GüncelManşet

SÖYLEŞİ | “Taşerona kadro söylemiyle işçinin hakkı elinden alınmak isteniyor”

İstanbul: Dev Sağlık-İş Genel Sekreteri Gürsel Kaya ile taşeron işçilerinin kadroya geçeceğine dair “düzenlemenin” ne anlama geldiğini sağlık işçilerinin durumu özelinde konuştuk. Kaya “düzenlemenin” 900 bin işçiyi kapsadığına, bunların 450 bininin taşeron çalışan sağlık işçisi, emekçisi olduğuna dikkat çekti. 450 bin sağlık işçisinin hangi koşullarda kadroya alınmak istendiğini konuşurken “şehir hastaneleri” adı altında sağlığın tamamen paralı haline getiren yeni sistemi de değindik.  Kaya’nın “Sağlık birilerine peşkeş çekilecek” yorumu dikkat çekiciydi.

 

“Devlet, işçinin hakkı olanı almak istiyor”

– Bildiğiniz gibi son çıkan KHK’da taşeron işçilerin kadroya geçeceğine dair bir “düzenleme” söz konusu.  Sağlık alanında çalışan taşeron sağlık işçisi için bu ne anlama gelmektedir?

– AKP her seçim arifesinde “taşerona kadro” dedi. En son işçi ve emekçilerin ciddi bir tepkisi mevcuttu, “artık kandırılıyoruz” diyorlardı. Davutoğlu başbakan olduğu dönemde çıktı, TV’lerden “müjde” diyerek işçilere “hepinize kadro verdik” dedi. Ama daha sonra çok uzun bir süre geçti. Sonuç olarak tam bir “dağ fare doğurdu” durumu yaşandı. Bu ülkede 2.5 milyon taşeron işçisi var, bunlar “900-950 bin taşeron işçisine kadro veriyoruz” dediler. Bunun dışında 1.5 milyon taşeron işçisi var, neye göre diğer 1.5 milyon işçi bunun dışında kaldı, o anlaşılmadı.

Bu 900-950 bin işçinin yarısı zaten taşeron olarak devam edecek. Belediyelerde özel şirketten belediyenin şirketine geçiriyorlar. Onlar için çok bir şey değişmeyecek. Diğer yandan sağlık işçisi açısından bakarsak, yani 450 bine yakın işçi için, öncelikle şunu söyleyelim; fiili olarak hiçbir şey değişmiyor. Çünkü biz kadro talebinde bulunurken, 10-15 senedir hastanelerde çalışan işçiler için kayıtsız, şartsız kadro istiyorduk. Şimdi şöyle düşünün; bir işçi 15 senedir Okmeydanı, Şişli gibi hastanelerde çalışıyor. Bu işçi 3 ayrı sınav ve güvenlik soruşturmasını aşarsa kadro almış olacak. Şimdi birçok hastanede işçi arkadaşlarımızdan çok ciddi istifa gelecek. Biz 2003’ten beri taşeron mücadelesi veriyoruz. Bu mücadele esnasında birçok hastanede taşerona karşı mücadele verdik. Bu verdiğimiz mücadele sonucunda açtığımız davalarda mahkeme kararları da var. Bir taraftan muvazaa kararları çıkarırken diğer taraftan tediye davaları (alacak) açıyoruz. Yani hastanenin çalışanı olduğunu kanıtlanınca memur maaş katsayılarına göre devlet işçiye ödeme yapmak zorunda kalıyor. Bu şekilde kazanılan ve görülmekte olan yüzlerce tediye davası var. Türkiye’nin birçok yerinde, Akdeniz Üniversitesi, Adana, Bursa, Kocaeli ve daha birçok üniversite hastanesinde, devlet hastanelerinde var. Şimdi devlet burada o arkadaşlarımızın hakkı olan parayı vermek yerine alacaklarından vazgeçiren bir feragatname imzası ile o paranın üzerine yatıyor. Asıl mesele budur. Yani “ben sana hakkın olan kadroyu veririm, ama sen de alacağından, hukukun sana verdiği haktan vazgeçeceksin” diyor. Bu nedenle 10-15 yıldır çalışan ve belki 30 bin belki daha fazla alacağı olan işçi istifayı seçebiliyor. Geçenlerde bu şekilde istifa eden işçiler oldu.

– Hem kadro meselesi üzerine hem de genel olarak sağlık alanındaki emekçiler üzerine soru sormak istiyoruz. Sağlık emekçilerinin ne gibi sorunları var?

– Mesele elbette işçiye kadro vermekle bitmiyor. Bildiğiniz üzere İstanbul ve diğer bölgelerde şehir hastaneleri kuruluyor. Şehirdeki 10 hastane kapatılıyor (yerlerine büyük AVM’ler yapılması planlanıyor), yerine şehrin dışında 2 tane hastane kuruluyor. Çalışanları da o şehir hastanelerine aktarıyorlar. Şehir hastaneleri yap- işlet-devret modeli ile yapıldığı için devlet hastanesi kapsamına girmiyor. Özel hastane, şirket malı oluyor. Örneğin Yozgat’ta bir tane şehir hastanesi ve diyelim ki 600 çalışanı var orada. İşçiye diyecek ki “burada kadro vermeyeceğiz, seni değişik alanlarda değerlendireceğiz.” Mesela adliye, okul… Sonuçta küçük yer orası ve işçiyi başka illere gönderecekler.

 

“Paspası nasıl sağa sola çevireceğini mi soracaksın!?”

– Bu işçi için sürgün anlamına geliyor, değil mi? Bahsettiklerinizden yola çıkarsak şehir hastaneleri sağlık hakkının gasp edilmesi demek aslında…

– Evet, bu tam bir mağduriyet yaratacak. O nedenle bunu KHK ile çıkardılar. Mecliste tartışması vs. olacaktı ama oldu bittiye getirildi. Şimdi KHK ile çıkarıldığı için karşınızda muhatap da yok. Bakan diyor ki “sınav yapacağız!” İşçi arkadaş, 10 yıldır çalışıyor, işi paspas yapmak örneğin. Paspası nasıl sağa sola çevireceğini mi soracaksın!? İşi o, eğer işle ilgili soracaksan! Burada işçiyi elemek bir yanı bu işin, bu başka bir mağduriyet demek ve kendi istediklerine istihdam yaratma amacındalar. Şehir hastaneleri meselesine gelecek olursak bu sağlığın tam anlamıyla paralı hale gelmesi demektir. Yani yarın o şehir dışında devasa hastanelere gideceksin, hani hukuku olamayan devletin adliye sarayları çok büyük olur ya, bu da öyle… Devasa hastanelerde de sağlığı halktan koparmaya ve tam bir işletme modeliyle her şeyini para haline getirmeye çalışacaklar. Attığın her adım para demek olacak. Bir günde geri gelemeyeceksin ve orada geçirdiğin her dakika para aktarmak durumunda kalacaksın. Ve bunu zaten parası olan yapacak. Yine acil bir durumda hastalar mağdur olacak ve özel hastaneler gitmek gerekecek. Halkı özel hastaneye teşvik etmektir bu, çünkü durumun acil.

– İşçiler bunu nasıl değerlendiriyor? Sağlık alanında mücadele eden bir sendika olarak nasıl bir yol izleyeceksiniz?

– Görüştüğümüz tüm işçi arkadaşlarımız bu işin kendi lehlerine olmayacağının farkında. Yıllarca bu insanlara “kadro vereceğiz” dediler ama gelinen süreçte 2019’da seçimler başlayacak, o sözün altında kalmamak adına buna başvurdular. Biz de yıllardır mücadele veren Devrimci Sağlık-İş Sendikası olarak şunu söylüyoruz; mağdur olan arkadaşlarımızın yanındayız. Bu yanlış bir sistem ve ciddi mağduriyet yaratacak diyoruz işçi arkadaşlarımıza. İşçi arkadaşlarımızın sonuna kadar yanında olacak ve hakları için sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu