DünyaGüncel

SÖYLEŞİ | “Demokratik kitle kurumunun nasıl olması gerektiği noktasında ortak bir anlayış önemli”

"44. Yönetim Kurulu pandemi sürecinden kısa bir süre önce seçilmesine rağmen çok önemli adımlar attı. Demokratik kitle kurumunun nasıl olması gerektiği noktasında ortak bir anlayış yakaladı"

Almanya’nın Ulm kentinde oldukça hareketli olan ve birçok eylem ve etkinliğe ev sahipliği yapan Tohum Kültür Merkezi’nin 45. Yıldönümü vesilesiyle bir röportaj yaptık.

Hem Tohum Kültür Merkezi’ni daha yakından tanımak için hem de kısaca tarihi ve çalışmalarını öğrenmek için  44. Yönetim Kurulu adına Hasan Çelik, sorularımıza yanıt verdi. Çelik, derneğin “anti-demokratik  uygulamalara karşı tek ve önemli bir mevzi olan Tohum Kültür Merkezi’nin toplumsal tabanı  kucaklaması esası önemliydi” vurgusu ile demokratik kitle örgütü misyonunu oynadığına vurgu yaptı.

İlk olarak kendinizi tanıtarak 45 yıllık bir dernek olan Tohum Kültür Merkezi’nin çalışmalarından bize bahseder misiniz? Dernek kendisi için nasıl bir misyon biçiyor, ne türden çalışmalar yapmakta, kendine nasıl misyon biçmektedir?

44. Tohum Kültür Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı olarak Yönetim Kurulu adına merhaba.

Türkiye’de yoğun yaşanan sıcak gündem içerisinde bizlere zaman ayıran Özgür Gelecek emekçilerine teşekkür ederiz.

Bu yıl Tohum Kültür Merkezi’nin 45. yıldönümü. Aslında bu tarihin ön hazırlık emeklerini de hesaba katarsak daha eskilere dayandığını göreceğiz. 1976 Ekim ayında farklı çevrelerin bir araya gelerek Ulm Türk Halk Ocağı olarak kurulan ve kuruluşunda TKP, Kom-Kar, CHP ve Kemalist çevreler, Alevi ve sol demokrat çevre ve devrimcilerden oluşan bir topluluk tarafından kurulmuştur. 10 Aralık 1977 yılında yapılan ikinci kongrede Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu (ATİF) devrimcilerin eline geçmiştir. Bu tarihten itibaren neredeyse kesintisiz bir şekilde bugünlere taşınmıştır.

4 Ekim 1995 yılında yapılan kongrede Ulm Türk Halk Ocağı ismi değiştirilerek Tohum Kültür Merkezi olarak ismini almıştır. Ve böylece 45 yıllık bir tarihin de bugünkü devamcısı olmuştur.

Tohum Kültür Merkezi hem kültürel hem politik hem de güncel, siyasal mücadelenin bir parçası olarak var olmuştur. Kuruluşundan bu yana kültürel olarak folklor, tiyatro, saz ve gitar kursları vermiştir. Zazaca, Almanca dil kursları, bunun yanı sıra öğrenciler için öğrenime yardımcı olacak kurslar açmıştır. Dünyada ve özellikle de Türkiye ve T. Kürdistanı’nda yaşanan anti-demokratik uygulamalara karşı Almanya’da ezilen emekçilerin sesi olmaya çalışmıştır. Anti-faşist, anti-emperyalist çizgisinden hiçbir dönem taviz vermemiştir. Ezilen ve katledilen dünya halklarının yanında yer almıştır.

Tohum Kültür Merkezi bugün hala anti-emperyalist, anti-faşist çizgisini korumaktadır. Ancak kültürel etkinliklerinde zayıflama olmuştur.. Şu an bu alana yönelik somut bir çalışması yoktur. Tiyatro ve müzik bağlamında daha çok Türkiye’den hazırlanan oyunları kendi alanında sahnelenmesi yönlü çalışmaları vardır. Politik kimliği ve etkinlikleri daha belirgin olarak öne çıkmıştır. Sokak etkinlikleri, miting, yürüyüşler, panel ve söyleşiler, protestolar vb. etkinlikler sıklıkla organize edilmektedir.

Tohum Kültür Merkezi’nin Bugünkü Yönelimi ve Kendisine Biçtiği Misyon…

44. Yönetim Kurulu pandemi sürecinden kısa bir süre önce seçilmesine rağmen çok önemli adımlar attı. Demokratik kitle kurumunun nasıl olması gerektiği noktasında ortak bir anlayış yakaladı. İdeolojik dernek olmaktan ziyade toplumun ihtiyaç duyduğu ve kendisine ‘benim derneğim’ diyebileceği anlayışı yakalayabilmesini önemsedi. Genel devrimci gerileme, toplumsal dağınıklık, genel çevrenin ihtiyaçları gibi bir dizi konuyu daha yalın tarzda ele aldı.

Genel devrimci etkinliklere katılan, emek veren önemli bir çevre olmasına karşın Ulm alanında gericiliğe, ırkçılığa ve anti-demokratik uygulamalara karşı tek ve önemli bir mevzi olan Tohum Kültür Merkezi’nin toplumsal tabanı  kucaklaması esası önemliydi. Ve bu bağlamda “örgütlü toplum örgütlü birey” anlayışı etrafında içerisini sürekli doldurarak kurumun önemini anlatan kampanyamız oldu.

Bir yıl içerisinde farklı siyasi düşüncelere sahip 28 yeni arkadaşımızı  üye yaparak önemli bir kazanım yakaladık. Yeni ve farklı çevrelerden aramıza gelen üyelerimizin bize çok şey katacağına inanıyoruz. Örgütlenmesi gereken çok geniş bir taban var. İhtiyaçları, beklentileri, bakış açıları farklı ama kitle örgütü etrafında örgütlenebilecek bir çevre. Bizim kitle derneği ve demokrasi anlayışımızı doğru bir hatta oturtmamız önemli bir yerde duruyor.

Bu  yönlü korku ve kaygıları daha gerçekçi ve bilimsel  noktaya çıkardıkça bu engeller yerini başka çelişkilere bırakacaktır. Bu anlamıyla pandemi sürecinde attığımız adımlar önemliydi ve çok başarılı olduk. Sanırım şu an ATİK – ATİF kitlesel kurumu olduk.

Kısaca anti-faşist ve anti-emperyalist tutumu; dünya özgülünde yaşanan haksızlıklara tavır alışındaki özne duruşu; devrimci, göçmen emekçilerin sorunlarına yaklaşımı; yaşadıkları sıkıntı ve çelişkilere karşı tutumu; demokratik ve yaşamdaki kültürel değerlere yaklaşım ve dayanışma yönü, sabırla çelişkilere yaklaşım anlayışı kitle kurumu olma misyonumuzdur. Kısacası ideolojik kalıptan çıkarak kendi çizgisini kaybetmeden gerçek manada bir kitle örgütü oluşturmak.

Bunun dışında pandemi sürecini, özellikle sosyal alanlarımızın kısıtlamasının yanı sıra kurumumuzun bir yıl kapalı kalmasına rağmen derneğin yeni sürece uygun inşaat ve düzenlemesinin yapılmasına karşın  üye ve dostlarımızın katkı ve sahiplenmesiyle neredeyse ekonomik olarak sıfır olumsuzlukla atlattık. Sokak etkinlikleri ve dernek alanını iyi kullanarak bu süre zarfında hiç küçümsenmeyecek etkinlikler yaparak pandemi sürecinin yarattığı korku sendromuna karşı küçük de olsa barikat oluşturduk.

Üyelerimizle sosyal bağımızda zayıflama olsa da esasen sık sık telefonlarla arama, kapı önlerinde kısa ziyaretler ve açık hava etkinliklerin  yanı sıra kurumumuzun sosyal medya aracılığı ile sürekli iletişim halinde olmaya çalıştık. Sanırım bu noktada da başarılı olduk.

Son olarak 20 Haziran’da gerçekleştirdiğiniz genel kurulu kısaca değerlendirebilir misiniz, genel hava ve atmosfer nasıldı?

20 Haziran günü yapılan kongremiz başarıyla tamamlandı. Kongrenin yapılabilmesi yada kongremizin başlayabilmesi için tüzük gereği salt çoğunluğun bulunması lazımdı. Pandemi koşullarının olumsuz etkilerinin hala tazeliğini koruduğu böylesi bir dönemde 80 üyenin yarısından fazlasının toplanma zorunluluğuna rağmen üyelerimizin duyarlılığı sonucu kongreyi yapmamız önemli bir başarıydı. 45. kongremiz yaklaşık dört aylık bir gecikme ile yapıldı.

Genel yaklaşım, zor bir dönemden geçilmesine karşın 44. Yönetim Kurulu’nun çalışmaları başarılı bulundu. Bunun sonucu olarak da kongrenin hemen başında verilen bir önergeyle bu yönetim kurulunun tamamının 2022 yılı Şubat ayına kadar görevde kalması onaylandı.

Böylece 44. Yönetim Kurulu’na başlayan kongre ile birlikte yeniden bir dönemi daha yönetme yetkisi verilmiş oldu. Sonuçta yönetim kurulu geçmiş faaliyet sürecini özetleyerek sürecini anlattı. Genel anlayış çerçevesinde olumlu geçen kongremizin ardından yapılan kısa değerlendirmede 45. yıl çalışmalarına daha nitelikli ve içeriği doldurulmuş bir Tohum Kültür Merkezi kampanyasının yürütülmesi ve bunu Aralık ayında büyük bir gece ile taçlandırma yönelimi ortaya konuldu. Ön hazırlıklara bir an önce başlama hedefi belirtildi. Daha nitelikli, daha katılımlı bir dernek anlayışı ile bu süreç ele alınacak.

45. Yönetim Kurulu’na bu zaman süresi dahilinde çok daha önemli sorumluluklar düşmekte olduğunu biliyoruz. Pandemi süreci, genel bir durgunluk ve yorgunluk atmosferini tersine çevirmedeki sorumluluğumuzun devamı ve bilinciyle hareket edileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın diyerek tüm mücadele eden dostlarımıza başarı dileklerimizi iletiyoruz. Ve bu 45. Genel Kurulumuzun kısa zaman önce yitirdiğimiz Dursun ÇAKTI’ya atfedildiğini belirtiyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu