GüncelMakaleler

SENTEZ | “2024, Emeklilerin Yılı Olacak”mış!

"Orta Çağ’da savaş ve kıtlık dönemlerinde öldürülen, göç esnalarında geride bırakılan yaşlılar, bugünün Türkiyesi’nde emekliler oluyor. Avrupa standartlarından emeklilerin payına Avrupa’nın orta çağ standartları düşmüş anlaşılan!!!"

Genel seçimlerin ardından adeta rüştünü kanıtlama edasıyla, yerel seçim hazırlıklarına girişen iktidarın büyükşehirleri yeniden kazanma hedefiyle halkın yaşadığı yoksulluk karşında kendisini çare olarak gösterip sosyal yardım vaatlerini savurduğu bir dönemi geride bıraktık. Derinleşen ekonomik krizle birlikte egemenlerin zenginliklerine zenginlik kattığı halkın her geçen gün daha fazla yoksullaştığı bir süreci yaşıyoruz.

Asgari ücrete yapılan zamla her ne kadar işçilerin rızası alınmaya çalışılsa da asgari ücretle çalışan sayısındaki artış, emeğin değerinin her geçen gün nasıl değersizleştiğini tekrar tekrar gösteriyor. Asgari ücrete TÜİK’in sahte enflasyon açıklamalarının altında zam yapan iktidar, emeklilere ise asgari ücreti aratır oldu. On yıllarca emeğini yok pahasına sunduktan sonra artık emek sürecine katılamayacak duruma geldiği için emekliliğe ayrılan insanlar, son yıllarda asgari ücret zam oranına yakınlaşmayacak derecede düşük zam oranlarıyla adeta açlığa mahkum ediliyor. Seçim sürecinde sosyal yardım vaatleriyle aldatılmaya çalışılıyor.

80 milyonu aşkın nüfüsun 16 milyonunu yani nüfusun % 20’sini ifade eden emekliler, ekonomik krizde gözden çıkarılan ilk halka oldu. İktidar “büyüklere saygı, toplumsal değerlerimiz” gibi kendince yaldızlı laflar edip dayattığı yoksulluk karşısında umutsuzluğa sürüklediği kesimleri kırıntılarla kendisine bağlamanın hesabını yapıyor.

“Emeklilikte Avrupa standartları”

EYT ile birlikte emekli olma kurallarını Avrupa standarlartlarına çektiklerini ifade eden iktidar, bugün açlığa mahkum ettiği emeklileri çalışmak zorunda bıraktı. Bugün ortalama ev kirasının 10 bin lirayı aştığı koşullarda 12.500 lira emekli maaşıyla barınma, beslenme ihtiyacını dahi karşılamayacak büyük bir kitle yaratıldı. Ortalama ev kirasının 12 bin 500 lira olduğu bugünlerde, emekliler yaşam mücadelesi veriyor. Tablonun emekliler cephesinden böyle olduğu bu yıl, R.T.Erdoğan’a göre Emekliler Yılı!

Yalanın bini bir parayken en temel ihtiyaçları karşılayacak bir ekonomi için para yok deniliyor. Orta Çağ’da savaş ve kıtlık dönemlerinde öldürülen, göç esnalarında geride bırakılan yaşlılar, bugünün Türkiyesi’nde emekliler oluyor. Avrupa standartlarından emeklilerin payına Avrupa’nın orta çağ standartları düşmüş anlaşılan!!!

Kendi açıkladıkları enflasyona, açlık sınırına dahi erişemeyen emekli maaşlarına rağmen AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, emeklilere ilişkin yaptığı açıklamada utanıp sıkılmadan “2024’ü biz emekliler yılı ilan etmiştik. Bu konuda düzenleme yapıldı. Bu düzenleme ile emeklilerimizin beklentileri var. Bu durumların değerlendirilmesine ilişkin talepleri yansıdı. Biz bugüne kadar duyarsız kalmadık, kalmayacağız. Enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi ve ekledi: “Emekliler bizim başımızın tacı. Çalışanlar başımızın tacı. Emekliler özel bankalardan promosyon alacak

Başlarının tacı olarak ifade ettikleri emekliler için tek vaatlerinin sosyal yardım adı altında verdikleri kırıntılar ve emeklilere ait olan maaşların işletilmesi sonucu kazanılan paradan verilen artıklar olması AKP-MHP iktidarının gerçeğini gözler önüne seriyor.

Yaşanlar karşısında diğer burjuva faşist partilerin söylemi ise sosyal yardımlardan öteye gitmiyor. Seçim vaatleri gibi ifade ettikleri de yalandan ibaret olan sistem temsilcileri, halkı aldatmanın çeşitli planlarını yapıyor. Öyle ki, İmamoğlu, İBB üzerinden iktidardan daha fazla sosyal yardım verileceğini iddia ederken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise iktidara “Suriyelilere, Afganlara para buluyorsunuz, emeklilerle öğretmenlere mi bulamıyorsunuz?” diye seslendi. Apaçık devletin emeklilere dayattığı açlığın tek sebebi ekonomik krizin faturasının halka kesilmesi ve şirketlerin kasalarına akıtılan sermaye iken sermayenin temsilcileri suçu yeniden ezilenlere atıyor. BM, AB ile yapılan mülteci anlaşmalarının sonucunda alınan ödenekler talan edililiyor. Avrupa’ya gidişi engellenen mültecilerin ucuz iş gücü olarak emeğinin sömürülmesi sonucunda burjuvazi kasasını doldururken yoksullaşmanın suçlusu olarak yine mülteciler hedef gösteriliyor. Yaşanan açlığın ve yoksulluğun tek kaynağının içinde bulunduğumuz bu sömürü sistemi olduğunu görmek gerekir. Seçimin ardından arka arkaya gelecek olan zamlarla en temel ihtiyaçlara dahi erişmenin daha fazla zorlaşmasının sorumlusu AKP-MHP iktidarının hayata geçirdiği, burjuva faşist partilerin de yer yer destek verdiği yer yer sessiz kaldığı ekonomi politikalar ve onun sistemidir.

Birleşik Kamu-İş tarafından yapılan araştırma sonucunda Mart ayında açlık sınırı 20 bin 98 lira, yoksulluk sınırı 57 bin 280 lira olarak açıklandı. Türk burjuvazisinin kârına kâr kattığı, her geçen gün “büyüyoruz!” dediği tek şey kendi sermayesidir. Her yıl parça parça küçülen halkın cebindeki üç kuruşken büyüyen zenginlerin kasalarıdır.

DİSK Araştırma Merkezi’nin “Avrupa’da ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu” başlığıyla Mart ayında yayımladığı araştırmaya göre 2012 yılında ortalama 447 Euro olan emekli maaşı 2021 yılında 281 Euro’ya düştü. Yaşadıklarımız gösteriyor ki; devletin istikrardan anladığı halkın yoksullaşması, burjuvazinin palazlanmasıdır.

Çözerse halk çözer!

AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan ancak kazanamayan Turgut Altınok geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada emeklilerle ilgili zam hazırlığında olduklarını ancak meclis kapalı olduğu için adım atamadıklarını, emeklilerin sorunlarını Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan ile görüştüklerini ifade etti. “Çözerse, Erdoğan çözer!” diyerek vaatlerini de sıraladı. Seçim oyalamaca sırasında halkın çözüm arayışına yanıt olarak aslında sorunun bizzat kaynağı olan devletin kumandasını elinde bulunduran R.T.Erdoğan gösterildi.

Bugün sorunlarımız geçmişte kalmayacak bir şekilde büyümeye devam ederken bu vaatlerin seçimin hemen ertesi gününden itibaren geride kaldığını-kalacağını biliyoruz. Kamudan milyonlarca liralık 11 ihale alan MHP Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın “Her şeyi devletten beklemeyin; simit satın, su satın” çağrısını hatırlarsak devletten beklentimizin olamayacağını, hakkımız olanı almak için mücadele etmek zorunda olduğumuzu görürüz. Bu durumda beklemekten vazgeçip hakkımız için sözümüzü söylemek, birlikteliğimizi örgütlemek zorundayız. Çözümün sorunu yaratanlarda değil sorunu yaşayanların elinden yükseleceğini gören herkesin bu zorunlukla hareket etmesi gerekiyor.

Bugün emeklilerin yaşadıklarının başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin geleceği açısından örnek teşkil ettiğinin bilinciyle hareket etmeliyiz. Kurtuluşumuzun egemenlerin karşısında dikilecek milyonların ellerinde olduğunu görmeliyiz. Önümüzdeki Mayıs günlerini bu bilinçle başta işçi sınıfı olmak üzere hakkını arayan herkes için önemini tekrar tekrar hatırlamalıyız.

1 Mayıs’ta meydanlarda yükselen sesi, coşkuyla büyütmeye hazırlanmalıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu