GüncelKadın

SÖYLEŞİ | “Gözaltına Alınan 5’imizin hem Kürt hem de Trans+ Varoluşlarına Sahip OlmasıTesadüf Değil”

Yıldız, sorularımıza yanıt verirken, hem Trans+ hem Kürt kimliklerine dönük bir saldırı yaşadıklarını ancak yaşamın her alanında var olmaya devam edeceklerini vurguladı.

Siyasi iktidar tarafından LGBTİ+lara dönük saldırıların biri de geçtiğimiz 8 Mart için İstanbul Kadıköy’de bir araya gelen kadın ve LGBTİ+’ların eyleminde oldu. 6 Mart’ta gerçekleşen eylemde,polis, LGBTİ+ kortejine gökkuşağını gerekçe göstererek girişte engel olmak istese de buna engel olamadı. Eylem sonrasında ise trans kadınların bindiği taksiyi takip eden polis 5  HDK LGBTİ+ Meclisi trans+aktiviste gözaltına engel olmak isteyen 4 kadını daha gözaltına aldı.

8 Mart için yapılan gündüz eyleminde ilk defa kortej oluşturan HDK LGBTİ+ Meclisi, özel olarak siyasi iktidarın hedefine alındı. Siyasi iktidar kendi krizlerini örtmek, kitlesini bir düşman üzerinden konsolide etmek için LGBTİ+, kadın, Ermeni vb. ötekileştirdiklerine karşı düşmanlığını her fırsatta ortaya koymaktadır. Bizler de 6 Mart günü Kadıköy’de gözaltına alınan ve ardından 1 ay ev hapsi alan LGBT+ aktivisti Yıldız İdil Şen ile bir söyleşi yaptık. Yıldız, sorularımıza yanıt verirken, hem trans+ hem Kürt kimliklerine dönük bir saldırı yaşadıklarını ancak yaşamın her alanında var olmaya devam edeceklerini vurguladı.

8 Mart’ta Kadıköy’de 5 Kürt trans kadın olarak gözaltına alındınız, son dönemde siyasi iktidarın LGBTİ+’lara dönük saldırılarının arttığı bir süreç… Ancak diğer taraftan Kadıköy’deki işkenceli gözaltında özel bir hedefe alma durumu var. Yaşananları, sizin hem trans kadın kimliğinize hem de Kürt kimliğinize dair bir saldırı olarak yorumlayabilir miyiz?

Öncelikle güncel siyasal iktidarın LGBTİ+’ları hedef haline getirmesi 5 Mart’taki gözaltı ile başlamamış, 2015’ten beri bu saldırılar devam etmektedir.

Şunu açıkça söyleyebilirim ki, 5 Mart Kadıköy’deki buluşmada taksiden indirilip gözaltına alınan 5 kişinin hem kürt hem de trans+ varoluşlarına sahip olmaları tesadüf değildir.

Son dönemde bu saldırıların artmasına neden olan nefret hutbesi “cuma hutbesi” diğer saldırıların da tetikleyicisi olmuştur. Yıllardır Kürt halkına varoluşları için saldıran AKP-MHP faşizmi bugün dönemsel olarak kendi politikalarını hayata geçirmek için tekrardan LGBTİ+’ları hedef almıştır.

2015’ten beri Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması, LGBTİ+ etkinliklerinin süresiz yasaklanması, keyfi gözaltılar iktidarın verilen mücadeleyi krimalinize etme çabasını göstermektedir. İktidar bunu yaparken tabii ki hedef tahtasına LGBTİ+ ve Kürt varoluşuna sahip bizleri aldı.

Siyasi iktidarın LGBTİ+ hareketine dönük saldırılarını, hedef göstermelerini kendi varlığını güçlendiren bir araç olarak kullanmakta diyebilir miyiz? Siyasi iktidarın düşman yaratma ihtiyacını ve kendi çıkmazlarını da düşünürsek sizce bunu nasıl okumak gerekir?

Siyasi iktidar her geçen gün kendine tehdit olarak gördüğü unsurlara karşı daha fazla saldırganlaşıyor. Bugün LGBTİ+ hareketine dönük saldırıları hedef göstermeleri ve var olan nefreti örgütlemek için alan açması kendi iktidarının sonunun geldiğinin göstergesidir.

Bugün kadın hareketine “LGBTİ+’dan vazgeçmesini” söyleyen iktidar bu söylemi yıllar önce Türkiye sosyalist hareketine “Kürtlerden vazgeçin” olarak dile getirmiştir.

Kürt hareketini yalnızlaştırmak isteyen iktidarın bu oyununa gelmeyen TSH, Kürt özgürlük mücadelesini sahiplenmiş ve bu mücadeleyi birlikte hem Kürdistan topraklarında hem de Türkiye metropollerinde örmüştür. Eğer bugün kadın hareketi LGBTİ+ hareketinden vazgeçerse sadece kendi sonunu değil, bütün mücadele alanlarının sonunu getirmiş olacaktı.

Son olarak emek, barış, demokrasi ve adalet mücadelelerinin en dinamik öznesi olan LGBTİ+ hareketi iktidarın tüm saldırılarına ve yalnızlaştırma politikalarına karşı bir arada ve örgütlü bir şekilde mücadelesi ile cevap verecektir.

Ülkede her geçen gün ekonomik kriz derinleşmekte, müzisyenlerin işçilerin yoksulların intihar ettiğini, her gün birçok LGBTİ+ın katledildiğini görüyoruz. Bu tabloyu nasıl görüyorsun, bunu değiştirmek için ne yapmak gerekiyor?

Covid-19 ile birlikte dünya genelinde yaşanan sağlık krizinde Türkiye’de pastadan kendi payını aldı. Var olan krizin pandemi ile daha da derinleşmesi insanların Covid-19’dan ölmese de açlıktan öleceği gerçeğini gözler önüne seriyor. Yandaş firmalar ve şirketlerin borçlarını silen iktidar, hazineden yandaşlara fon aktaran iktidar yaşanan tüm krizlerin faturasını da kadınlara, LGBTİ+’lara, işçilere ve yoksul halka kesmeye çalışmıştır. Bununla yetinmeyen iktidar ve patron yandaşları grev kırıcılığı ile işçilere, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açarak kadınlara, varoluşlarından dolayı LGBTİ+’lara ve Kürtlere saldırıyor. Bu tablo karşısında tüm bu mücadele odaklarının kurtuluşunun da birleşik mücadeleden geçeceği aşikardır.

Buradan yola çıkarak bu saldırıyı tersine çevirecek güç olan Kadın ve LGBTİ+ kesişim noktalarını nasıl daha fazla artırılabilir, muhalif kamuoyu saldırılarına ortak karşı koyuşu nasıl örgütleyebilir sence?

Verilen mücadelenin kesişimsel noktaları ele alınırsa kadın hareketi LGBTİ+ hareketinden, LGBTİ+ hareketi kadın hareketinden güç almaktadır. Bir noktada varoluş mücadelesini kazanmış olan kadınlar bu mücadelede LGBTİ+ hareketini mücadelenin en temel bileşeni olarak görmesi gerekmektedir. Halihazırda her iki mücadele hareketinin de iktidar tarafından baskılanması,verilen mücadelenin meşruluğunu bizlere gösteriyor.

6 Mart ve 8 Mart’ta da söylediğimiz gibi evde, işte, okulda, sokakta, siyasette ve yaşamın her alanında varız. #AlışınGitmiyoruz!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu