EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Emin Koramaz: TMMOB örgütlülüğünün, bu saldırının da üstesinden geleceğine inanıyorum

Sorularımızı yönelttiğimiz, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz “Bu baskı ve zorbalıktan toplumun tüm kesimleri olduğu gibi emek ve meslek örgütleri de payına düşeni alıyor” dedi.

AKP iktidarın 15 Temmuz sürecinin ardından başlattığı ağır koşullar ve OHAL, bugün isimsiz OHAL ile devam ediyor. Erdoğan-AKP, içte kendisine muhalefet oluşturabilecek tüm siyasi parti, DKÖ, baro ve meslek odalarını da son süreçte tasfiye etmek adına adımlar atıyor. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak baro ve meslek odalarıyla konuşarak süreci ve bu koşullarda neler yapacaklarını TMMOB ile konuştuk.

Sorularımızı yönelttiğimiz, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz “Bu baskı ve zorbalıktan toplumun tüm kesimleri olduğu gibi emek ve meslek örgütleri de payına düşeni alıyor” dedi.

Merhabalar, kendinizi tanıtır mısınız?

Üniversite yıllarımdan beri toplumsal muhalefet hareketinin içerisinde yer alıyorum. 1976 yılında ODTÜ’ye girdim ve o dönemde ODTÜ’de faaliyet yürüten Öğrenci Temsilcileri Konseyi içerisinde çalışmalarda bulundum. Demokratik katılım ve öz yönetim açısından dünyanın en önemli deneyimlerinden biri olan ODTÜ-ÖTK hem kişisel olarak benim, hem de genel olarak bizim kuşağımızın toplumsal mücadele ile bağı açısından oldukça öğretici olmuştur.

Mezuniyet sonrasında bir yandan tesisat sektöründe mesleğimi yaparken diğer yandan da Makina Mühendisleri Odası’ndaki komisyon ve kurullarda görevler aldım. 90’lı yılların başından 2016 yılı ortasına kadar Makine Mühendisleri Odası’nın hemen her kademesinde görev aldım. 2016 yılından bu yana da TMMOB Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyorum.

Erdoğan’ın son dönemlerde baro ve meslek odalarına bu denli saldırmasının nedeni sizce nedir?

Erdoğan’ın meslek kuruluşlarını ve TMMOB’yi hedef alan saldırıları yeni değil aslında. AKP iktidara geldiği günden bu yana birliğimizi ve diğer meslek örgütlerini hedef alıyor. 2001 krizinden sonra iktidara gelen AKP’nin sermaye çevrelerine ve emperyalist odaklara en büyük vaadi, 1980’li yıllardan itibaren uygulanmaya çalışılan neoliberal programa sadık kalma, özelleştirmeleri gerçekleştirme, sermayenin sınırsız dolaşımı önündeki engelleri kaldırma ve eğitim-sağlık-sosyal güvenlik alanlarını ticarileştirmekti.

Bu yağma ve yıkım politikalarına karşı duruşumuz bizleri AKP’nin doğal hedeflerinden biri haline getirdi. Başlangıçta sadece kürsü konuşmalarına yansıyan bu durum, 2007 yılından itibaren, yani Cumhurbaşkanlığı makamı da AKP’nin eline geçtiği dönemden itibaren sistematik bir saldırıya dönüştü.

Bu dönemden itibaren TMMOB’yi neden hedef aldıklarını isterseniz bizzat Erdoğan’ın cümleleriyle aktarayım. 2008 yılında yaptığı yerel seçim konuşmasında Erdoğan şöyle diyordu: “Danıştay’a dava açarlar, bilmem nereye dava açarlar. Bunlar yapılmasın derler. Bir de belediyelerimiz bunlarla uğraşır. Yapılacak olan birçok şeyi şu anda yapamıyorsak inanın bu Odalar sebebiyle yapamıyoruz…” TMMOB’nin neden hedef alındığını bu cümleler en açık biçimde anlatıyor, TMMOB, AKP’nin yapmak istedikleri önünde engel olduğu için hedef alınıyor.

Hatırlarsınız 2009 yılında Meslek Kuruluşlarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu yayınlandı. O dönemde Gülen Cemaatinin görüşlerini büyük oranda yansıtan bu raporda özetle “kamu yararının tasfiyesi yönündeki neoliberal arzu dile getirildi ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının seçim sistemleri ile idari/örgütsel, mali yapılarının değiştirilmesi gerektiği” belirtildi. TMMOB, TTB, Barolar başta olmak üzere birçok meslek kuruluşunun yeniden yapılandırılmasına yönelik girişimler, o zamandan beri iktidarın gündemindedir.

Dönem dönem çeşitli bahanelerle bu değişiklik gündeme getirilir. En son 2018 yılında, Türk Tabipleri Birliği’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklaması gerekçe gösterilerek, Meslek örgütlerinin “gayrı millî” olduğunu dile getirildi ve isimlerimizdeki “Türk” ifadesinin çıkartılması istendi. Araya giren seçimler nedeniyle gerçekleştirilemeyen bu istek, şimdi de Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında yaptığı açıklama bahane edilerek gündeme getirildi. Emin olun, bu olmasaydı da, toplumu kutuplaştıracak başka bir konu üzerinden, ihtiyaç duyulan bahane bir biçimde yaratılırdı. Çünkü Birliğimizin Anayasa’da tanımlanmış kamusal niteliği ve savunduğu toplumcu mücadele çizgisi AKP’nin huzurunu bozmaya devam ediyor. Bu durumu ortadan kaldırmak için de yasamızı değiştirmek istiyor.

AKP iktidarının son süreçlerdeki anti-demokratik uygulamalarının artmasının nedeni sizce nedir? Bu saldırıların meslek odalarına yönelmesindeki gerekçeler nelerdir?

AKP uzun zamandır derin bir yönetim krizi yaşıyor. Anayasayı değiştirmek, rejimi değiştirmek bu krizi ortadan kaldırmak yerine daha da derinleştirdi. Ekonomiden siyasete kadar toplumsal yaşamın her alanına ilişkin politikaları ve yönetme tarzları iflas etmiş durumda.

Bir söz vardır bilirsiniz: “elinde sadece çekiç olan kimse, karşısına çıkan bütün sorunları çivi olarak görürmüş”. Bu söz adeta AKP’nin tek adam rejimi politikalarının özetler durumunda. Uzun yıllardan bu yana elinde zorbalık dışında bir toplumsal politikası kalmayan AKP, karşısında çıkan her sorunu şiddet ve baskı uygulamaları ile çözmeye çalışıyor. Devlet kurumlarını, valilikleri, polis gücünü, hukuku, basını ve sosyal medyayı bu şiddet ve baskının bir aracı olarak kullanıyor.

AKP’nin en önemli yönetim stratejisi toplumsal kutuplaşmaları derinleştirmek ve örgütlü yapıları güçsüzleştirmek üzerine kurulu. Toplumsal muhalefeti parçalayarak, atomize ederek, yan yana gelemez hale getirerek etkisizleştirmek istiyor. Bu baskı ve zorbalıktan toplumun tüm kesimleri olduğu gibi emek ve meslek örgütleri de payına düşeni alıyor.

Bu süreçte karşı baro ve meslek odaları sizce nasıl bir yol-yöntem izlemeli?

Meslek kuruluşlarının iki temel dayanak noktası vardır. İlki, Anayasa ve yasalardan gelen hukuki gücü, ikincisi ve daha da önemlisi üyelerinden aldığı örgütsel gücüdür. Bizler bugüne kadar meslek birliklerimizi hedef alan saldırılara karşı hem hukuki hem de örgütsel zeminlerde mücadele ettik. Hem üyelerimizin hem de emekten ve demokrasiden yana toplumsal kesimlerin desteğini alarak saldırıları püskürttük. Bundan sonra da bu yolu izlemeye, üyelerimizde ve geniş toplumsal kesimlerle yan yana gelmeye devam edeceğiz. Mesleğimizi, meslek örgütümüzü ve ülkemizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yasa değişikliği gündeme geldiğinden bu yana yürüttüğümüz çalışmalar hem kendi örgütlülüğümüz içinden hem de toplumun geniş kesimlerinden büyük bir destek gördü. Bu süreçte yanımızda olan dostlarımıza ve demokratik kamuoyuna şimdiden teşekkür ediyorum. Bu destek ve dayanışma, bizlere güç verdiği gibi, üzerimizdeki sorumluluğu daha da artırıyor. Uzun bir mücadele geleneğine yaslanan, tarihi boyunca pek çok badireler atlatan TMMOB örgütlülüğünün bu saldırının da üstesinden geleceğine inanıyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu