GüncelMakaleler

Türkiye’de asgari ücret ve vergilendirme sistemi

Egemenler dünyada derinleşmekte olan ekonomik krizin Türkiye gibi ülkelerde yaratacağı sarsıntının farkındalar ve bu krizin faturasını işçi sınıfına yıkmanın çeşitli yollarına da kafa yormaktadırlar. Bu nedenle de verildiği iddia edilen %30’luk zam bir çırpıda geri alınırken, asgari ücret zammı, düne kadar asgari ücretten bir miktar yüksek alan işçinin ücretine aynı oranda yansımadığı için onları da alım gücü açısından hızla geriye çekmiş durumdadır.

 

Çalışanların maaş ve ücretlerinden yapılacak vergi kesinti oranlarını belirleyen Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlandı. Gelirlerin vergilendirilmesinde esas alınacak tutarlar da yeniden belirlendi. Belirlenene oranlarla birlikte çalışanlardan alınan gelir vergisinde zam söz konusu. Buna göre 2019’da çalışanlar yüzde 20 vergi ödeyecek, Asgari ücretli 50 gün vergi için çalışacak.

2 bin 20 lira olan asgari ücret eylülden itibaren bir üst vergi dilimi olan yüzde 20’ye girecek. Ülkemizin vergilendirme politikası hemen hemen her şeye yansıyor ve diğer şeylerde olduğunu gibi de bu politika pek adaletli değil. Bakıldığı zaman ülkemizde ki dolaylı vergi(vergiye tabi mal ve hizmetlerden yararlanan herkesin gelir düzeyi ne olursa olsun aynı oranda ödediği vergi) oranı yüzde 70’in üzerindedir. 2018 yılı incelendiğinde maaşlı çalışanların vermiş olduğu vergi 67.1 milyarken kurumların ödediği vergi ise 52.9 milyar civarıdır. Vergilendirme durumu özellikle gelir vergisi çalışan bireylerin gelirlerine göre düzenlenir, yani bir insan kazandığı ücretin belirli bir kısmına oranla vergi ödemesi gerekir. Ancak bizim ülkemizde bu durum biraz daha farklı. Çok daha geliri olan kurum ve kuruluşlardan daha az vergi alınırken, asgari ücretli veyahut maaşlı çalışanlardan daha fazla vergi olduğu 2018 yılındaki vergi incelemelerinden anlaşılmaktadır. Yani bu ülkede vergi rekortmenleri aslında maaşlı çalışan ve hayatta kalmaya çalışan bireylerdir. Devletin vergilendirme politikasından genel ideolojik çıkarımlarda çok net yapılabilir, kimden ne kadar vergi alınıyor gibi sorular zaten devletin sınıfsal karakterini ortaya çıkarmıştır. Örneğin bir gemi alırsanız ödeyeceğiniz KDV oranı %1 iken, bir traktör sahibi olursanız ödeyeceğiniz KDV oranı %8’dir. Ancak esasta böylesi sorulara cevap olabilecek soru da verginin kimlerden alınmadığıdır. Kimler hangi vergilerden muaf ve istisna edilenler kimlerden oluşmaktadır. Zaten özel kurum ve kuruluşların, maaşlı çalışanlardan daha az vergi verdiği de asıl sorunun cevabını yanıtlar niteliktedir.

Asgari ücret zamlar karşısında yenildi

Hükümet şu sıralarda asgari ücret üzerinden yapılan zam konusunda çok ciddi bir propaganda yapmakta.  Asgari ücrete yapılan zam ile birlikte şu anki haliyle iki bin yirmi lira olmuştur. Oransal olarak bakıldığında aslında yapılan zama nerdeyse enflasyon oranıyla eşit şekilde yapılmıştır. Ancak yapılan vergi düzenlemesiyle birlikte 2 bin 20 lira olan asgari ücret eylülden itibaren bir üst vergi dilimi olan yüzde 20’ye girecek. Bekar bir işçi için geçerli olan net 2 bin 20 lira asgari ücretten vergi kesintisi olmayacak ancak evli ve çocuklu asgari ücretlilerden kesinti yapılıyor. Bu nedenle 2 bin 155 lira alan evli ve 3 çocuklu asgari ücretli eylül ayından itibaren bir üst vergi dilimine girecek. Ücretinden daha fazla kesinti olacak. Ortalama 3 bin 500 lira maaş alan bir memur yüzde 20’lik dilime daha erken girecek. Haziran ayından itibaren maaşından yüzde 20 gelir vergisi kesintisi olacak. Aslında bu duruma pek şaşırmamak gerek. Asgari ücretlinin neden yüzde 20lik dilime girmesi ülkedeki asgari ücretli çalışanların hangi boyuta geldiğini göstergesi. Türkiye’de asgari ücret ve biraz üzerinde bir ücretle çalışanların sayısının 10 milyonu aştığı düşünülürse durumun vahameti daha net anlaşılabilir. Sendikaların yaptığı araştırmalara göre, Türkiye’de asgari ücretle çalışan işçilerin oranı %43 civarındadır. Oysa bu oran AB ülkelerinin neredeyse tamamında %15’in altındadır. Rekabet üstünlüğü sağlamak ve yabancı yatırımları çekmek için ilk elden işçi ücretlerini düşüren sermayenin izlediği politikalar neticesinde Türkiye’de ortalama ücretler de hızla asgari ücrete yakınsamıştır. Öyle ki işçilerin %65’e yakını asgari ücret ya da %20 üzerinde bir ücretle çalışmaktadır. Son zamla birlikte bu oran daha da yükselmiştir. Bu yapılan zammın çok yüksek değil asgari ücretin üzerinde kalan ücretlerin son derece düşük olmasından kaynaklanmaktadır. O asgari ücret ki hızla Çin’deki asgari ücret düzeyine yaklaşmaktadır. Hal böyle olunca da yüzde 20lik dilimi üzerinden alınacak vergi oranlarıyla devlet çok ciddi bir kar edecektir.

Yapılan kesintilerle aslında asgari ücrete zam yapılmış olarak görünse de bahsedilen vergi yükümlülükleriyle birlikte asgari ücrete zam falan yapılmadığı ortaya çıkmış oluyor. Yani yapılan zamların vergiler ile birlikte geri alınacağını hükümet bu şekilde duyurmuş oluyor. Hali hazırda sadece vergilerdeki yapılan düzenlemeler değil, genel anlamda insanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan tüm her şeye getirilen zamlarda birlikte asgari ücret yaşamak imkansıza yakın bir hal oluyor.  Doğal gaz, elektrik, su kullanımlarında ciddi zamlar getirerek işleri daha karmaşık hale sokmuştur. Ayrıca gıda üzerinden yaşanan zam durumu ve işçi sınıfının belini bükecek olan zamlar temel gıda fiyatlarındaki artışlarla çoktan başlamıştır. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin açıkladığı üretici-hal-pazar ve market fiyatları istatistikleri bunu açık bir şekilde gösteriyordur. Ocak ayına girmeden bazı temel gıda ürünlerinin fiyatları dudak uçuklatmaya başlamıştı, şimdiyse zam furyası yayılarak devam ediyor.

İşsizlik oranlarının arttığı, verilen asgari ücretin dört kişilik bir ailenin temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılamadığı Türkiye’de, gelir dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı çelişkiler de derinleşiyor. AKP hükümeti son 13 yılda kendi sınıfını ve iktidarının koruyup kollarken yoksulluğu derinleştirmiş ve genelleştirmiştir. Açlık sınırının 1400 lira, yoksulluk sınırının ise 4500 lira civarında olduğu koşullarda hayat pahalılığı da işçi sınıfını dört bir koldan cendereye alıyor. Bu koşullar altında işçi ve emekçilerin içine düşürüldüğü durumun sermayenin temsilcisi AKP hükümetini hiç mi hiç ilgilendirmediği görülüyor. Egemenler dünyada derinleşmekte olan ekonomik krizin Türkiye gibi ülkelerde yaratacağı sarsıntının farkındalar ve bu krizin faturasını işçi sınıfına yıkmanın çeşitli yollarına da kafa yormaktadırlar. Bu nedenle de verildiği iddia edilen %30’luk zam bir çırpıda geri alınırken, asgari ücret zammı, düne kadar asgari ücretten bir miktar yüksek alan işçinin ücretine aynı oranda yansımadığı için onları da alım gücü açısından hızla geriye çekmiş durumdadır.

(Bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu