GüncelManşet

Sincan’da “gizli” belgenin gösterdiği: “Hapishanede hak alma mücadelesi süreklidir”

H. Merkezi: Hapishanelerde tutsaklara dönük tecrit politikalarına ağırlık veren devletin uygulamaları hapishaneler politikasında yeni bir döneme girme hazırlığında olduğunu gösterirken, TC devletinin savaş politikalarının bir parçası olan hapishaneler politikasının Sincan ayağını tutsak Partizan Resmiye Vatansever yazdığı bir mektupla kaleme aldı.

Sincan Kadın Hapishanesi’nde bulunan TKP/ML dava tutsağı Resmiye Vatansever gazetemize gönderdiği mektupla devletin Sincan Hapishanelerinde yürürlüğe koymaya çalıştığı yeni uygulamaları anlattı. “Son dönemlerde tüm hapishanelerde tecrit koşullarını daha da ağırlaştıran bir dizi uygulama başladı. Bir ayağını sürgün sevklerin oluşturduğu bu saldırıların diğer ayağı ise hapishanelerdeki tecrit ve izolasyonun daha da artırılmasıdır” diyen Vatansever bu saldırılarla F tipleri öncesinden kalma tüm hapishanelerin ve tutsaklık uygulamalarının tüm ülkede tasfiye edildiğini ve yeni koşullara göre hapishane idarelerinin birçok yetkisinin merkezi hale getirildiğini vurguladı.

 

“Gizli” belge ile birçok şeye sınırlama

Bu politikanın hayata geçirilmesiyle Adalet Bakanlığı’nın “gizli” bir yazısı üzerine hapishanede sürekli baskın aramalar yapılmaya başlandığını belirten Vatansever “Bu aramalarda birçok plastik ürün, 15 gün süreden fazla biriktirilmiş günlük gazeteler ‘fazla’ kıyafetler, ip vb. şeyler gibi akla gelebilecek pek çok şeye sınırlamalar getirildi” diyerek yeni uygulamaları anlattı.

Adalet Bakanlığı’nın yazısından tutsaklara aktarılan bir diğer konunun ise “hapishanedeki denetimlerden hapishane idarecileri dışında bir kurulun da sorumlu olacağı” şeklinde olduğunu belirten Vatansever “Aralarında Ceza infaz Savcısı ve Cumhuriyet Savcısının bulunacağı bu kurulun devreye girmesi ile idarecilerin yerel inisiyatif ve tutumları sınırlandırılmış ve merkezileştirilmiş oluyor” diyerek bu uygulamanın amacına değildi.

Bu merkezden denetlemenin bir diğer ayağı olarak hapishanedeki tüm görüntüleme sisteminin doğrudan CTEGM’ne bağlandığını öğrendik” diyen Vatansever’in dikkat çektiği yeni bir uygulama da hapishaneler politikasında sermayenin payı oldu: “Ayrıca şimdilik pilot uygulama olarak bu hapishanede başlatılmış olan tutsakların para işlemlerinin Vakıfbank’a devredilmesi de başka bir örnektir.

 

“Ödül-ceza sistemi ile ‘ıslah’ amaçlanıyor”

“Gizli” ibareli söz konusu belgeden aktarılan bir diğer saldırı ise ağırlaştırılmış müebbet tutsaklarının koşulları hakkında. Buna göre ağırlaştırılmış müebbet tutsakların havalandırma süresi 1 saatle sınırlı tutulacak. “Bulunduğum hapishanede bu tutsakların havalandırma süreleri maksimum 4 saat şeklinde uygulanıyordu. Ve bu bizim zamanla kazandığımız bir haktı. Bilindiği gibi tutsakların havalandırma süreleri 1 saate indirildi. Bu hapishanede ise adli dava bu tutsaklarının havalandırma süreleri 1 saate indirilirken biz siyasilerin saatlerinin indirimi koşula bağlandı. Bize söylenene göre söz konusu ‘gizli’ belgenin tebliğinden sonra açılacak disiplin soruşturmalarımız olur ve bunlar kesinleşirse o kişilerin havalandırma saatleri 1’e indirilecek.

Adli dava tutsağı olanlara derhal uygulanmış olan bu 1 saat sınırlandırmasının hapishanedeki disiplin “ceza”sı rekortmeni siyasi tutsaklara hemen uygulanmamış olmasının “şaşırtıcı görülebileceğini” belirten Vatansever ilk bakışta bir çifte standart gibi görünen bu uygulamanın altında bilindi bir taktik yattığını belirtti.

Türkiye’deki hapishanede politikalarının temeli ‘ödül-ceza’ sistemi ile tutsakların ‘ıslah’ edilmesi devrimci, iradenin kırılmasının sağlanması ve örgütlü tutumların parçalanması amacı taşıyor. Bu ‘ödül-ceza’ sistemi Ceza İnfaz Kanunu’na (CİK) bağlı Disiplin Kurulları ve İdare Gözlem Kurulları ile işletiliyor. CİK’a göre ağırlaştırılmış müebbet olmayan bir tutsağın asgari hakları bir ‘disiplin cezası alması’ ile belirli sürelerde kısıtlanıyor.

 

“Ödül-ceza sistemini bolca ‘ceza’ alarak boşa çıkardık”

Ağırlaştırılmış müebbetlerin yaşam koşullarının düzenlenmesinde ise daha en başından tüm hakların kısıtlanmış durumda olduğuna dikkat çeken Vatansever “Buna göre havalandırmadan yararlanma zamanımız günde 1 saatle sınırlı. Her ağırlaştırılmış müebbet tutsağının bu şekilde başlatılan infaz uygulanmasında zamanla İdare Gözlem Kurulu’nun tutsağın ‘iyi halli’ olduğuna karar vermesi ile süre uzatılıyor. ‘Ödül-ceza’ sistemi bu şekilde işletiliyor. Ve bizim şu anki havalandırmadan yararlanma süremiz 4 saate çıkmış durumda. Ancak bu ‘iyi hali’ idarenin istediklerini yaparak yani disiplin ‘ceza’ları almayarak değil bolca disiplin ‘ceza’sı alarak kazandık. Zira her birimizin yıllarca süren disiplin “ceza”ları var. Bunların birçoğu da burada yaptığımız çeşitli eylem ve protestolar nedeni ile verildi. Bu hak alma mücadelemizin bir sonucu olarak da havalandırma sürelerinin uzatılması da dahil bazı kazanımlar elde ettik. Yani ‘ödül-ceza’ sistemini boşa çıkardık” dedi.

 

“Hapishanelerde hak alma mücadeleleri süreklidir”

“Hapishanelerde hak alma mücadeleleri süreklidir. Kazanımlar geçicidir” sözünü hatırlatan Vatansever “Tüm bunlar karşısında kuşkusuz en temel gereklilik daha önce de defalarca kanıtlanmış olan devrimci iradenin teslim alınamazlığı gerçekliğidir” dedi. F tipi yaşam ve hücrelerin insan yaşamına aykırılığına dikkat çeken ve ağırlaştırılmış müebbet tutsakların havalandırma sürelerinin 1 saate indirilmesinin hapishanelerdeki devrimci tutsakların zamana yayılmış imhasının bir parçası olarak değerlendiren Vatansever mektubunu şu şekilde sonlandırıyor: “Bu saldırılara karşı içeride olduğu gibi dışarıda da sesimizin yükselmesi gerekiyor. Sizlerin dışarıdaki sesimiz olacağınıza sonsuz inancımızla hepinizi selamlıyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu