GüncelManşet

RÖPORTAJ | “Türkçe dışında bütün diller asimilasyon süreciyle karşı karşıya”

İstanbul: UNESCO Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, “Uluslararası Anadil Günü” olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadil Günü” kutlanmaya başlamıştır.

UNESCO verilerine göre dünya üzerinde 2 bin 500 dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, Türkiye’de tehlikede olan anadil sayısı 18’i bulmaktadır. UNESCO tarafından yüz yıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmamışsa o dil ölü kabul edilmektedir. Ülkemizde de 18’e yakın dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Kaybolma tehlikesi altında olan diller, kültürler, inançlar karşısında yıllardır süregelen yasakçı zihniyet tarafından devam ettirilirken, Dünya Anadil Günü kapsamında kaybolma tehlikesi altında olan Hemşince’ye dair, Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği (HADİG) Başkanı Avukat Şenol Kolçak ve yöneticilerinden Hikmet Akçiçek ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimiz şu şekilde:

– Hemşince, 500 yıldır yazılı olmadan günümüze kadar devam etmiş bir dil bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Şenol Kolçak: Evet yazı dili yok ama örf, adet ve geleneklerle nesilden nesile aktarılmış. Hemşince, konuşma dili olarak yaşayan bir kültür ama yok olmaya yüz tutmuş dillerden biridir. Özellikle de 12 Eylül Darbesi’yle birlikte Türkleştirilmeden dolayı Hemşince konuşulmamaya başlanmış. Hemşince olan köy isimleri Türkçeleştirilmiş. Yani 12 Eylül’den sonra baskı bizim bölgemizde de Hemşin dili üzerinde de hissedilmiş.

– Hemşince’nin tehlike altında olmasının bir nedeni de 12 Eylül diyebiliriz yani!

– Darbe sürecinden sonra insanlarımız baskı sonucu korkarak, Hemşince’yi bırakıp Türkçe konuşmaya, çocuklarına Türkçe öğretmeye başlamış. Bu süreç 90’lı yıllara kadar devam etmiş ve 90’lardan sonra çocuklarına tekrar Hemşince öğretilmeye çalışmıştır.

– Buna karşı Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği’ni kurduğunuz. İhtiyacı karşılıyor mu?

– Hemşince’nin yok olma nedenlerinden biri de insanların bağlı bulunduğu topraklardan göç etmesi. Bununla birlikte çocuklar dilden uzaklaştı ve dolayısıyla yeni nesil çoğu Hemşince’yi bilmiyor. Dilin yok olduğunu gören arkadaşlar olarak böyle bir derneğin kurulması gerektiği fikrinden yola çıkarak kuruldu. Dilin yaşatılması ve kültürünün yeni nesillere aktarılması, geleceğimiz olan çocuklarımıza Hemşince’nin öğretilmesi hedefleniyor. Bu minvalde derneğimizde horon ve Hemşince kursları verilmekte.

Türkiye’de unutulmaya yüz tutmuş ana dillerimiz vardır. Ana dillerin yaşaması gerektiğini savunuyoruz. Bu amaçla kültür ve dil çalışması yapılmalı.

 

“Bütün diller bir asimilasyon süreciyle karşı karşıya”

– Dilin aktarılamamasını nasıl yorumluyorsunuz?

Hikmet Akçiçek: Birincisi; ülkede bu dillerin korunması ve geliştirilmesiyle ilgili bir politika yok. Bilakis bu dillerin asimilasyonla yok edilmesi doğrultusunda bir politika var. İkincisi; küresel bir çağda yaşıyoruz. Çocuk doğduğunda eskiden sadece annesinin, babasının, komşusunun dilini duyuyorken, şimdi televizyondan Türkçe’yi duyuyor. Önce Türkçe öğreniyor, Hemşince öğrenmiyor. Böyle olunca sonradan Hemşince’ye ihtiyaç kalmıyor zaten.

– Hemşince üzerindeki asimilasyona dair neler belirtebilirsiniz?

– Hemşince değil, Türkiye’de Türkçe dışında aşağı yukarı bütün diller bir asimilasyon süreciyle karşı karşıya. Bunun yarattığı bir sonuç olarak da bütün dillerden insanlar dillerini ve kültürlerini korumak için bir araya geliyor. Belki biz en sonuz. Boşnakların, Lazların, Çerkezlerin dernekleri var. Kürtlerin dünya kadar derneği var. Bütün toplulukların zaten bu anlamda çabaları var. Biz de en son bu kervana katılanlardanız.

– HADİG üzerinden belirlediğiniz hedefler var mı?

– Dil kültürün çok önemli bir unsuru. Buradaki faaliyetimiz temel olarak Hemşin dil ve kültürünün, en azından Hemşinliler arasında yaşanmasını devam ettirebilmek doğrultusunda küçük bir katkı. Belki bu dili olduğu şekilde belgelemek, gramerini, dilini, sözlüğünü belgelemek. Bu bir boyutu. Öbür boyutu da kültürel çalışmalar. Akademik bilimsel çalışmayı da becerebilirsek hayata geçirmek istiyoruz. Kültürün korunması ve yeniden üretilmesi konusunda bir faaliyet, aktivite olsun isteriz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu