GüncelMakaleler

SAHTELİĞE KARŞI SAVAŞ…

Demokratik Halk Devriminin omuzlarımıza yüklediği ağır ve zorlu görevler devam ediyor. Bir yandan faşist diktatörlüğün sonu gelmez çok yönlü saldırı ve baskısı devam ederken diğer yandan proletarya partisini darbe ve tasfiyeyle ele geçirip devrimci gücünü yok edip marjinal bir grup haline getirmek isteyen, iflah olmaz burjuvaların yıkıcı saldırılarıyla karşı karşıyayız.

Tasfiyecilerin proletarya partisini darbeleyip zayıflatarak sınıf mücadelesinin gerisine düşürmek istedikleri açıktır. Tasfiye planlarının ve saldırılarının önemli bir yerinde de savaş gücümüz durmaktadır. En çok üzerinde oynadıkları bozup dejenere etmek, yolundan saptırmak ve amacından uzaklaştırmak istedikleri ise proletarya partisinin önderliğidir.

Bu saflarında devrim görevini yerine getiremeyecek kadar kırılıp gerilemiş, devrim iddiası bitmiş, özgürlük hayali tükenmiş, iradesiz, savaş kaçkını zayıf unsurlar darbeci tasfiyecilerin tarafında saf tutmuş görünmektedir. Bu gerçeklik tesadüfi ve raslantısal değildir. İki çizgi mücadelesi ve çatışması üzerinden bir ayrışma ve saflaşma yaşansaydı -bunu istemeyen, engelleyenler tasfiyeciler oldu- ancak bu kadar “olması gerekenler olması gerektiği yerde” olurdu.

Ancak üzücüdür ki teorik ve stratejik hedefte aynılaştığımız bir kısım yoldaşımız da darbeci-tasfiyecilerin manipülasyon ve algı operasyonundan etkilenerek saflarımızda yer almakta, net bir tavır takınmakta zayıflık gösterdi.   

Burjuva ve küçük burjuva ideolojisinin üzerimizdeki etkilerinin yaşanmasında proletarya partisinin önemli düzeyde hatalarla uzlaşma zaaflara göz yumma, sorunları geçiştirme temelinde yükselen hata ve zaaflarının olduğunu belirtmek gerekir. Burjuva ve küçük burjuva ideolojisinin proletarya partisi üzerinde etkili olmasının temel nedeni devrim karşısında duruşumuzun ve görevlerle kurulan ilişkimizin zayıflığı, görev ve sorumluluklarımızın layıkıyla yerine getirilememesidir. Tasfiyeciliğin etki gücünün yıkıcı ve etkili olmasının temel nedeni burjuva ve küçük burjuva ideolojisiyle uzlaşmadır. İdeolojik sorgulama mücadele ve arınmada ortaya konan zayıflıklar ve gösterilen yetersizlikler, hata ve zaaflarla birlikte barışık yaşamadır. Bu gerçeklik kabul edildiği oranda proleter ideolojinin etki gücü artacak ve etkin bir çizgi olarak kendisini örgütleme zemini yakalayacaktır.

Aktif ideolojik mücadele ve arınmanın yaşanmadığı ve yaşatılmadığı yerde burjuva ve küçük burjuva ideolojisi kendisini var etme, yaşatma zemini bulur. Proletarya partisinde tarihsel dayanakları olan yapısal sorunların yaşanmasının temelinde ideolojik nedenler vardır. Bu gerçeklik görülüp ciddi ve tutarlı bir sorgulama ve samimi bir özeleştirel süreç yaşanmadan tasfiyecilikten köklü kopuş yaşanamaz.   

Dünyada, Ortadoğu’da ve ülkemizde yaşanan ekonomik-politik askeri gelişmeleri ve değişimleri yeterince okuyamama ve buna uygun politika belirleyip taktikler geliştirilememesi sınıf savaşımında en ileri mevzide konumlanılmaması önderlik ve örgüt sorununu stratejimize ve taktiklerimize uygun bir şekilde çözülememesi sonucu tasfiyecilik proletarya partisi saflarında boy verdi. Emperyalizmin ideolojik saldırılarına ve kuşatmasına hakim sınıfların baskılarına dayanamayan devrim ve sosyalizm iddiaları zayıflayan küçük burjuvaların proletarya partisi dışına çıkmasıdır, tasfiyecilik. Bu geçici yol arkadaşları devrimci hukuku pervasız ve en hayasız bir şekilde çiğneyerek iktidar hastası, mevki düşkünü, kariyerist unsurlar olduklarını hemen her pratikleriyle ortaya koydular. Proletarya partisi tarihimize “on yıllık gaspçı burjuva yönetim” olarak geçtiler. Tasfiyeciliğin çıktığı en yüksek burjuva zirvedir. Küçük bir azınlık durumunda olan gaspçı burjuva yönetim, hiçbir devrimci temele dayanmadan haksız ve hukuksuz bir şekilde pervasızca kendini yaşamak ve yaşatmak istemektedir. Ancak unuttukları bir şey vardır ki o da proletarya partisinin güçlü ideolojik temeli ve tarihsel birikimin yarattığı ve kazandırdığı parti bilincidir.   

Ancak bu somut belirleme ve değerlendirmeler ışığında sürece ve yaşananlara bakıldığında her komitede her yönetici ve kadro gerçekliğinde tasfiyecilik nasıl yaşanmış ve yansımıştır? Tasfiyeciliğin bu boyutu incelenip araştırıldığında, doğru sonuçlar çıkarıldığında güçlü ve köklü bir kopuş sağlanabilinir. Proletarya partisi tarihinin farklı zaman dilimlerinde yaşandığı, tartışıldığı ve sonuçlandığı gibi yüzeysel, soyut, genel bir tarzda ele alınırsa tasfiyeciliğin tekrar yaşanma olasılığı ortaya çıkar. Tasfiyeciliğin yaşandığı süreçlerde her zaman olduğu gibi sadece dışını, karşısındakini sorgulayan-eleştiren, kendisini sorgulamayan tek tek komitelerde ve kadrolarda nasıl yaşandığını ve yansıdığını incelemeyen bir hareket tekrar aynı sonuçları yaşamaya mahkum olur.

Tasfiyeci anlayış ve pratiklerle hangi zeminde nasıl uzlaşıldı? Herkesin gözleri önünde görevini yapmayan, defalarca sayısız kez aynı hataları ve suçları işleyerek başarısızlıktan başını kaldırmayan kadro ve yöneticiler ne kadar ve nasıl sorgulandı? Ne kadar, nasıl eleştirildi? Hangi sorunda, hangi konuda hatalar geçiştirilip; hangi olumsuzluklar üzerinde durulmadı? Ciddiye alınmayan, sorgulanmayan, üzerinde önemle durulmayan zaafların boyutlanarak nasıl kocaman bir tasfiyecilik sürecine evrildiğini düşünmek anlamak gerekir.  

Gözler, dikkatler, duyarlılıklar hep dışarıda, dışında, karşısında arayan bir kadro ya da bir hareket hataları tekrar tekrar yaşamaktan kurtulamaz. Bu değerlendirmeler ışığında bütünlüklü, çok yönlü, derinlikli bir araştırma ve inceleme sonucu ortaya çıkan bilgi ve sonuçlar üzerinden yeni bir eğitim konusu yapılarak yeni devrimci pratikler üzerinden kadrolar-militanlar eğitilip şekillenebilir. Proletarya partisi ancak o zaman görevlerini layıkıyla yerine getirmeye başlar. En temel görev içimizdeki oportünizmi kökleri ve her aşamada yaşanış ortaya çıkış biçimi ve kökenleri ve nedenleriyle birlikte alt etmektir.

Tasfiyecilik bulaşıcı bir burjuva hastalığıdır. Sistemin parlak, yanılsamalı çekiciliği ve cezp ediciliğine ne kadar sahteyse sistemden kopmadan hem kendini hem de devrimi yaşama anlayışı üzerinden sahte devrimcilik zemininde kalarak sözde devrimcilik yapmak da bir o kadar sahtedir. Tasfiyecilik, sahte devrimciliğin limanıdır. Tasfiyecilik, sahte yaşamın adıdır. Tatlı su devrimciliğin vazgeçilmez uğrak yeridir.

Temel mesele, proletarya partisine örgütsel olarak katılan küçük burjuvaların sınıf savaşımı ve devrimci eğitimi içinde bütünlüklü ve derinlikli dönüşümünü başarabilmektir. Anlayış yöntem çizgi ve ölçülerin devrimci temelde yeniden somutlanıp belirlenerek uygulamaya konmasıdır. Yaşanan tasfiyeciliğin ortaya çıkardığı en önemli ders şudur; proletarya partisine örgütsel olarak katılanların devrimci dönüşümünün kolay gerçekleşmediğini görmek, anlamak ve bu bilinçle devrimci görevleri ve ölçüleri yeniden belirlemektir.

Yaşadık, gördük ve anladık ki gerçek fikirlerini açıklamayan, gizleyen devrimci görevlerini yerine getiremeyen, bir ayağı sistemde bir ayağı devrimde gözüken her kadro, her militan tasfiyeciliğin doğal bir müttefiki oluyor. İki kimlikli, önde başka, arkada başka konuşan, ikili hareket eden, kolayı, rahatı, zayıf ve gevşeği seçen, yanlış karşısında boyun eğen, sahte yöneticiler önünde diz çöken, unsurlar tasfiyeciliğin doğal savunucusu ve sahibi oluyor.  

Proleter devrimcilik ise sahteliğe, ikiyüzlülüğe, burjuva-feodal sisteme karşı soluksuz ve sonsuz savaşımın sahici ismidir.

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu