GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | ERMENİ DEVRİMCİLER-SON MEKTUPLAR (1/3)

Ermeni Devrimciler, gazetemiz Özgür Gelecek için Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu (ASALA) militanları Levon Ekmekçiyan ve Zohrab Sarkisyan’ın son mektuplarını çevirdi. Diaspora Ermenilerinin Sesi gazetesinde Ağustos 1982’de yayımlanan mektupları Ekmekçiyan ve Sarkisyanın ölümsüzlüklerinin 37’inci yıldönümünde yayımlıyoruz. Mektuplar 3 ayrı bölümden oluşuyor.

20 Ocak 1975, yılında Lübnan’da ASALA, (Հայաստանի Հայաստանի ազատագրության ազատագրության հայ գաղտնի բանակ-Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermenistan Gizli Ordusu) kuruldu.

Örgütün amacı, 1915 yılında anayurtlarında soykırıma uğratılan 1.5 milyon Ermeni’nin yok edilmesinden sorumlu TC devletinin Ermeni Soykırımı’nı kabul etmesi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere dünya devletleri ve halklarının dikkatlerini soykırım gerçekliğine çekilmesi, Ermenilerin ellerinden alınan toprakların geri verilerek bugünkü Doğu ve Batı Ermenistan topraklarının birleştirilmesi vb. olarak ifade edilebilir.

Toprak, Tazminat ve Tanımak;
Yukarıdaki üç talep, -aradan 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen- dünyanın dört bir yanına dağılan Ermenilerin vazgeçemeyecekleri adalet mücadelesinin talepleridir.
İttihat ve Terakki iktidarının devamcısı olan Kemalist Cumhuriyet Türkiye’sinden bugüne kadar “barış, özür, yüzleşme” şeklinde bir yaklaşım olmazken, bugün varlıklarından söz edilmeyen Ermeniler hala suçlu gösterilmektedir. Bugünün Türkiye’sinde yaşanılan tüm sıkıntıların ana kaynağı olan Ermeni Soykırımı Sorununu çözecek iktidar henüz mevcut olmadığı için yara kanamaya devam etmektedir.

Bu yüzden devlet bütün doğmuş ve doğacak sorunların kaynağını başka yerlerde değil önce kendinde aramalıdır. Mehmet Talat’ın “Onlar ancak çölde yaşayabilirler” sözleriyle Maraş, Sivas, Malatya, Adana, Antep, Urfa… illerinden kafileler halinde Arap çöllerine, sürgüne gönderilen 300 bin Ermeni’nin ölümüyle sonuçlanan Ermeni Soykırımı’nı yaşayan atalarımız, geldikleri yerleri unutmamışlardır.

Sınır boylarında yaşama tutunurken “elbet bir gün evlerimize döneriz” umuduyla yaşamışlardır.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi TC devleti Suriye topraklarını işgal etmiş, Kürt soykırımı yaşanırken, Ermeniler bir kez daha dünyanın başına bela olan TC zulmünden ve çetelerinden kurtulamamıştır. Bu arada dünya, Suriye’de yaşanan trajediyi televizyon seyreder gibi seyretmektedir.
Anne ve babalarından dinledikleri soykırım anıları ile büyüyen yeni nesiller bir araya gelerek adalet arayışı içine girmişlerdir.

ASALA örgütü içerisinde dünyanın dört bir yerinden bir program çerçevesinde buluşan devrimciler, FKÖ’nün İsrail Siyonizmine karşı yürütülen haklı mücadelelerinden etkilenmiş ve onların da desteğini alarak ilerleme kaydetmişlerdir.  Dünya Ermenilerinin desteğini almışlardır.

Zohrab Sarkisyan (Զօհրապ Սարգիսեան) ile Levon Ekmekçiyan (Լեւոն Էքմէքճեան) yaşıyorlar…
12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’ndan ağır darbe alan Türkiye Devrimci Hareketi hapishanelere doldurulmuş, hapishaneler yetersiz kalınca askeri kışlalar hapishane olarak kullanılmıştır.

İşkencede ölümler yaşanır, hak ve özgürlükler jandarma dipçiği altında ezilirken ASALA’ya bağlı Garin (Erzurum) grubu, TC Devleti Başbakanı Bülent Ulusu’yu cezalandırmak için Ankara’ya geldiler.

Ankara Esenboğa Havaalanı’nda güvenlik çemberi altında uzun süren çatışmadan sonra Zohrab Sarkisyan olay yerinde katledilirken, Levon Ekmekçiyan ise yaralı olarak tutsak düşmüştür.

Havaalanında yaşanan çatışmada bazı TC vatandaşları da ölür. Faşizm bunu kara propagandaya dönüştürür ve ASALA savaşçılarının sivilleri, “Türk”leri katlettikleri yalanını medyadan propaganda eder.
Oysa bizzat Zohrab Sarkisyan havaalanında bulunan yolculara “bizim sizinle bir işimiz yoktur” diye bağırır ve onları sakinleştirmeye çalışır. Ölen TC vatandaşları “kahraman Türk polisi”nin şuursuzca sıkılan kurşunlarından ölmüşlerdir.

Mahkeme olayla ilgili hiçbir otopsi yaptırmamış,
buna ihtiyaç bile duymamıştır.

Genelkurmay Başkanı, Cunta’nın başı Kenan Evren’in damadı olan Erkan Gürvit, Levon Ekmekçiyan üzerinde işkencenin bütün çeşitlerini denemiştir. Eline yaralı bir Ermeni Fedaisi geçirmekle övünen ve sadist duygularla “ben Esenboğa’da yakalanan ASALA militanını 3 ay sorgulayan tek kişiyim” diye sonradan övünerek basına açıklamalarda bulunan bir kişilikten bahsediyoruz.
Levon Ekmekçiyan’ın tutuklanması ve idam ediliş tarihi arasındaki 5 aylık zaman diliminde bir “hukuk devleti” olduğu söylenen TC devletinde, savunması için hiçbir avukat görevlendirilmedi.

1982 yılında Ankara 3 No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde görülen dava, tek celsede karara bağlandı. İşkence izleri görülmesin diye mahkeme salonunda TRT kameraları belinden yukarısını çekerlerdi. Faşist Kenan Evren “bunları asmayalım da besleyelim mi?” diyerek, idam emrinin uygulanmasını istedi. Levon Ekmekçiyan bu süreçte kimseyle konuşturulmadı.

İdama giderken son isteği ne idi, ne değildi?
Bugün bile belli değildir. Genelde idam mahkumlarının son isteği yerine getirilir.

Rivayet odur ki; yarım yamalak kırık Türkçe’siyle celladına “anama söyleyin, mektup yazamadığım için ona üzülmesin. Ben anamı, uğruna idama gittiğim halkım kadar çok seviyorum” dedikten sonra idam sehpasını kendisi tekmelemiştir. Hapishanede tutuklu bulunan S. Sırrı Önder sonradan anılarında “idama giderken bile dövdüler, o güne kadar hiç denenmemiş yöntemlerle işkence edildiğini öğrenmiştik Ekmekçiyan’a” ifadelerini kullanır.
Yine kadınlar koğuşunda o gece idama götürülürken mazgal altından Ekmekçiyan’ı takım elbisesinden tanıyan mahkumlar “sürüklenerek götürülüşünü gördük” demişler “zaten ertesi gün de idam haberini aldık” diye dönemi anlatırlarken yazmışlardır.  Kendilerini Ermeni halkının davasına adayan Zohrab Sarkisyan ile Levon Ekmekçiyan’ın cenazeleri Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda bulunan Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi.

Aradan 33 yıl geçtikten sonra, 2016 yılında İHD’nin girişimleri ile Levon Ekmekçiyan’ın “cenazesi” alınmış, Fransa’da bulunan ailesine teslim edilmişti. Ne var ki Fransız Adli Tıp Kurumu cenaze ve ailesinden alınan DNA örnekleriyle iki yıl üzerinde çalıştıktan sonra “kendilerine teslim edilen naaşın içinde köpek kemikleri ile farklı insanlara ait kemikler olduğu”nu açıkladı. Bu da gösteriyor ki aradan geçen yıllara rağmen Osmanlı’nın, İttihatçıların ve Kemalistlerin kin ve intikamcılığı halen devam etmektedir.

Bir cenazeye bile tahammül edememektedirler. Mehmet Talat’ın intikamını almak için Hrant Dink’i katlettiler. Ne var ki Hrant’ı sahiplenen yüzbinlerce kişi “Hepimiz Ermeni’yiz” diyerek bu ırkçı, faşist saldırganlığı mahkum etti. Ermeni Soykırımı’nın bir gerçek olduğunu haykırdı. Bu durum hakim sınıfları daha da çileden çıkardı. Maçlarda “beyaz bereler”, takıldı, Türk bayrakları ayıplarını örtmek için daha fazla kullanıldı.

15 Haziran 1915 tarihinde Beyazıt Meydanı’nda idam edilen ilk sosyalist Ermeni devrimcilerden Bedros Torosyan idam sehpasında “siz, biz 20’leri asıyorsunuz arkamızda 20 binler gelecek”, “Yaşasın Ermenistan, Yaşasın Sosyalizm” sloganları atarak aramızdan ayrıldılar. Bugün TDH, Ermeni sosyalistleri ile başlayan Mustafa Suphiler, Denizler, Mahirler, Kaypakkayalar, Mazlum Doğanlar, Sakineler, Barbaralar, Cerenler… ve yıldızlara uğurladığımız ölümsüzlerimiz ile devrim yürüyüşümüz sürüyor.

Türk devletinin barbarlığını duymak istemeyene, halen tanımayanlara, görmeyen gözlere yazıklar olsun…!
Ölümsüzlüğe ulaşmalarının 37. yılında Z. Sarkisyan ile L. Ekmekçiyan’ı saygıyla anıyoruz..!
Onların yeri Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda Kimsesizler Mezarlığı değildir!
Ermeni devrimcilerin yeri anavatanlarında Panteon olmalıdır!
Ermeni halkına, mücadele arkadaşlarına, yoldaşlarına ölümsüzleşmeden önce
yazdıkları “Son Mektup”larını ölüm yıldönümlerinde ilk defa seri halde yayınlayacağız…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu