Emek

YORUM | Patrona reform, halka yoksulluk vaat edenlere karşı 1 Mayıs’a!

1 Mayıs’a ilerlerken pusulamız bir kez daha sokağı gösteriyor, bir kez daha yaşam ekmeğimize, işimize, alınterimize göz diken patronların, onların koruyuculuğunu üstlenen diktatörlerin seçimle gitmeyeceklerini kanıtlıyor. O halde bu 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerle alanlarda buluşalım.

Türkiye ekonomisi, 2018’in ikinci yarısından itibaren derin bir ekonomik krizin eşiğinde daha doğrusu içinde. Her ne kadar R.T. Erdoğan/AKP iktidarı, 2018’in yaz aylarından itibaren bunu yalanlamaya/ötelemeye çalışsa da 31 Mart seçim döneminden itibaren kabullenmek zorunda kaldılar.

Seçim döneminde dillerinden düşmeyen “beka sorununu” halk nezdinde istedikleri kadar karşılık bulmayınca “dış güçler ve onların ekonomi oyunu” söylemiyle aslında kendi tarzlarıyla krizi kabullendiler.

Bu birkaç aylık krizin esasında uzun bir süreci kapsayan, sistemin yapısal krizlerinden biri olduğu ve bizimki gibi yarı-sömürge ülkelerde bu tür krizlerin sonuçlarının daha fazla yıkım olduğu bir gerçektir.

ABD’de patlak veren “düşük faizli kredi” krizinin başta Türkiye ve Arjantin gibi “bağımlı” ekonomiler olmak üzere dünya ölçeğinde bir daralmaya yol açtığı görülüyor. Emperyalist ülkeler, bu krizi yamalayarak ötelese de Türkiye gibi zaten pamuk ipliğine bağlı duran ekonomilere bu yamalar da fayda etmiyor.

Krizin sonuçları her alanda kendisini gösteriyor. Dolar kuru ile başlayan serüven, fiyatların artmasına, enflasyona son olarak işsizlik rakamlarındaki artışa eklenerek daha kötü günlerin halkı beklediğini kanıtlıyor.

Krizin bu tür yamalarla ötelenememesi de aslında bu derinliği kanıtlar nitelikte. Ekonomik sorunların daha görünür olmaya başladığı 2018’in yaz aylarından –Dolar kurunun ani bir atakla 7-8 TL’lere vurduğu dönem- bugüne değin AKP hükümeti tarafından krizi önlemeye/engellemeye/ötelemeye yönelik açıklanan 3 reform paketinin etkilerinden de durumun ciddiyeti anlaşılabilir.

R.T. Erdoğan’ın damadı ve aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından sunulan ilk iki paketin içeriğinin ne olduğu halen anlaşılmış değil! Ancak son reform paketinin içeriği R.T. Erdoğan-AKP iktidarının krizi kimin sırtına yükleyeceği sorununun cevabını oldukça net olarak veriyor. Bilindik senaryo yine devrede, “Türkiye ekonomisi yine bir çıkmazın içinde” ve TC devleti bu krizin faturasını emekçilere kesme derdinde…

Geçtiğimiz hafta açıklanan ve AKP medyasının “Kıdem Tazminatı Reformu” adını verdiği paket, bu krizin sonuçlarının işçi sınıfının sırtına bindirileceğini açık ediyor.

“Bakın burası çok önemli!”

Berat Albayrak’ın son açıkladığı paketle birlikte “krize yönelik” atılacak adımların olduğu 3 ayrı paket açıklandı. Kısaltılarak YEP (Yeni Ekonomik Program) olarak açıklanan ve 3 kez açıklanan paketlerin ilk ikisinde devlet bir anlamda çuvallamıştı. Krizin ötelenemeyecek durumda olduğu anlaşılınca üçüncü ve son paket, krizin kime yükleneceğine dair bir içerikte hazırlanmış anlaşılan. Peki bu paketin içinde neler var?

Açıklanan son paket “Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019”, krizin faturasının emekçi-yoksul halkın boğazına sarılarak ödenmek istendiğini bir kez daha gösterdi.

Paketin en önemli yanlarından biri “zorunlu BES” kesintilerinin patronlara akıtılacak olmasıdır. Patronlara akması istenen bu kesinti ile sermayenin süreçten en hafif sıyrıklarla kurtulması hedeflenirken, işçi sınıfının deyim yerindeyse cebindeki “son lokma”ya da böylelikle göz dikilmektedir. Diğer önemli saldırı başlığı da Kıdem Tazminatı meselesidir. Bu paketle birlikte işçilerin bir nevi “sigortası” olan Kıdem Tazminatına el konulmak istenmektedir.

Kıdem tazminatı ile ilgili planlanan “reform” sadece kıdem tazminatı haklarını ortadan kaldırmayacak; bu şekilde patronlara çok daha büyük bir kıyak yapılacaktır: Patronlara, hiçbir mali yük altında kalmadan işçiyi kolaylıkla işten atabilme olanağı sağlanacaktır. Ekonomik reform paketi işçilerin, emekçilerin aşına, ekmeğine göz koyanların, bununla yetinmeyip işlerine de kastetmelerinin belgesi olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

 

Sudan’a bakın: Seçimle gitmeyecekler…

Reformun kimin çıkarına olduğu açıktır. Sorunun sadece AKP’nin hırsızlık ve yolsuzluğu ya da TC devletinin bir bütün yaşadığı krizle sınırlı olmadığı bilinmelidir. Emperyalist-kapitalist sistemin kendisi bir bütün kriz içerisindedir ve 2008’den bu yana ara ara belli toparlanmalar gösterse de deyim yerindeyse “iki yakası bir araya gelmemektedir”. Bugün için de hala bir ekonomik buhran hali hüküm sürmektedir ve egemenler buna henüz bir çare bulabilmiş değillerdir. Dolayısıyla sömürge ve yarı-sömürge ülkeler hedef halindedir ve krizin ağırlıklı yükü burada halkın sırtına yüklenmek istenmektedir.

Bu ülkelerden biri olan Türkiye açısından süreç pek de iç açıcı görünmemekte, işçi-emekçilerin iş ve kıdemlerine göz dikilmesi ve el konulması projeleri bile emperyalist-kapitalist sistem açısından yeterli gelmemektedir. Görünen o ki büyüyecek olan açığa da, krize de merhem olmayacaktır, keza bakan damadın açıklamalarına ilişkin emperyalistlerin “tatmin edici değil” açıklamaları bunu göstermektedir. Bu da daha derinleşen bir sorun ile karşı karşıya kalınacağını göstermektedir.

Ancak tüm bu kargaşa ve kaos hali içerisinde Sudan’da işçi ve emekçilerin, kadınların, demokrasi güçlerinin… bir bütün halkın ekmek ve zam isyanı yol göstericidir. Kitleler, bir kez daha “yıkılmaz” denilen sarayları yıkmış, “devrilmez” denilen diktatörleri kısa süre içerisinde alaşağı etmeyi başarmıştır. Kuşkusuz bunun adresi sokaktır, bunun yolu örgütlenmektir.

1 Mayıs’a ilerlerken pusulamız bir kez daha sokağı gösteriyor, bir kez daha yaşam ekmeğimize, işimize, alınterimize göz diken patronların, onların koruyuculuğunu üstlenen diktatörlerin seçimle gitmeyeceklerini kanıtlıyor. O halde bu 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerle alanlarda buluşalım, 30 yıldır iktidarda olan Darfur Kasabı Ömer El Beşir’in akıbetini hatırlatarak egemenlerin korkularını gerçek kılalım!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu