GüncelMakaleler

SÖYLEŞİ | “Bu Anlayışla Devam Edersek Enkaz Altından Tek Bir Kişiyi Bile Kurtaramayabiliriz!”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Hüseyin Alan, Maraş merkezli depremleler birlikte zemin üzerinden ya da yerin yapısı üzerinden karşımıza çıkan tablo, inşa ve yapılması gerekenlere ilişkin sorularımızı yanıtladı.

6 Şubat 2023 tarihinde Maraş merkezli depremde, 11 ili etkileyen ve ardından arama-kurtarma çalışmalarının da yapılmayarak yüz binlerin katledildiği bir süreç yaşandı.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Hüseyin Alan ile karşımıza çıkan tabloyu konuştuk. Prof. Alan, kentlerin çoğunun fay hattı üzerine kurulduğunu, bu depremde de zeminden kaynaklı ciddi bir hasarın meydana geldiğini dile getirirken aynı zamanda kullanılan malzeme ve işçiliğin de kötü olmasından kaynaklı tablonun ağırlaştığını dile getirdi ve başta 30 milyon insanın yaşadığı Marmara Bölgesi ve diğer fay üzerindeki kentler için uyardı, yapılması gerekenleri sıraladı.

– Maraş merkezli depremle birlikte zemin üzerinden ya da yerin yapısı üzerinden nasıl bir tablo karşımıza çıktı?

– Depremden önce zaten biliyorsunuzdur, taa Bingöl-Karlıova’dan başlayıp Hatay’a kadar devam eden hatta Hatay’dan da Kızıldeniz’e devam eden bir ölü fay hattı söz konusu o bölgede. Bölgedeki bütün, Bingöl-Karlıoava’dan başlayıp Samandağı’na kadar, bugün kırılan bölümlere kadar oradaki birçok kent ve ilçe doğrudan fay zonu üzerine inşa edilmiş. Mesela Hatay, mesela Osmaniye, mesela Kahramanmaraş, mesela Bingöl kent merkezleri doğrudan fay zonu üzerinde yer alan kentlerimiz. Ayrıca bazı ilçelerimiz var. Erkenek’ten Gölbaşı, Nurdağı, Türkoğlu Kırıkhan’a kadar hatta Samandağ da dahil olmak üzere bu ilçelerimiz ve bu ilçelerin çok sayıda eski köy yerleşim alanları da fay zonunun üzerinden yer alıyor.

Tabi burada Gölbaşı’yla Samandağ arasındaki bölüm kırılıyor önce ilk depremde. Bir de biliyorsunuz Elbistan’ın güneyinde Nurhak ile Göksu arasındaki bölgede de deprem oldu, aynı gün 7.6 büyüklüğünde. Şimdi hem Göksu hem Nurhak’ta çok sayıda köy yerleşim birimi de doğrudan fay zonu üzerinde.

Fayın deformasyon zonu üzerine oturan yerleşim birimleri özellikle bu depremde kırıldılar. Ve birçok böyle gevşek yer yani ovada oturan, çok sayıda kentsel yerleşim birimi ve daha doğrusu mahalle (kentsel yerleşim birimi demeyelim, mahalle) oldukça büyük hasara uğramış durumda. Yani sıvılaşma var, yanal yayılma var, zeminden kaynaklı heyelanlar var, kaya düşmeleri var. Topografik etkiden kaynaklı olarak yamaçlarda açılmalar da söz konusu. Yani zeminden kaynaklı bu tür devrilmeler var. Bunlardan kaynaklı olarak oradaki binalarda yıkılmalar, devrilmeler, geriye batmalar vb. görme durumumuz oldu. Tabi sadece zeminden kaynaklı hasarlar yok orada. Malzeme ya da işçiliğin niteliksiz olmasından kaynaklı da sıkıntılar var. Gerek yeni binalarda gerek eski binalarda epeyce bir hasarın bundan kaynaklı olduğunu da belirtmek isterim.

Proje, zemin, malzeme ve işçilik kaliteli olmalı

– Buradan yola çıkarak depreme dayanıklı kentler yaratmak için nasıl bir yol izlemek gerekiyor?

– Burada zemindeki zayıflıklar, kırılganlıklar kentsel doku üzerinde ağır bir tahribat yaratmış. Ve hem can kayıplarını hem de hasarı artırmış durumda. Bunlar tabii yapılmaması gereken unsurlardı. Çünkü oraların bir fay zonu üzerine oturduğu herkes tarafından yıllardır bilinen bir gerçek. Yine bu bölgede 7.4’e kadar bir deprem beklentisi de bilim insanları tarafından sıklıkla dile getiriliyordu. Obüs azaltmaya ilişkin de hiçbir çalışmanın yapılmadığı görüldük. Yer seçimleri açısından bakıldığında artık bu deprem bize şunu gösterdi; eğer biraz mukavim yani kaya krizlerinin birimlerinin üzerinde oluşan sıvılaşma, yanal yayılma, fayın deformasyon zonu üzerinde değilseniz görece o yapılar sağlam kalmış. Hatta yönetmeliğe uygun yapılmışsa bunların ayakta kaldığını ya da hasar almadığını görüyoruz.

Yani hem projeler uygun olacak hem zeminleri uygun olacak hem de malzeme ve işçiliği kaliteli olacak ki; biz bu tür depremlerden kurtulabilelim veya en az hasarla kurtulabilelim. Aksi takdirde her depremde biliyorsunuz aynı şeyleri konuşuyoruz, değişen bir şey olmuyor.

Vakit geçirmeksizin riskli alanlar tespit edilmeli

– Olası İstanbul depremi için de tartışmalar yürüyor. İstanbul özelinde neler yapılabilir?

– Marmara’nın orta noktasında meydana gelecek 7 üstü depremlerde sadece İstanbul değil, İstanbul’un çeperlerinde veya Marmara’nın çeperinde yer alan diğer kentler de büyük hasar görecek. Mesela Bursa gibi zayıf zemin özelliklerine sahip bir kent var hemen yanıbaşımızda. Aynı şekilde Kocaeli, Yalova, Balıkesir’in kıyı kentleri, Marmara kıyısı olan bölümleri, Çanakkale, Tekirdağ gibi sıkıntılı bölümlerin de bu depremlerden hasar alacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

İstanbul’da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sıklıkla veya kamuoyunda İstanbul depremi anlatılmakla birlikte henüz yeteri kadar çalışmanın başladığını söyleyebilmek mümkün değil. Mesela hala yapılan yeni firmalarda hiçbir yapı denetim firması raporlarını denetlemiyor. Mesela orada da iç zemin özelliklerine dair alanlar söz konusu. Yani hemen Marmara’ya kıyısı olan, dolgu üzerine oturan alanlar var. Mesela Çırpıcı Deresi gibi, Eski Hatay Köyü plajları üzerinde böyle alanlar var. Ya da eski Atatürk Havalimanının olduğu yerde… Yine Anadolu yakasında benzer alanlar var. Yani hem zemini gevşek hem yapılan binaların niteliklerinin de düşük olduğu, projelendirme ve malzeme-işçilik hatalarının bulunduğu alanlar var.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi vakit geçirmeksizin öncelikle bu kırılganlıkları yüksek hem binanın taşıyıcı sistemi yetersiz hem de malzeme ve işçiliği kötü olan binalardan başlamak üzere hızlı bir şekilde bir kentsel dönüşüm başlatmak durumunda. Aksi takdirde büyük bir yıkımla karşı karşıya kalacak İstanbul. Benzer bir şeyin diğer kentler için de geçerli olduğunu özellikle ifade edeyim. Mesela Bursa kent merkezinin büyük bir kısmı Nilüfer çayının gevşek alanları üzerinde. Gemlik körfezi, Mudurnu da benzer şekilde. Bandırma’nın veya Erdek’in belirli bölümleri tamamen güncel sökerler üzerine oturmuş. Veya Tekirdağ’ın Şarköy gibi ilçeleri sıkıntılı alanlardır. Veya Marmara Ereğlisi gibi alanlar oldukça sıkıntılı gibi görülüyor. Buralarda da tabi yıkımın büyük olacağını tahmin etmek zor değil.

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

– Bu sefer bu yapı üretim ve denetim süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bakın binalarımız üç nedenden dolayı hasar alıyor; Zeminden yani zemin kötü, yani uygun zemin koşulları yok. … Diğeri projelerimiz doğru hazırlanmamış. Veya malzeme ve işçiliğimiz kötü. Bunlar illa sırayla olacak diye bir şey yok, her üçünün de görüldüğü yapılar söz konusu. Zaten bunların ayakta kalması mümkün değil. Hem zemininiz kötü hem projenizi doğru düzgün hazırlamamışsınız hem de malzeme ve işçiliğiniz kötüyse bu yapıların ayakta kalma şansı yok. O yüzden bu alandan başlayarak kentsel dönüşüm yapmak lazım.

Ama tabi İstanbul’da işler bu şekilde yürütülmüyor. Daha ziyade mesela Levent’te rantı yüksek alanlar kentsel dönüşüme tabi tutuldu. Türkiye’nin kaynakları buralara aktarıldı.

Fakir halk kesimlerinin yaşadığı biraz önce de saydığımız risk unsurları açısından oldukça yüksek olduğunu düşündüğümüz alanlardan kentsel dönüşüme başlamak gerekiyor. Aksi takdirde olası bir Marmara depreminde İstanbul çok büyük bir hasar alacak. Aşağı yukarı 30 milyon insan yaşıyor Marmara ve kıyı kentlerinde. Yani Türkiye nüfusunun nereden bakarsanız yüzde 35’ine tekabül ediyor. Türkiye’nin ekonomisinin yüzde 60-70’i orada vb.

Şimdi düşünün bu alan çökerse Hatay’ı gördünüz, Maraş’ı gördünüz, diğer kentleri gördünüz. Yaklaşık olarak 13 milyon insan etkilendi bu depremden. 30 milyon insanın çok daha yoğun yaşadığı, coğrafi anlamda da küçük bir alanı lütfen gözünüzün önüne getirin. Yani bu anlayışla devam edersek enkaz altından tek kişiyi bile kurtaramayabiliriz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu