GüncelMakaleler

Örgütsüzlük… Eylemsizlik… Tasfiyecilik…

Teori ve pratik arasındaki kopukluktan bahsedilir. Okunup ifade edilince üzerinde ne kadar durulup düşünüldüğü somut yaşam pratiğimizde ne anlama geldiği, nasıl yaşandığı/yaşatıldığı, hangi biçimde-nasıl pratiğe yansıdığı/yansıtıldığı üzerinde ya hiç durulmaz ya da yeterince yoğunlaşılıp derinleşilmez.

Türkiye devrimci hareketi küçümsenmeyecek zengin bir tarihi geçmişe sahiptir. Ülkenin hemen her tarafında toplumun hemen tüm kesim ve alanlarında sayısız grev, aktif-pasif direniş, boykot, işgal, protesto, silahlı-silahsız gösteri, ayaklanma, kamulaştırma, cezalandırma vb. eylemler örgütlemiştir.   Bugün TC devletinin ve onun faşist AKP hükümetinin toplumu çökertme, teslim alma, korkutup sindirme politikası karşısında yeterli ve etkili örgütlenememe halinin sürgit devam etmesinin derin ve bir o kadar güçlü tarihsel ve de güncel nedenleri vardır. Gelişip ilerleyememek, etkili ve görünür olamamak, benimsenip öncü olarak kabul edilememe gerçekliği iyi sorgulanmalıdır. Ayırt edici nedenler açık bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır.

Teori ve pratik, özle-söz, eylemle-karar, partiyle-kitleler, önderlikle- parti arasında ki kopukluk, uzaklık ve yabancılık, teorinin derinleştirilememesi pratiğin geliştirilip kitlelere mal edilememesi vb. temel nedenler olarak sıralanabilir. Gelişememe, güç haline gelememe nedenleri örgütlerin ideolojik-örgütsel-yönetsel-kadrosal gerçekliğindedir. Teori ve pratik arasındaki kopukluktan bahsedilir. Okunup ifade edilince üzerinde ne kadar durulup düşünüldüğü somut yaşam pratiğimizde ne anlama geldiği, nasıl yaşandığı/yaşatıldığı, hangi biçimde-nasıl pratiğe yansıdığı/yansıtıldığı üzerinde ya hiç durulmaz ya da yeterince yoğunlaşılıp derinleşilmez. Oysa nedenler tam da burada yatmaktadır.

Savunulan teorinin bütünlüklü ve derinlikli kavranamaması, pratiğe yansıtılamaması nedenleri üzerinde ciddi durulup yeterli ve çözüm gücü kazandıracak sorgulamanın yapılamamasını  beraberinde getirir. Neden kopukluk ve uzaklık yaşanır? Teori ve pratik arasındaki köprü neden bu kadar zayıf ve yetersizdir. Önderlik, kadro ve militan yapıda yaşanan yetersizlik, ortaya çıkan zayıflıklar kavranışta mı yoksa uygulama cesaretini ve kararlılığını gösterememede mi yatmaktadır? Feda ruhunda yaşanan zayıflıkta mı ortaya çıkmaktadır? Sistemle barışık, onunla iç içe uzlaşı içinde yaşayanlar hiçbir dönem devrimin teorisini pratiğe uygulayamaz.

Türkiye devrimci hareketinin yetersiz eksik yanılgılı durumunu doğru okuyamama, ikinci olarak örgütlenememe ve uzun süre eylemsiz hatta durma olarak da nedenler ifade edilebilir. Özellikle 12 Eylül sonrası sürecin hangi aşamasına bakılırsa bakılsın bol laflar edilmiş ve iddialı kararlar alınmış ama hiçbir zaman tam anlamıyla ne kendini ne de kitleleri de örgütleyebilmiştir. Her dönemde,  komprador burjuvazinin devrimci hareket üzerine biraz yürümesi durumunda mevcut örgütsel konumunu bile korumakta çok zaman başarısız olmuş, boyun eğmiş, uzlaşmış ve tasfiye olmuştur. En belirgin özellikleri bol iddialı söz ve pratiğe uygulanamayan kağıt üzerinde kalan karar bunun sonucu ise örgütsüzlük, eylemsizlik ve tasfiye olma halidir. Yıllar önce “silahlı mücadele içinde gelişemeyen bir örgütlenme kof bir örgütlenmedir. Birkaç gerici darbe ile yıkılmaya mahkumdur” tespitini doğru okumak, anlamak içselleştirmek gerekir. Silahlı mücadele ne kadar nasıl uygulanıyor? Halkın yaşamına nasıl ve ne kadar dokunuyor? Toplumsal yaşam içinde nasıl okunuyor? Kadro ve militanlar nerede nasıl konumlanıyor, düşman karşısında nasıl mevzileniyor? Düşman karşısında nasıl bir duruş sergilemektedir? Proletarya, emekçi halk ve devrim adına konuştuğunu iddia ettiği proletaryayı, en kritik anlarda, özellikle de direnmenin ve eylemin en amansızca geliştirilmesi anında yalnız bırakmış, örgüt ve önderlik olamama halini yaşayarak, sistemden kopamama durumunu sürdürerek, kitlelerden ve gerçeklikten koparak, tasfiye olmuştur. “Kitlelerin başına geçip silahlı mücadeleyi örgütlemeyen kararlı ve tutarlı azimli bir şekilde yürütmeyen bir hareket komünist sıfatına layık olamaz ve devrimci kitlelerden tecrit olur” tespiti bugün daha derinden okunmalı içselleştirilip uygulayamama nedenleri aranmalıdır. Başka yerde değil tam da sorunların yaşandığı yer olan merkezde aranmalıdır.

Ortam sınırlı bazı demokratik hakların kullanılmasına müsait bir süreç olduğunda yapılması gereken, doğru bir devrimci anlayış, program, taktik tespit etmek ve bu ortamı kitlelerin örgütlenmesi savaşmaya hazırlanması için kullanmaktı. Savaşın kadro ve militanlarını hazırlamaktı. Elbette sürekli bir görece “barış ortamı” olmadığına veya devrim, barışçıl bir mücadele temelinde gelişmeyeceğine göre, yine faşizm de, Türk devletinin, kuruluşunun daha ilk aşamasında bünyesinde gizli ve zaman zaman da açığa çıkan bir özelliği olduğuna göre, hazırlıkları buna göre yapmak şarttır. Diğer bir deyişle, faşist devlet terörüne karşı devrimi geliştirmek ve örgütlemek, devrimin şiddetini ortaya çıkararak örgütlenmeyi bu konuda derinleştirmek gerekmektedir. Bu temelde, faşizm daha açık ve her yönüyle topluma hakim olmaya başladığında, sonuna kadar devrimci örgütlenme, eylem ve direnmeyi esas almak devrimci bir görevdir. Gerçek böyle olmasına rağmen yanılgılı bakış yetmez pratikler siteme bağlanmış kadro ve militan modellerinden kurtulup daha ileriye gidilememiştir.

12 Eylül süreci, devrimin kurbanlarını yaratma geriye kalanlarını ise tasfiye etme pratiğidir. Kendisini devrimci/sol olarak tanımlayan ifade edenler zamanlarının çoğunu teoriyle-sözle geçirir. Konuşmaya daha fazla zaman ayırır. Ama asıl olan bir şeyi ya yapmaz ya da tam yapmaz, bu da devrimci örgütlenme ve eylemi geliştirmektir. O, devrimin bu can alıcı sorunundan kaçar, bunun pratik çalışması ve yönelimi içine girmez. Proleterleşemeyen devrimci kişilik görev örgütlenme ve eyleme geldiğinde durur. Örgütlenme ve eylemden uzak durur. Bunun yerine işin lafzına dalar, soyut değerlendirmeler pratiğe geçirilemeyen kararlar alır ve sol sloganlarla kendini ve yoldaşlarını aldatmaya kandırmaya devam eder. Tasfiyecilik ve burjuvazi ile uzlaşma yanları öne çıkarılır. Kısacası Kemalizm-sosyal şovenizm-dogmatizm temelli politika yapma ve örgütsüzlük hali sürgit devam eder.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu