GüncelManşet

Ermeni Devrimciler:Elbette Hayır!!!

H.Merkezi: Ermeni Devrimciler bir açıklama yayımlayarak 16 Nisan referandumunda “Hayır” diyeceklerini duyurdular.

16 Nisan’da Anayasa değişikliği için yapılacak Referandum oylaması tarihi önem taşıyor. Sandığa atılacak her HAYIR oyu, yeni dönemin başlangıcı için Hayırlara vesile olacaktır. Her şeyin tek adam olan Reis tarafından karar altına alındığı, diktatörlük döneminin oylamasına gideceğiz. ”Seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın tarihi konuşmasından oldukça etkilenen Erdoğan, çareyi onu cezaevine atarak bulmuştur ama bu yol da çözüm olmamıştır.

Kürt, Türk, Ermeni, Süryani ve her inançtan demokrat, ilerici, sosyalist tüm muhalif kesimlerin HAYIR cephesinde birleştikleri platformlar, Erdoğan diktatörlüğünü sarsmış, uykularını kaçırırken psikolojisini bozmuştur. Bu yüzden ne konuştuğunun ve başına neler geleceğinin farkında değil. Anayasa’nın oylanması halinde en az 2030 yılına kadar iktidarını bırakmayacak, ”Allah daha uzun ömür verirse” daha ileri giderek kendisinden sonra oğlunun, damadının krallığı ile devam edecek bir rejimin yasallaşmasının önü açılmış olacak.” denilen açıklamada OHAL koşullarına ve T. Kürdistanında  yaşanacak baskılara dikkat çekildi:

“OHAL koşullarında yapılacak bir referandumun, Kenan Evren’in 12 Eylül 1982 Anayasa oylamasından hiçbir farkı olmayacaktır. Silahların gölgesinde PÖH-JÖH, köy korucuları ve aşiret reislerinin baskısı altında yapılacak bir referandum daha baştan anti demokratik olacaktır. Buna rağmen her HAYIR oyu, örülmek istenen duvardan çekilecek bir tuğla, duvarın çökmesine neden olacak Erdoğan’ın sonunun başlangıcı olacaktır. Her konuşmasında ”milletin oyları ile geldik” propagandasının altında kendinde baskı yapma hakkı gören aynı zamanda İslam rejimine geçişin yasallaşması oylanacaktır.

Yasalara kendisinin bizzat karşı gelerek yasal olmayan bir şekilde, tepkilere aldırış etmeden ”güçleri yetiyorsa engellesinler ” diyen ve bugün Kaçak Saray’da 1000 odası ve camiisiyle şeyhler, tarikat ile müritleri ağırlanacak, ”Yeni Türkiye”nin ilk halifesi olma muradına erecektir. Bugün de hiçbir işlevi olmayan parlamento, kurulacak rejimde başkanın, aldığı kararları onaylamaktan öte gitmeyecektir. Başkanda yetkiler, tek elde toplanırken seçilecek milletvekiller, Danıştay üyeleri, sayıştay, rektörler, kaymakamlıklar, valiler muhtarlara kadar bütün atamaları kendisi yapacaktır. Kendilerinden olmayan, bir düşünmeyen hiç kimse yaşama hakkına sahip olmayacak, dışlanacak işsizler ordusuna dahil olacak veyahut biat edecek duruma toplum getirilecektir.”

 

“İstenmeyen Adam Erdoğan…”

Demokrasi, özgürlük ve insan hakları savunucularının Avrupa ülkelerinde yürütmüş olduğu HAYIR çalışmalarının sonuçlarının şimdiden ortaya çıkmaya başladığının, yurtdışında ülkelerini terk ederek yaşamak zorunda kalan, siyasi iltica talebinde bulunan, işçi, öğrenci, göçmen durumunda milyonlarca insanın HAYIR cephesinde yerlerini aldığının, birlik ve beraberlik içerisinde olma durumunda aşılamayacak engel, çözülemeyecek sorun olmadığına şahit olunduğunun altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

İstenmeyen adam Erdoğan bundan sonra ayak basacak bir karış toprak parçası bulamaz duruma geldi. Erdoğan’ın yanısıra milletvekilleri, bakanları, muhtarları da aynı akıbete maruz kalacak deyim yerindeyse “geldikleri gibi” aynı uçakla bakan hanımın uğradığı akıbete uğrayacaklardır.

Çünkü bugüne kadar, devrimcilerin, ilericilerin, Kürt dostların bütün çabaları Erdoğan’ın gerçek yüzünü IŞİD’çi olduğunu anlatmışlar; Avrupalılar nihayet çok geç anlamışlardır. Avrupa’yı kendi ülkesinin arka bahçesi olarak gören, siyasal İslam ile burada yaşayan vatandaşları örgütleyip daha da ileri giderek ajan faaliyetler içerisinde bulunmak bunların hepsi ortaya çıkmıştır. Konsoloslukları MİT karargahı gibi çalıştıran, camiilerde kirli propaganda ile Avrupalılara karşı kışkırtan, partiler kurup buraların politikalarına müdahale etmek için gizli faaliyetler içerisinde olduğu ortaya çıkmıştır.

Senelerdir yürütülen çalışmalar sonuç vermeye başladı. Erdoğan artık istenmeyen adam oldu. Ama kat edilecek daha çok yol var. Bu başarı emek ile örülen birlik ve beraber çalışmanın sonucudur. Bundan sonra halkın en ileri unsurları, insan hakları savunucuları, avukatlar şimdiden Türkiye’de işlenen insanlığa karşı suç dosyalarını, bodrum katlarında öldürülüp sonra yakılan yüzlerce insanımızın davalarını, Suriye’de tüm dünyanın şahit olduğu savaş çıkarmak, IŞİD’e destek olmak, silah vermek, Kürtleri tehcir etmek gibi ağır suç dosyalarını uluslararası ceza mahkemelerine sunmak olmalıdır. Artık, Erdoğan’ın eskisi gibi seyahat edecek, ayak basacak kara parçası bulmasına müsaade etmemeliyiz.

Adeta Erdoğan’ın bütün konuşmalarından sonra mesajı alan IŞİD çeteleri eylem yapar hale gelmiştir. Sabahleyin ”böyle devam ederseniz Batılılar dünyanın hiçbir yerinde sokağa çıkamaz” dedikten sonra harekete geçen IŞİD militanı İngiltere’de suçsuz insanları öldürmüştür. Geçen sene Brüksel’i kana bulayan IŞİD çeteleri, Erdoğan’ın ”Brüksel’de bombaların patlamaması için hiçbir sebep yok” mesajından 4 gün sonra en kanlı saldırılarını gerçekleştirmişti. Suriyeli göçmenleri politikalarında şantaj olarak kullanan, Karayılan’ın deyimiyle İbrahim Soy(suz)lu, İçişleri Bakanının ”her ay Avrupa’ya 15 bin mülteciyi gönderelim görürler” demesinden hemen sonra Kuşadası’nda denize açılan ve azgın sularda hayatını kaybeden çocuk, kadın yirmiye yakın göçmen ölümlerinden yine Erdoğan sorumludur. Bunlar unutulmayacak, acı sayfalara yargılanması için not düşülecektir.”

 

Yolun sonuna geldi…

Bu sözün Erdoğan’ı iktidara getiren, 16 yıldır tek adam olarak Türkiye’yi yöneten, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığı görevine ABD ve İsrail tarafından getirilen Erdoğan için ”yolun sonuna geldi”ğini twitter hesabından, üstelik anlaması için Türkçe olarak paylaşan eski Pentagon yetkilisine ait olduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu yetkilinin,iktidarı boyunca dünyanın en zengin ilk 7 liderinden birisi olan ”acaba Erdoğan çaldığı paraları nereler de sakladığını bilmediğimizi mi zannediyor” diyerek, Katar ‘da olduğunu söylediğinin altı çiziliyor. Erdoğan’ın kendisinin, ailesinin, çocuklarının ve bir avuç çevresinin gelecek korkusu ile yaşarken her ne olursa olsun, seçimle, referandumla, oylamayla olsun, ne şekilde olursa iktidarı hiçbir zaman teslim etmeyeceği, Haziran hezimetinden sonra, hemen yapılan 1 Kasım seçimlerinin bize bunu gösterdiği, uluslararası mahkemelerde yargılanma korkusu içerisinde, sadece kendisinin can güvenliği için yapamayacağı şey olmadığı bunun için kendisini ve sarayını koruyan sadat ordusunu kurduğu dile getirildi.

Açıklama şu sözlerle devam ediyor:

“Saadat’ın anlamı Hz. Muhammed’in soyundan gelen ve onun izinde giden anlamına gelmektedir. Başına eski özel harp dairesinden, köyleri yakan-yıkan eli kanlı A. Tanrıverdi’yi boşuna getirmemiştir. Osmanlı ocakları, AKP gençlik yapılanmaları ise milis teşkilatlanmalarını oluşturmak için militan toplama karargahları olarak kullanılmaktadır.

Bir tiyatro gösterisi olan 15 Temmuz ”başarısız” darbe girişimini ”Allah’ın bir lütfu” dur, diyerek Kürt özgürlük hareketini, devrimcileri, aydınları, akademisyenleri ezmek için kullanan Erdoğan’ın korku ve panik içerisinde olduğu gözlenmektedir. Çünkü yeni bir kalkışmanın eskisi gibi, danışıklı dövüş olmayacağı ortadadır. Bunun için son bir hafta içerisinde Önce Ankara, Sakarya sonra İstanbul’da darbeyi önlemek için provalar yapıldı. Ağır silahlarla donatılan özel birlikler geceleyin tatbikat gerçekleştirdiler.”

Tek adam diktatörlüğüne son vermek için oylarımız HAYIR’dır.

Ermeni Devrimciler, şimdiden kaybedecekleri korkusu ve paniği içerisinde olan yandaşların, başdanışmanların, yazarların, milletvekillerinin eğer HAYIR oyu çıkarsa kaos gelecek, diye propaganda yapmaya başladığını belirtti.

Açıklamada Hayır’ın gerekçeleri şöyle dile getirildi:

“Erdoğan’a kabus olan, 7 Haziran seçimlerinde alınan zaferin devamı olacak, referandum ile eşbaşkanların S. Demirtaş F. Yüksekdağ ile tutuklu milyonların oyları ile milletvekili olan seçilmişlerin yerleri cezaevleri değil, parlamento demek için HAYIR diyelim. 301 madenciye mezar olan en büyük işçi cinayetlerinin yaşandığı Soma katliamında halkın acısı yetmiyormuş gibi, acılı ailelere küfreden, tekmeleyen bu iktidara artık HAYIR diyelim. Gazetecilerin, sosyalistlerin, akademisyenlerin düşünen insanların OHAL koşullarında tutuklanmalarına, KHK ile milyonlarca insanın, kendinden olmayanların işine son verilmelerine HAYIR diyelim. Sandığa gitmemek, tarafsız kalmak, oy kullanmamak, boykot etmek şeklinde tepkiler yine Erdoğan’a EVET anlamına gelecektir.

IŞİD çetelerini askeri malzemeler ile destekleyen bu suçu tüm dünya tarafından bilinen ve kanıtlanan, hastanelerde tedavi eden, tutuklanan IŞİD çetelerini cezaevlerinden tek tek bırakan, hatta sağlık problemlerinden dolayı tahliye eden iktidara HAYIR’dan başka ne diyebiliriz ki? İş cinayetlerinin, kadın ölümlerinin, çocuk istismarcılığının, ahlak çöküntüsünün en yüksek olduğu AKP iktidarında, faillerin cezalandırılacağı yerde ödüllendirilmişçesine ”iyi haller”lerden dolayı, serbest bırakılmalarına karşı, muhakkak HAYIR demeliyiz. Suruç’ta 33 can, Ankara Gar patlamasında, Antep’te, Reina’da… kaybettiklerimizi unutmadan HAYIR demeliyiz.

Cudi mahallesinde evinin önünde oynarken keskin nişancılar tarafından öldürülen 10 yaşındaki Cemile’nin naaşının kaldırılmasına müsaade etmeyen, o gece kızını koynunda yatıran, kefenleyip derin dondurucuda saklamak zorunda kalan acılı annelerin bu acıları bir daha yaşamaması için HAYIR demeliyiz. Dedesinin kucağında keskin nişancılar tarafından öldürülen Miray bebekler, denizlerde ölen Alan Kurdiler, Mazlumlar, Ceylanlar, Uğurlar, Berkinler, Enverlerin acıları halen devam ederken, çocuk ölümlerinin bir daha yaşanmaması için HAYIR demeliyiz.

Cizre, Şırnak’ta sokağa çıkma yasakları sırasında keskin nişancılar tarafından öldürülen Taybet Ana’nın 7 gün yerde kalan cenazesi ile cenazesini almaya giden yakınlarının da öldürülmesini daha unutmadık. Cenazeler ancak 23 gün sonra defnedilebildi. İnsanlığa karşı işlenen suçların sorumlularının yargılanacakları günler yakındır.

Taybet Ana’nı ölürken “üşüyorum, susadım” sözleri halen bugün Kürdistan’da yankılanıyor.

Mazlum’ların ahı yerde  kalmaz!!!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu