Makaleler

“Tahıl ambarı” boşaldı: Üretim değil ithalat artırılıyor -1-

Egemenlerin sınıflar söz konusu tarım olduğunda “bir tarım ülkesi olarak kendine yeterlilikten” dem vuruyorlar. Kendine yeterlilikten kasıt ülkenin ihtiyacı olan tarımsal üretimi ithalata gerek duymadan (veya çok sınırlı ithalat yapan) ve daha çok ihracatçı olmayı da kapsayan bir tarımsal yapıya sahip olmaktır. Fakat mevcut durum egemen sınıfların dem vurduğu gibi değildir. Yaklaşık kırk yıldır harfiyen uygulanan emperyalist tarım politikaları nedeniyle değil kendine yeterlilik, bir dönem ihraç edilen tarım ürünlerinde dahi ithalatçı olma durumu söz konusudur.

AKP hükümetinin iktidar olduğu ilk on yılda izlediği tarım politikası DB’nin dayatması olan Tarım Uygulama Reformu Projesiydi. (ARIP). Bu politikanın esası 1980’den beri uygulanan tarım sektörünü emperyalist tarım tekellerinin azami krına uygun hale getirilmesinin son halkasıydı. 7 yıl boyunca (2002-’09 arası) tartışmasız uygulanan ARIP’la küçük üreticilerin tarımdan tasfiyesi hızlandırılarak, büyük üreticilere kar alanı açıldı. Bu amaç ekseninde tarımsal desteklemelerin tamamında kaldırma, kısıtlama, küçük üreticilerin ulaşmasını zorlaştırma, gibi uygulamalar hayata geçirildi. Arazi büyüklüğüne göre verilen desteklemenin aslan payını büyük üreticiler aldı. İlaç, tohum, mazot, kredi, makine-ekipman, damızlık gibi destekleme kısıtlanırken, bu desteklemeleri yapan kamu kuruları (KİT’ler) “zarar ediyor” denilerek, ya kapatıldı ya da özelleştirildi. Küçük üretici kurumlar aracılığı ile aldığı devlet desteğinden de yoksun bırakıldı.

Serbest piyasa koşulları benimsenirken, karşı karşıya gelen büyük üretici arasındaki küçük üreticinin aleyhine olan rekabette dengeleyici-küçük üreticiyi koruyan fiyat politikası izlenmediği gibi düşük taban fiyat politikasıyla ürün fiyatları maliyetin altında satmak zorunda bırakılan küçük üreticiler yoksullaştı, borçlandı, borçlarını ödeyemez hale getirildi. Girdi maliyetine (mazot-gübre vb.) yapılan desteklemeler artan girdi fiyatlarının (2002-’15 arası yüzde 400 arttı) çok çok altında kalarak üretim maliyetinin tamamı kendi imkânlarıyla üretime dâhil olan küçük üreticilerin sırtına yüklendi. Alım garantisi verilmediği gibi kredi desteği de alamayan (veya sınırlı alan) küçük üreticiler banka ve tefecilerin yüksek faizli kredilerine mahkûm edildi. Ürettiği ürünü para etmeyen, kimi zaman satamayan küçük üreticiler banka ve tefecilere borçlandı, var olan borçları birikti, borçlarını ödeyemeyenlerin topraklarına el konularak mülksüzleştirildi.

Büyük üreticilerin azami karına tabi hale getirilen tarım sektöründe kaçınılmaz olarak üretim açığı dolayısıyla dışa bağımlılık arttı. İç tüketimi karşılamanın esas olmaktan çıkarılıp azami karın temel amaç haline getirildiği tarımsal üretimde büyük üreticilerin kar sağlayan ürünlere yönelmesi ve maliyeti daha düşük olan ülkelerde ürettiği ürünü getirip Türkiye’de satmaya başlaması hem ürün desenini değiştirdi hem de üretim açığı yaratarak ithalatta dışa bağımlılığı artırdı. Gelinen aşamada, TC devleti ülkede yetişen ve ihraç edilen kimi ürünlerde dahi ithalatçı ülke haline geldi. Öyle ki ekmek yapılan un, hayvanlara verilecek saman bile bulunamaz olup, ithal edilir oldu!

 

Devam edecek

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu