GüncelMakaleler

DÜNYA | İsyancı kitleler köleliğin ve sömürgeciliğin sembollerini hedef alıyor!

"Bu anlamda iki klik arasında tercih yapması beklenen kitlelerin kendi alternatiflerini yaratması dünyanın her tarafında olduğu gibi ABD’de de milyonların kaderini belirleyecek yerde duruyor"

ABD’de George Floyd’un polis tarafından katledilmesinin ardından açığa çıkan kitle eylemleri büyük bir öfkeyle sokağa yansımıştı. Pandemi sürecinde en fazla insanın yaşamını yitirdiği ülkelerin arasında başı çeken ABD’de pandemi etkisini bir yana bırakarak sokağa akan kitleler 50 eyaletin yüzlerce şehrinde sokakları doldurdu.

Pandemi tehdidinin yanı sıra Trump hükümeti tarafından askeri müdahale, tutuklama terörü tehdidine karşılık milyonların sokağa yönelen öfkesi sindirilemeyecek boyuta taşındı.

Öfkenin yöneldiği mekanlar öncelikle polis karakolları ve devlet binaları olurken bugün başka bir biçimde ırkçılığın ve köleliğin sembollerini hedef alınmış bulunuyor.

Afro-Amerikalı George Floyd’un katledilmesinin ardından başlayan eylemlerin görüntülerinde Afro-Amerikalıların ciddi bir görünürlüğü olsa da beyaz Amerikalı olarak ifade edilenlerin de eylemlere katılımının büyüklüğü kitle hareketinin büyümesinde önemli bir etki oluşturdu.

Başlangıçta açığa çıkan pratikler polis tarafından gerçekleştirilen cinayetlere yönelik protesto eylemleri olsa da bugün ırkçılığın ve köleliğin sembollerini hedef alan eylemler belli bir hat oluşturmuş bulunuyor.

ABD’de Andrew Jackson’un heykelinin yıkılmak istenmesi, Kristof Kolomb heykelinin yıkılıp denize atılması, Kolomb heykelinin kafasının koparılması, köleliği savunan eski devlet yetkililerine ait heykel ve anıtların hedef alınması eskiye ait sembollerin yıkılarak değişim talebini ortaya koyuyor

Kitleler Sömürgeciliğin ve Irkçılığın İzlerini Silmek İstiyor

Yıkılan heykeller sömürgeciliğin ve ırkçılığın sembolleri olarak, kitleler tarafından ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu belli bölgelerde fiili pratiklerle, bazı bölgelerle yerel yasalar ve karar alma mekanizmalarına dayanarak gerçekleştiriliyor.

Trump yönetimi ise, bu talepler konusunda daha saldırgan bir konum alarak ağır ceza tehditlerine ve bu yönde yasal düzenlemelere başvuruyor.

ABD başkanı Trump Twitter’dan yaptığı duyuruda ABD heykel ve anıtlarını korumak için bir kararname imzaladığını, bu kararnameyi onaylamaktan onur duyduğunu ve kararname kapsamında heykellere yönelik gerçekleştirilen saldırılara 10 yıla varan cezalar verebileceğini duyurarak saldırganlığını açıkça ortaya koymuştur.

Kitle hareketinin karşısına ABD yasalarını ve devlet güçlerini koyan iktidar anlayışı kitle hareketini bastırmak için zora yönelmiş bulunuyor. Bunun tek örneğini bu oluşturmuyor.

Trump geçtiğimiz haftalarda bölge valileri ile yaptığı görüşmede, basına yansıyan ses kayıtlarına yansıdığı şekliyle valilerin yumuşak davrandığını söyleyerek; hareketin gelişmesine olanak bıraktığını, daha sert müdahale edilmesini ve tutuklamaların ağır cezalarla sonuçlandırılarak gözdağına çevirilmesini istiyor.

Eskiye tutkunluğu bugün kendisine vurgunluğundan geliyor!

Trump’ın kitle hareketi karşısında açığa çıkan çaresizliği ve RTE’nin Gezi İsyanı ve 7 Haziran sürecinde yaşadığı çaresizlik büyük bir benzerlik taşıyor. Bu duruma verdikleri tepkilerin benzerliğine dair Gezi sürecinde Yavuz Sultan Selim köprüsünün ismine Alevilerin ortaya koyduğu tepkiye karşılık Erdoğan’ın saldırgan yaklaşımı hatırlanabilir.

Trump’ın, bizim de AKP hükümeti tarafından tanıdığımız taktikleri kitle hareketinin önüne geçemese de kendi kitlesini domine etmesi açısından kritik bir yerde duruyor. 2016 yılında başkanlığa seçilen Trump’ın bu şekilde iktidarını koruyarak Kasım ayında gerçekleşecek seçimlerde iktidarını sağlama alma çabası sürüyor.

ABD açısından, Trump şahsında somutlaşan sağ popülist politikaların, ABD’nin iç ve dış politikasında bir çizgi ortaya koyduğunu ifade ederek; olası iktidar değişikliklerinin bu politikaların değişimiyle birlikte tartışılabileceğini belirtmek gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olarak seçime giren Trump’ın, Demokrat Parti başkan adayı olarak seçimlere giren Biden’ı kitle eylemleri karşısında kendisiyle aynı çizgiye çekmesi elini güçlendiren bir yerde duruyor.

Pandemi sürecinde yüz binden fazla insanın yaşamını yitirmesi, işsizlik rakamlarının 30 milyona dayanması ABD’de ciddi bir kitle hareketini açığa çıkarsa da tekelci kapitalizmin mevcut sınıf çıkarlarını sağ popülist politikalardan daha iyi ortaya koyabilecek bir çizgi gözükmüyor.

Bu anlamda iki klik arasında tercih yapması beklenen kitlelerin kendi alternatiflerini yaratması dünyanın her tarafında olduğu gibi ABD’de de milyonların kaderini belirleyecek yerde duruyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu