Güncel

SÖYLEŞİ | “Bu fırtınayı dindirecek olan aşı değil kapanma”

"Mevcut siyasi iktidarın önerisi “aşı gelecek ve bu fırtına dinecek” şeklinde. Bu fırtınayı dindirecek olan aşı değil kapanma. Çünkü en iyi ihtimalle aşı ocak ayında uygulanmaya başlanacak ve herkese de bir anda uygulanmayacak"

Her gün yüzlerce can alan ve giderek ağırlaşan koronavirüs salgınını Türk Tabipler Birliği Covid İzleme Kurulu üyesi Doç Dr. Osman Elbek ile konuştuk.

Dünyada salgın konusunda en ağır tablo hangi ülkelerde görülüyor?

Bugün Türkiye bu toplam vaka sayısı ile dünyada 8. sıraya oturdu. 1. Amerika Birleşik Devletleri, 2. Hindistan, 3. Brezilya, 4. Rusya, 5. Fransa 6. Birleşik Krallık, 7. İtalya ve 8.Türkiye. Bu açıdan bakıldığında ilk üç, Brezilya, Hindistan ve Türkiye’dir. Sıralaması da, 1. Hindistan, 2.Brezilya, 3. Türkiye olmak üzere, en az test yapmasına rağmen bu kadar yoğun hasta sayısına ulaştı. Dünyada Hindistan, Brezilya ve Türkiye’yi koronavirüs salgınının en ağır tablo yarattığı ülkeler olarak görüyorum.

Bu üç ülkenin ortak özelliği nedir? Türkiye’de salgın nasıl seyrediyor ?

Birincisi; Hindistan çok yoğun nüfusa sahip bununla ilişkili. Brezilya ve Türkiye’nin tablosu ise Covid-19 salgınını yönetmede ki problemlerden besleniyor. Brezilya’nın devlet başkanı da uzun süre Covid salgınının önemli olmadığını iddia etmişti. Türkiye’de de benzer şekilde çok uzun zamandır Covid-19 salgınında bir başarı örneği yazmaya takıldı ama gerçeklik ve fiziksel-toplumsal hareketliliği kısıtlama, çalışanları ücretli izinlerle dinlendirme süreçlerini yapmadı. Salgın şu anda; tüm bir pandemi dönemini Mart, Nisan ayını da geçti. Son 16 gündeki vaka sayımız 494 bin 850. Tüm salgın boyunca, tüm vakalarımızın yüzde yirmi sekizini, kabaca üç hastadan birini son 16 gün boyunca yaşadık. Bu, Covid salgınının Türkiye genelinde olağanüstü bir vaziyette hızlandığına işaret ediyor. Bundan çok daha az bir salgın hızı olmasına rağmen mart-nisanda görece kapatmalar yapmıştık.

Ölümler konusunda ise Türkiye’ye göre görece çok daha az vaka tanımlayan ülkelerde dahi bugün 100’lü veya 500’lü sayılarda ölümler yaşanıyor.

Türkiye gibi iki yüzlü rakamlarda ölüm açıklayan ülkelerde toplam vaka sayısı yapılan açıklamalara göre sekiz ile on bin arasında. Halbuki Türkiye günlük açıklanan verilerle genellikle ilk üçte veya ilk 4’te. Bu vefat sayılarının aslında ciddi bir düzeyde filyasyona tabi tutulduğuna işaret ediyor. Ama bu kısıtlı açıklanmaya rağmen, vefat sayılarımız iki yüzlü sayıları aştı ki, Aralık ayı böyle giderse beş binli rakamları aşacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın bahsettiğiniz bu ağır tablodan çıkışa ilişkin politikası gördüğümüz kadarıyla aşıyla umut verme, umudu aşıya bağlama şeklinde. Siz bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Mevcut siyasi iktidarın önerisi “aşı gelecek ve bu fırtına dinecek” şeklinde. Bu fırtınayı dindirecek olan aşı değil kapanma. Çünkü en iyi ihtimalle aşı ocak ayında uygulanmaya başlanacak ve herkese de bir anda uygulanmayacak. Şubat sonunda da aşılanmaya başlanan insanlarda koruyuculuk oluşacak. Toplumun %60-70’ine ulaşmadığı için toplumun geneli şubat sonunda hala aşı vesilesiyle korunmuş olmayacak. Bu aralarda salgını baskılayabilmemizin tek yolu; özellikle mavi yakalı olanlara, işe gitmek zorunda kalanlara, veya sokakta günlük çalışarak kendini geçindirmek zorunda olan insanlara ücretli izin vererek kapanmamız lazım. Aşının kendisi değil, aşılama pandemiyi bitirecek olan. Herkes aşıyı tartışıyor, aslında tartışmamız gereken aşılamayı nasıl yapacağımız?

Aşılama konusunda bakanlığın yol haritasına ilişkin görüşünüz nedir? Diğer yandan iktidara yakın şirketlerin aşı getirdiği şeklinde bilgiler yansıdı basına. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Risk gruplarıyla başlayan aşılama planı doğru bir plan. Sorun bunun hayata nasıl geçeceği. Biliyorsunuz PCR testlerine ulaşabilenler ve ulaşamayanlar diye iki ayrı sınıf oluştu bu ülkede. Kimileri ayda sekiz tane test yapıyor kendisine, kimilerine de yakınları Covid olmasına rağmen test yapılmıyor. İnsanların aşılanmaya başlandığı iddiaları ve Sağlık Bakanı da açıktan bu iddiaları reddetmedi, üstelik “Getiriliyor olabilir bunu bilemem” vs. ifadeleri oldu. Birtakım şirketler Çin’den çok yüksek miktarda aşı aldı ve bugün itibariyle kimi seçilmiş kişilere yapılmaya başlandı.

Örneğin LÖSEV’in bir yetkilisi Twitter’dan “bizim hastanemizin yüksek düzeyde depolama kapasitesi vardır derin dondurucularda. Bu yüzden biz BioNTech ile temasa geçtik onların aşılarını tutabileceğiz” yazdı. Hastanelerin Sağlık Bakanlığı’ndan bağımsız olarak aşı şirketleriyle temasa geçmesi tekrar bir eşitsizliği gündeme getirecektir. Bu konuda izlememiz gereken rota şu; Sağlık Bakanlığı kamusal otorite olacak, planlamayı yaparken uzmanlık dernekleri ve TTB ile ortak bir yol yürüyecek, hangi aşıların hangi gruba nasıl uygulanacağını konuşacak.

Dün itibariyle ifade edilen Çin’den 50 milyon doz(Koronavoc), BioNTech’den de 25 milyon doz gelebilir, daha fazlada gelebilir. İkinci olarak, AstraZeneca/Oxford’un ki güvenilir bulunursa onunla da görüşmeler sürüyor. Birde şöyle bir sorunumuz var, bu hafta sonu yapılan kapanmalar cuma ve pazartesi günü insanların fiziksel hareketliliğini çok arttırıyor. Bu yüzden fırınlar, gıda satan marketler, sağlık kuruluşlarının dışındaki her yer en az iki hafta kapanmak zorunda. Bunun içinde mavi yakalıların, geliri olmayanların, kamu ve özel sektörde çalışan herkesin bir ay ücretli izne çıkarılması gerekiyor. Gelir güvencesinin sağlanması gerekiyor.

Siyasi iktidar salgının ilk döneminde uyguladığı kısıtlamalara yönelmiyor, buna ne dersiniz?

Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye’nin tablosu kapanmaya izin vermiyor. Türkiye’de siyasi iktidar başından itibaren ekonomiyi yurttaşlara gelir dağıtıcı olarak tariflemiyor. Halbuki Türkiye’nin giderleri nereye gidiyor; çok fazla fahiş ücretlerle yapılan hastanelere gidiyor, otobanlardan, otoyollardan, köprülerden edilen dolar bazlı zararlara gidiyor. Buralara gitmesi yerine yurttaşlara gitseydi biz bugün kapanabilirdik.

Çin, Amerikan, İngiliz aşıları tartışılıyor. Aşılar koronavirüse karşı gerçekten etkili mi?

Biz aşıların milliyete tabi tutulmasını, böyle anılmasını kabul etmiyoruz. Aşılar zaten ülkelere ait değil şirketlere ait şu an. Aşı olarak tariflenen Koronavac’ın, Pfizer/BioNTech’in aşısı, ister Oxford/AstraZenecan’ın aşısı olsun güvenilir olduğu ortada. Yeni yayımlandı Oxford/AstraZenecan’ın ve BioNTech-Pfizer’in aşısının etkili olduğu ortada. Koronavac’ın etkisini de muhtemelen önümüzdeki süreçte faz 3’te göreceğiz, o yüzden şu andaki aşılar etkili gibi görünüyor.

Ancak aşıya dairde emekçilerin ciddi kuşkuları var. Nedenine dair ne dersiniz?

Bence iki tane nedeni var. Biri aşıları şirketlerin üretmesi. İnsanlar diyor ki bu şirketler aşıları üretirken kar elde etmek için etkilerini abartırken yan etkilerini de saklar. Çok haklılar.

Mesela Koronavac şirketinin devletlere rüşvet verdiği ortaya çıktı. İkincisi insanlar devletlere de güvenmiyor. Ülkemizde sağlık bakanlığı çok uzun süre hasta sayılarını iki binlerde falan açıklıyordu. Anlıyoruz ki 20-30 binlerde iken bize iki bin diyorlarmış. Onda birini söylemişler. O zaman bugün doğruyu söylüyorum diyorsa kamusal otorite, yalan söylüyordur.

Bu yüzden bundan çıkış yolumuz başından itibaren hiç yalan söylememek topluma, TTB ve uzmanlık dernekleriyle, Sağlık Bakanlığı’nın açık bir iletişime geçmesiyle bu güvensizlik en azından birazda olsa onarılabilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu