle devletlûlar, geniş emekçi yığınların bu ideolojik, politik ve kültürel propagandanın etkisinde kalacağını ve “razı” edilebileceğini hesaplıyor. Ne var ki gerçek, tam da yaşamda sınandığı için bu sıfatı kazanmıştır. Tüm bu söylemler işçi sınıfı ve emekçi yığınların, özellikle de OHAL altında, KHK’ların keskin kılıcı altında yaşadığı büyük korkuyu ve tedirginliği; temel hak ve özgürlüklerine yönelik her talebe yönelik azgın devlet terörü gerçekliğini yok edemiyor.

Evet bugün adeta bıçakla ikiye yarılmış şekilde iki gündem birbirine paralel bir şekilde yol alıyor. İlki saray sultan ve vezirlerinin cenneti, öteki emekçilerin her gün biraz daha açlık ve yoksulluk içine çekilen yaşamı. Sadece son birkaç ay içinde dolarda yaşanan artışla birlikte daralan piyasa, emekçileri çok ciddi anlamda yoksullaştırdı. Dövizdeki her kıpırdanışa, vergilere zam yapılarak yanıt verilmesi bu yoksullaşma gerçekliğinin derinleşmesine sağlıyor.

Tüketici Fiyatları (TÜFE), ekim ayında aylık bazda yüzde 2.08 artmış durumda. Yıllık enflasyon ise yüzde 11,90’a ulaştı. Bir önceki ay yüzde 10,98 olan çekirdek enflasyon ekim ayında 11.82’ye yükseldi. Yüzde 11.90’la yıllık enflasyon rakamı son 9 yılın zirvesine ulaştı.

R.T. Erdoğan’ın aynı saatlerdeki demeci ise dikkat çektiğimiz yarılmayı özetler içerikte. Erdoğan “Ekonomide sevindirici haberleri üst üste almaya devam ediyoruz. Kredi kuruluşları atıyorlar. Bu rakamlar siyasi. Biz güçlüyüz. Yükseliyoruz”  dedi. (3 Kasım 2017/Basın)

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması”na göre, yüz binlerce hanenin aylık geliri, asgari ücretin bile altında. Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan “Enflasyon ve Hayat Pahalılığı Ekim 2017 Dönem Raporu”nun sonuçlarına göre asgari ücretle çalışan bir işçi enflasyon karşısında yüzde 4 yoksullaştı. Asgari ücretli ürün grupları esas alındığında bir yıl öncesinin aynı ayına göre alım gücünü balıkta yüzde 15, ette yüzde 4.2, temel hastane hizmetlerinde yüzde 3.3, sebzede yüzde 12, katı ve sıvı yağlarda yüzde 5, gerçek kirada yüzde 1.3, süt, peynir ve yumurtada yüzde 8.6 kaybetti. Genelde kayıp yüzde 3.8 olarak gerçekleşti.

Toplamda asgari ücretli enflasyon hesaplamasına dâhil edilen ürünlerin yüzde 70’i için alım gücü kaybı yaşadı. 91 harcama grubunun yüzde 89’unun karşısında asgari ücretli alım gücünü kaybetti.

 

Halka Sömürü Başbakana Kıyak!

AKP 2002’den bugüne devlette kurumsallaştıkça, bu yolsuzluk ve rüşvet ve hırsızlıkta ustalaşması anlamına geldi.

Tıpkı diğer tüm düzen partileri gibi AKP de, dümeni eline aldıktan sonra egemen sınıfların, uluslararası sermayenin çıkarlarını bir bir yerine getirmeye başladı. Zaten başka türlüsü mümkün değildi. ÖTV’ye fahiş miktarda yapılan zamı emekçilerin yüzüne karşı pişkince savunan AKP’li bakanlar sıra, sermayeye, partiye yakın şirketlere geldiğinde süt dökmüş kediye dönmektedir. Söz gelimi, son torba yasa ile GSM şirketlerinin yaklaşık 5 milyar TL’lik cezaları silindi. Geçtiğimiz dönemde Cengiz İnşaat gibi çok sayıda şirketin vergi borçları sıfırlandı.

Gelirinin büyük bir kısmını vergiden elde eden TC devleti, işçi sınıfı ve emekçi yığınların her kuruşuna ve alın terine ipotek koyarak ayakta kalıyor. Ancak söz konusu emekçiler olduğunda verginin kutsallığından dem vuran devlet yetkilileri sıra kendilerine geldiğinde başka türlü davranmakta bir beis görmüyor.

Panama Belgeleri’nin Paradise Papers (Cennet Belgeleri) adıyla kamuoyuna yansıyan belgeler de ortaya çıkanlarda bu gerçeğe ışık tutuyor. (Dünya çapında çok sayıda patronun, burjuva politikacının, off-shore hizmet sağlayıcıları Appleby ve Asiaciti ile gizli ilişkilerini ifşa eden Paradise Papers’ın yayınlanmaya başlaması, dünya genelinde gündem oldu. Paradise Papers, 13.4 milyon belgeden oluşuyor. Farklı ülkelerden 67 medya kuruluşu ve 382 gazeteci, uzman gönüllüler desteğinde bir yılı aşkın süredir belgeleri ve ilişkiler ağını inceliyor.)

Bahsi edilen belgeler arasında Başbakan Binali Yıldırım’ın oğullarına ait şirketlerin bilgileri de yer alıyor. Belgelere göre Yıldırım ailesinin şirketi Malta’da kayıtlı olan iki şirketin tek hissedarları olarak görülüyor. Kamu kayıtları, şirketin denizyolu gemilerinin sahibi olduğu veya yönettiği şeklinde. Şirketlerin kurulduğu tarihlerde Yıldırım, AKP hükümetinin ulaştırma bakanıydı.

Kayıtlar oğul Erkam Yıldırım’ın, şirketlerin çoğunluk hissedarı olarak gösterirken Yıldırım, ikisinin de müdürü olarak gözüküyor. Şirketler Ekim 2017’de Malta Şirketler Kayıt Defteri’nde “halen aktif” olarak listelendi. Belgelerde, aralarında R.T. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ve ağabeyi Serhat Albayrak’ın Çalık Holdingi ile Binali Yıldırım’ın oğulları Erkam ve Bülent Yıldırım’ın da olduğu 50 ülkeden 120’den fazla politikacı ve sermayedarın off-shore kayıtları ve vergi kaçakçılığına ilişkin bilgiler yer alıyor.

Belgeler, AKP’nin egemen sınıfların daha fazla zenginleşmesine nasıl yardımcı olduğunu, yol verdiğini de gösteriyor. Sözgelimi, AKP döneminde kendisine dev ihaleler verilen Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, “altın müşteri” olarak niteleniyor. ‘Altın müşteri” olmak için yılda 50 bin-100 bin dolar ödeme yapmak gerekiyor. Akın’ın 2015’te 88 bin 755 dolar ödediği belirtiliyor. Rixos Hotels Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince de daha düşük vergiler için sıklıkla off-shore’a başvuruyor. Tamince’nin Britanya Virjin Adaları’nda dört off-shore şirketi ortaya çıkmıştı.

 

Öfkeyi örgütleyelim!

AKP, 11 yıl önce, Kurumlar Vergisi Kanunu’nu (KVK) değiştirdi. Yeni KVK 21 Haziran 2006’da Resmi Gazete’de yayımlanınca da yürürlüğe girdi. Yasa, Türkiye’den vergi yükümlülerinin “vergi cenneti” olarak bilinen yerlerde kurduğu şirketlere gönderilecek paralara, yapılacak ödemelere, açılacak hesaplara vergi getiriyordu.  

Ne var ki geçen süre içinde AKP söz konusu ülkelerin hangileri olduğunu bir türlü ilan etmedi. Böylece başta AKP’li bakan, yönetici ve yetkililer olmak üzere, Türk sermayesinin vergi kaçırmasının önü açıldı, daha doğrusu bu bir devlet politikası olarak yaşama geçirildi. Bunun sonucunda, emekçilerin bir TL’lik borcunun asla affetmeyen Gelir İdaresi’nin tahsil edebileceği yüz milyonlarca, belki milyarlarca lira tutarındaki verginin bir kuruşu bile tahsil edilemedi.  Bu, Bakanlar Kurulu vergi cenneti ülkeler listesini yayımlamadığı için uygulanamadı. Kuşkusuz anlaşılmakta ki, eğer liste yayımlansaydı Başbakan Yıldırım’ın oğulları ve akrabalarının şirketlerinin, yüzde 30 Kurumlar Vergisi’ne tabi olması gerekecekti. Bu listenin yayımlanmaması, AKP hükümetinin, kendi zenginleri için yüzlerce milyon TL vergiden vazgeçmesi anlamına geliyor. Tam da bu gerçekler ortaya çıkmışken, şimdi AKP hükümeti kendi kanuna aykırı biçimde, emekçilerin cebinden, vergisinden 37 milyar TL ek borçlanma talep ediyor.

Yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlıkta ustalık döneminin zirvelerini yaşayan AKP’nin yalan üzerinden inşa ettiği cennet emekçilerin gazabından kaçamayacak! Emekçi yığınların, kendilerini her gün biraz daha yoksunluk ve yoksullukla baş başa bırakan AKP iktidarına yönelik öfkesini örgütlemek devrimci, ilerici ve sever güçlerin boynunun borcudur!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu