GüncelMakaleler

GÜNCEL | MARAŞ KATLİAMI’NI UNUTMADIK!

"Katliam sırasında silahlanan birkaç devrimci grup ve kişi sayesinde yüzlerce insanın hayatı kurtulmuş; örneğin Yörükselim Mahallesi’ndeki silahlı direniş sonrası buraya giremeyen faşistler çareyi kaçmakta bulmuşlardır. Bu da halkın kendi öz savunmasını yapmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir"

G19-24 Aralık 1978 tarihlerinde Maraş’ta MHP’li faşistlerin tetikçi olarak kullanıldığı, esasen TC devletinin istihbaratı, ordusu, hastanede görevli başhekimi kısacası bütün bir kontrgerilla organizasyonun içinde büyük bir katliam gerçekleştirilmiştir.

Bu katliamda resmi rakamlara göre 120 kişi katledilirken gerçekte ise sayının çok daha yüksek olduğu katliam tanıklarının ifadesine dayanmaktadır.

Maraş’ta gerçekleştirilen katliamın nedenini anlayabilmek için Türkiye’de örgütlenen kontrgerillayı, dönemin siyasi koşullarını ve işçi ve emekçi halkın yükselen sosyal mücadelelerini bilmek gerekir.

Türkiye’nin kontrgerilla örgütlenmesinin “yasal” altyapısı Sahra Talimnamesi 31-15, ilk kez Orgeneral Ali Keskiner imzasıyla 25 Mayıs 1964 gün ve OPS: 1708-74-64 Mr. Ta.Krl. sayılı Kara Kuvvetleri Komutanlığı emriyle yürürlüğe girmişti. Sahra Talimnamesi 31-15, gayri nizami kuvvet anlayışına taraftar olan, Silahlı Kuvvetler eski mensuplarıyla gayri nizami kuvvet teşkiline muktedir kuvvetli şahsiyetler ve bunların faaliyetleri üzerinde durulmasını öngörüyordu. NATO bünyesinde sosyalizme ve sosyalist emek mücadelesine karşı örgütlenen kontrgerilla organizasyonu;

* Sovyet işgaline veya Sovyet yanlısı hükmet kurulmasına karşı direniş örgütlemek.

* Kural dışı (Karşı gerilla) faaliyet yürütmek.

* Sağ partilere yardım etmek.

* Sabotaj

* Katliam

* Cinayet

* Suikast

* Pusu

* İşkence

* Rehin alma

* Tedhiş

* Anayasa ve yasa değişiklikleri sağlanması

* Muhbirlerden yararlanma

* Ajan sağlama ve kullanma

* Parti kapatma

* Siyasi polisin güvendiği kişilerden yeniden örgütlenmesi

* (Gerekirse) Seçimlere bile karışarak Amerikan yanlısı bir iktidarın oluşturulması

yoluyla düzenin yaşatılması.

* Sol güçlerin “temizlik harekatı” yoluyla etkisizleştirilmesi hedef ve yöntemlerini içerir. 

Sahra Talimnamesi’ne göre örgütlenen kontrgerillanın köylere kadar giden bir yeraltı bir de yer üstü örgütü vardı. Yeraltı örgütünü asker, polis, istihbarat unsurları vb. oluştururken yerüstü örgütünün ana gücü, MHP ve çevresinde örgütlenen faşist organizasyonlardır.

Kontrgerillanın yukarda belirtilen görevlerinin yanında ünlü kontrgerilla şefi ve Özel Harp Dairesi başkanlarından Cihat Akyol, 1971’de Kara Kuvvetleri Dergisi’nde yayınlanan bir yazısında örgüt faaliyetlerine ilişkin olarak “…Halkı mukavemetçilerden ayırmak için sanki ayaklanma kuvvetleri yapıyormuş gibi müdahale kuvvetlerince zulme kadar varan haksız muamele örnekleri ile sahte operasyonlara başvurulması tavsiye edilir” demektedir. Bombalama, sabotaj, insan öldürme ve kaçırma, işkence, sakat bırakma vb. saldırıların temel amacı, sosyalizm mücadelesini geriletmektir.

Kimi durumlarda sosyalizm mücadelesine karşı ordunun tamamını kullanabilmek için birçok cinayet, katliam işlenerek yaratılan kargaşa durumu ordunun darbesine “legal” zemini sağlar.

Türkiye’de 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi, Türkiye’deki işçi ve emekçilerin sosyalizm mücadelesini geriletmek amacıyla yapılmış; bu darbenin gerçekleştirilebilmesi için ise Maraş, Bahçelievler, Piyangotepe, Balgat, 16 Mart Beyazıt, Malatya, Sivas, Tepecik, 1 Mayıs 1977 katliamları kontrgerilla tarafından gerçekleştirilmiş; yine bu süreçte yüzlerce aydın, demokrat, devrimci, yurtsever kontrgerillanın işlediği cinayetlerle katledilmişlerdir.

 

Katliamın Örgütlenmesi

12 Eylül faşist darbesinin hazırlanması yolundaki en vahşi katliamlardan birisi de Maraş katliamıdır. Katliam 19-24 Aralık 1978’de tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Katliamda Maraş’ın tercih edilmesi, o dönem şehrin sosyo-ekonomik yapısından bağımsız değildir. Şehirde özellikle Alevi inancına mensup halkın bir kısmının ekonomik durumunun iyi olması, buna karşın Sünni inanca sahip halkın geri duygularının tahrik edilebilmesine imkan vermiş, bu nedenle de Maraş kontrgerilla tarafından bilinçli olarak seçilmiş; Alevilerin yaşadıkları mahallelere MHP’li faşistlerin yönlendirmesi ile yapılan saldırılar sonucu yüzlerce insan katledilmiştir.

Maraş Katliamı öncesinde buraya gelen yüzlerce “Milli Piyango satıcısı” aslında kontrgerilla üyesinden başkası değildir. Geri kitleleri kışkırtmak ve onları saldırıyı gerçekleştiren vahşi bir güruha çevirmek üzere burada sergilenen oyunun bir benzerini 1993 Sivas Katliamı’nda kontrgerilla tekrarlamış, Sivas’a “sporcu” olarak yüzlerce kişi gelip otellere yerleştirilmiştir.

Maraş Katliamı’nda uygulanan vahşete karşın orada bulunan asker ve polis güçleri saldırganlara kesinlikle müdahalede bulunmamış, katillerin görevini yapmasına destek olmuşlardır. Vahşeti tarif etmek olanaksızdır; karnı deşilen hamile kadınlar, işkence ile öldürülen yüzlerce insan diri diri yakılanlar, duvarlara vurula vurula öldürülen el kadar bebeler…

Katliama dair tanıklıklar vahşetin boyutu hakkında yeterince fikir vermektedir.

“…Karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen 80 yasındaki yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler. Bu kadını, ‘gel nene, gel nene’ diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavida ile onun gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp, üzerine at arabasını devirdiler…” (Aziz Tunç, Maraş Katliamı, “Beni Sen Öldür”)

* “Gazipaşa semtinde, iki kişi saldırganların elinden kurtularak, yakınında bulunan askeri birliğe sığınmış. Saldırganlar, bu iki kişiyi, askerlerin elinden alarak kurşuna dizdiler. Sağlık ocağında görevli iki yaralıyı da zorla dışarı çıkararak kurşuna dizdiler. Devlet Hastanesinin yolunu ve etrafını çeviren saldırganlar, hastaneye getirilen yaralılara silahla ateş ediyor, öldürüyorlardı. Yaralıları hastaneye taşıyan cankurtaranın şoförünü de silahla öldürdüler. Yüzleri maskeli bir grup, yurttaşların korkudan sığındıkları bir apartmanı yaylım ateşine tutarak bazılarını yaraladılar…” (age)

* “Babam kanlar içinde yerde yatıyordu. Saldırganlar, küçük kız kardeşim Hürriyet’in, babama sarılarak ağlamasıyla alay ederek gülüşüyorlardı. Sonra evin her tarafına gaz, benzin dökerek ateşe verdiler. Odalar ve salon alev alev yanıyordu. Babamın cesedini yanmaması için dışarı çıkarmaya çalışıyorduk. Saldırganlar ise ‘Bırakın kafir yansın’ diye bağırıyorlardı. Sonra cesedi ateşe doğru çektiler. Bizi de sopayla dövmeye başladılar…” (age)

* “…Kocamı, gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler. Öldürülürken kocama sarıldım, üstüm başım hep kan oldu…” (age)

 

Katliam, TC devletinin insanlık düşmanı olduğunun beyanıdır!

Katliam sonrasında göstermelik olarak açılan dava da katliamda rol oynayan ırkçı faşist parti MHP’nin rolüne vurgu yapılmak zorunda kalınmıştır:

“Olaylar, ülkücülerin  olaylardan 2-3 hafta önce MHP K. Maraş il örgütünde MHP K. Maraş yöneticileri ile Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) mensuplarının katılması ile yapılan bir toplantıda planlanmıştır. Toplantıya ÜGD Genel Merkezi’nden bir yetkili de katılmıştır. (Büyük ihtimalle Sefa Şevkat Çetin) Toplantıda K. Maraş’taki Alevilerin ve bunları destekleyen sol grubun son zamanlarda ülkücü ve Sünniler üzerindeki baskılarını arttırdıkları gerekçesiyle, bunlara bir ders vermenin zamanı geldiği belirtilerek, ilk önce sol gruba mensup Alevilerin meskûn bulunduğu mahallelerde, ileri gelenlerin adresleri tespit edilmiş daha sonra tespit edilen adreslere eylem yapacak şahıslar belirlenmiştir.” (Sıkıyönetim Mahkemeleri Maraş Katliamı Davası-MİT raporu)

Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra ülkücülerin “müsait bir ortamda eylemin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine vardığını” anlatan MİT, şunları bildirdi: “22 Aralık 1978 günü sol gruba mensup 2 öğretmenin cenaze namazları bahane edilerek ‘Alevilerin Sünnilere karşı baskın hazırlığında oldukları, Alevilerin çoğunlukta olduğu mahallelerde Sünni kadınların ırzına geçtikleri’ söylentileri halk arasında yayılarak, önceden planlandığı gibi olay önce cenazelerin bulunduğu cami civarında başlamış ve belirlenen semtlerdeki evlere baskın şeklinde gelişmiştir.” (A.G.K)

Yaşananların devlet eliyle MHP tarafından gerçekleştirilen son derece planlı bir eylem olduğunu katliam mağdurlarının ifadelerinden de anlaşılmaktadır: “… öğleden sonra yeniden geldiler. Benzin şişeleri vardı ellerinde, evlerimize saldırdılar, gazlı bezleri ateşleyerek içeri attılar. Evleri ateşe verdiler. ‘Maraş size mezar olur, vatan olmaz; Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP’ diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş etmeye başladılar. Korkudan kaçıp kurtulmak isteyenlere arkadan ateş edip öldürüyorlardı…” (Katliam Mağduru)

Maraş Katliamı’nın faillerinden MHP’nin katliam öncesinde yoğun bir hazırlık yaptığı ve katliamda görev aldıkları bilinmektedir. Burada deşifre olan faşistlerin TC mahkemeleri tarafından yapılan yargılamaları beklendiği gibi katillerin aklandığı bir tiyatroya dönmüş, burada yargılanan katiller daha sonra MHP, BBP gibi faşist partilerden milletvekili dahi olmuşlardır.

TC devletinin kontrgerilla unsurlarıyla ilişkisinin boyutlarını göstermesi bakımından da Maraş Katliamı önemlidir. Katliamda hafif yaralanan kişilerin dahi kolunu kesen başhekimden katilleri aklayan yargı mensubuna, Maraş’ın köylerinde gerici kitleleri katliam için kışkırtan unsurlardan belediye hoparlöründen katliam çağrısı yapana, katliamı izleyen ordudan polise bütün hepsi kontrgerilla zincirinin halkalarıdır. Bu ağ, öncesinde ve sonrasında işçi ve emekçi devrimcilere karşı işlenen bütün katliam, cinayetlerde hep aynı tutumu göstermiştir.

Rahatlıkla diyebiliriz ki; bugün köylerdeki cami imamının işlevi TC devleti ve onu yöneten sermaye güçleri için ne ise adliyedeki savcının işlevi de odur. Sadece görev tanımları farklıdır ancak esasen dünyayı algılama biçimleri aynıdır; aynı pencereden bakar ve sosyalizm için, ulusal özgürlük için mücadele eden kişi ve grupları düşman olarak görürler.

Katliam sırasında silahlanan birkaç devrimci grup ve kişi sayesinde yüzlerce insanın hayatı kurtulmuş; örneğin Yörükselim Mahallesi’ndeki silahlı direniş sonrası buraya giremeyen faşistler çareyi kaçmakta bulmuşlardır.

Bu da halkın kendi öz savunmasını yapmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Devletin imamından bakanına, savcısından itfaiyecisine kontrgerilla pratiği içerisinde örgütlendiği koşullarda, devlete ait herhangi bir kişi ya da kurumdan bir katliam anında kendisine yardım geleceğini ummanın karşılığı ne yazık ki acı içinde ölmek olacaktır.

Öz savunma, sosyalizm mücadelesinin de önemli bir parçasıdır. Maraş Katliamı vb.lerinin tekrarlanmasını önlemenin yolu buradan geçmektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu