GüncelManşet

Tek derdimiz ‘badem kurusu ne renk?’ olaydı… – Yetvart Danzikyan*

24 Aralık Pazar sabahına yeni KHK haberleri ile uyandık. OHAL rejiminde çıkarılmış her KHK gibi -artık varlığından bahsetmenin pek de mümkün olmadığı- demokratik hayatı daha da daraltan KHK’lar bunlar. İktidar ne zamandır dilinde dolandırdığı tek tip uygulamasına geçmişti, ilk olarak bunu duyduk.

Şöyle düzenliyor ilgili KHK, kimlerin duruşmalara gelirken “badem kurusu” tek tip elbise giyeceğini:

“Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs” ile “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs”, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs”, “Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı” suçları…

 

Bir de “gri tulum” giyecek olanlar var. Onlar da şöyle düzenlenmiş.

“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan”, “Devletin güvenliğine karşı suçlar” ile “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar” nedeniyle “örgüt kurma, suç için anlaşma ve örgüte silah sağlama” suçları…

 

Hem hükümlüler hem de tutuklular duruşmaya gelirken bu kıyafetleri giyecek, ilgili KHK’ye göre. Sık sık 12 Eylül rejimi benzetmesi yapıyoruz bu OHAL rejimi için ama aslına bakarsanız bu son karar ve gerekçesi 12 Eylül’ü bile aştı. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu KHK’yi “ABD’de ve dünyanın başka yerlerinde de böyle yapıyorlar” diye savundu. Doğal olarak insanların aklına Guantanamo geliyor. Tüm dünyanın mahkum ettiği Guantanamo.

Bir de şöyle dedi Erdoğan: “Yani öyle kravatlı, öyle çok havalı şekilde duruşmalara gelmeyecekler, tek tip elbiseyi giyecek, o şekilde gelecek.”

Çok sayıda duruşma izledim, kimi siyasi açıdan hemfikir olduğum insanlardı, kimi ise siyasi açıdan aynı tarafta durmadığım, duramayacağım insanlardı. Ancak şunu görmemek imkansızdı, hepsi için duruşma günü sevdikleri ile, aileleri ile, dostları ile selamlaşacakları, bazen kısaca da olsa sohbet edebilecekleri fırsatlardı ve bu fırsatlar iki- üç ayda bir ellerine geçiyordu. İnsanlar duruşma günlerinde daha çok bu yüzden giyim kuşamlarına dikkat ediyor, özen gösteriyorlardı. Şimdi bu yeni KHK ile hüküm bile giymemiş insanlara ailelerinin, sevdiklerinin karşısına tek tip elbise ile çıkma mecburiyet getiriliyor.

Zaten hapisteler. İnsanlar özgürlüklerinden mahrum. Bu kin neden? Burada siyasi açıdan yakın olduğum ya da uzak olduğum tutuklu ayrımı yapmayacağım. Toplu olarak insan onurunu zedeleyen bir uygulamadır bu ve geri dönülmelidir. Üstelik sırf iktidara “Gözünün üstünde kaşın var” dediği için bir sürü insanın hapse atıldığını düşünürsek durum daha da vahimleşmektedir.

Gelin görün ki hal böyle ile iken pazar sabahı kimi haber sitelerinin “Badem kurusu rengi nedir?” diye ayrı bir haber başlığı üretip, cevap/haber olarak da o renkten düz bir kareyi okurları ile paylaşmaları ile ayrı bir enteresanlıktı doğrusu. Kimi siteler pek tatlılar, ne diyeyim.

Söz konusu KHK’lerin yarattığı dert bununla sınırlı değil. Bir de 8 Kasım tarihli eski bir KHK’ye ek yapıldı. Böylece iktidar yanlısı silahlı paramiliter grupların başının okşanacağı yeni bir durum oluştu.

 

8 Kasım 2016 tarihli KHK’de 37. Madde şöyle idi:

“15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

 

Bu son KHK ile söz konusu maddeye şöyle bir ek yapılmış oldu:

“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”

 

Yani diyor ki darbe-terör gibi eylemlerin bastırılmasına karışmış/karışacak sivillerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu olmayacak.

Neyin terör olup olmadığının hayli muğlak olduğu bu ülkede böylesi bir madde paramiliter bir ordu kurmaktan başka ne anlam taşıyor acaba?

Son derece tehlikeli bir yola daha girmiş bulunuyoruz böylece. Eline silah alan herkes “AKP karşıtı” gördüğü bir kişi ya da oluşuma yönelebilir ve bunun cezai sorumluluğu olmayabilir. Bunun Türkiye’yi nereye götüreceği açıktır.

 

*artıgerçek. 25 Aralık 2017

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu