DünyaGüncel

ATİK 25. Kongresi coşku ve başarıyla gerçekleştirildi

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK), 13–14 Nisan tarihlerinde 25. Kongresini 106 delegenin tamamının katılımıyla başarıyla gerçekleştirdi.

33 yıldır Avrupa’da demokrasi mücadelesi yürüten ve Türkiyeli göçmenlerin sesi olan Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK), 13–14 Nisan tarihlerinde 25. Kongresini başarıyla gerçekleştirdi. 106 delegeden 103’ünün hazır olmasıyla başlayan Kongre; birkaç dakika sonra üç eksik delegenin de gelmesiyle delegelerin tamamının katılımı ile devam etti. Kongrede siyasal tartışmaların yanı sıra, iki yıllık faaliyet sürecine dair değerlendirmeler yapıldı, raporlar onaylandı.

Kongre açılışının ve divanın seçiminin ardından, Kongreye Avusturya delegeleri tarafından bir önerge verildi. Verilen önergede, ATİK’ten ayrıldığını açıklayan ve daha önce 24. Genel Konsey tarafından da dondurulan Avusturya Türkiyeli İşçi ve Gençlik Federasyonu (ATİGF)’in ATİK kongresine delege göndermediğinden kaynaklı, Viyana, İnnsbruck ve Vorarlberg delegelerinin delegelik hakkının onanması talep edildi. Yapılan oylamada dondurulan ATİFG ve İTİF federasyonlarının üyelikleri düşürülürken, Viyana, İnnsbruck ve Vorarlberg delegelerine hakları kongre iradesiyle verildi.

Gündem maddelerinin onaylanmasından sonra ATİK Eşbaşkanı Zeynep Çalışkan tarafından bir açılış konuşması gerçekleştirildi. Sokakların direniş ruhu ile kongre selamlanırken başta 104 yıl önce, 24 Nisan 1915’te Ermeni soykırımında katledilen Ermeni halkı ve 11 Nisan 2001’de ölüm orucu direnişinde ölümsüzleşen Nergiz Gülmez özgülünde, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde, tohum olup toprağa düşenler anıldı. Avrupa coğrafyalarında 33 yıldır Türkiyeli göçmenleri bağrında toplamaya çalışan ve tüm direnişlerin bir parçası olan ATİK’i omuzlayan tüm işçi ve emekçiler selamlandı. 160 güne yakındır açlık grevinde yer alan Leyla Güven ve devrimci, yurtsever tutsaklar şahsında Hiyem Yolcu’nun direnişini sahiplenmeye devam edecekleri dile getirildi.

Yapılan açılış konuşmasının ardından Genel Konsey tarafından sunulan siyasal perspektif taslağının tartışılmasına geçildi. Avrupa’da yükselen sağcılık ve ırkçılığa karşı DKÖ’lerinin öneminin ve görevlerin konu alındığı gündem özgülünde yoğun tartışmalar yürütüldü.

Perspektif tartışmaları sürdürülürken, konuşmacı misafir olarak kongreye davet edilen Avusturya Komintern Sendikası Eşbaşkanı Selma Schacht kürsüye davet edildi. Selma Schacht, Avusturya’da Komintern çalışmalarının hangi ihtiyaçtan doğduğunu, henüz kısa süre önce gerçekleştirilen son Komintern seçimlerini, yerli ve göçmen işçilerin ortak çalışmasının önemine vurgu yaptı.

Perspektif tartışmaları sürerken ikinci misafir konuşmacı, Hollanda Sendikalar Konfederasyonu FNP temsilcisi Jeugd Bob Sholte kürsüye davet edildi., Bob Sholte konuşmasında, Hollanda’daki sınıf mücadelesinin seyrini, içinde yaşadıkları zorlukları ama karşısında da verilen mücadelenin önemine vurgu yaptı.

Tekrar perspektif tartışmalarına devam edildi. Bu arada üçüncü konuşmacı HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu coşkulu alkışlar ve sloganlarla kürsüye davet edildi. Piroğlu konuşmasında, Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal, siyasal durumu ve son seçimlerden sonra yaşanan trajikomik sürecin değerlendirmesini yaptı.

Siyasal perspektif tartışmasında gelen soru, öneri ve eleştiriler doğrultusunda Konsey tarafından yapılan toparlamadan sonra yapılan ekleme ve önerilerle perspektif oy birliği ile kabul edildi.

Genel Konsey’in iki yıllık faaliyetlerini anlatıldığı faaliyet raporu sunulduktan sonra, Kongre’nin ilk günü sona erdi.

Pazar sabahı tekrar 9.30’da faaliyet raporunun tartışmalarıyla Kongre başlatıldı. Faaliyet raporunun tartışmaları arasında, Almanya Marksist Leninist Partisi (MLPD) adına konuşmacı olarak gelen Nuran Çakmak söz aldı. Çakmak kongreyi selamlayarak yerli ve göçmen işçi, emekçilerin ortak sınıf çalışması hakkında görüşlerini dile getirerek özetle şunları söyledi. “Bu kongre onlarca yıl yürütülen sabırlı bir çalışmanın sonucudur. Onlarca yıl sürdürülen kadın, gençlik, işçi hakları çalışmaları… Bütün bu çalışmaları hemen hemen birlikte yürüttük ve bu zaman zarfında birbirimizden çok şey öğrendik. Gerek Münih TKP/ML davasında, gerek Turgut Kaya kampanyası sürecinde, gerekse de Stuttgart Daimler’deki işçi eylemlerinde hep birlikte çalıştık. Bu birlikte çalışma, bizim için geleceği de ön gösteren bir çalışma tarzıdır.
Ayrıca MLPD’ye yapılan saldırılar karşısında, gösterdiğiniz dayanışma için de teşekkür ederiz. MLPD devrimci bir parti olduğu için, saldırılara maruz kalıyor. Demek ki düşmanı rahatsız eden bir şeyler yapıyoruz… Bu iyidir… Saldırılar karşısında dayanışma konusunda birbirimize her daim güvenebileceğimizi biliyoruz.”

Faaliyet raporu üzerine tartışmalar devam ederken, ikinci günün ikinci konuşmacısı olarak, Münih yüksek mahkemesinde TKP/ML’ye üyelikle yargılanan Müslüm Elma’nın Avukatı Stephan Kuhn kürsüye davet edildi. Kuhn, 4 yıldır süren davada yaşanan hukuksuzluklara ve demokrasi anlayışına dikkat çekerek şöyle dedi. “Alman devleti; “terör örgütü” olarak değerlendirdiği TKP/ML davasını gerçekten çok ciddiye alıyor. Bu dava, 80’li yıllardan bu yana Almanya’da sürdürülen en büyük “terör” davası. Yıllar boyunca bir çok teknik olanaklarını kullanarak, araştırmalar yaparak, ve yüklü miktarda para harcanarak sürdürülen bir davadır bu. Şu ana kadar davanın giderleri çift haneli milyonları bulmakta. Yani kısacası Alman devleti; bu davayı ciddiye alıyor. Bu nedenle de; tutsakların ilk dönemlerdeki hapishane koşulları, Alman hukuk sisteminin mümkün kıldığının en ağır koşulları idi.” Kuhn, 129 a/b yasalarına da vurgu yaparak toplum üzerinde nasıl bir baskı kurulduğunu anlattı.
Coşku dolu alkışlar ve sloganlarla Av. Kuhn tekrar yerini alırken, Müslüm Elma’nın kongreye sunduğu mesaj okundu.

Müslüm Elma mesajında özetle şöyle diyordu… “…. Her daim başarı dileklerimizle sizinleyiz. Temel mesele özgüven ve kazanma bilincidir. Yakaladık mı zincirin bu halkasını, bizim gibi yaşlıların temenni dileklerine ihtiyacınız olmaz.
Sunulan perspektif yazılarında bunun işaretlerini gördüm. Her şeyden önce somutu anlama ve gerçeğin diliyle sorunlara yaklaşma perspektifi vardır. Bu çabalar oldukça anlamlıdır. Bugün Batı Avurpa’da ırkçılığın ayak sesleri kirletiyor sokakları. Halkların kardeşliğine, birliğine bir hançer gibi saplanıyor. Egemenler yaşanan krizin faturasını bir bütün olarak emekçilere yüklemek için “böl-parçala-yönet” kirli silahını yeniden devreye sokmaya çalışıyorlar. Bunun için yığınları gerçek sorunlardan uzaklaştırmak için dinler, diller, renkler üzerinde fırtınalar koparıyorlar.
Baksana Ankara’da sofraya oturan katile… İslam halifeliğine, sözcülüğüne soyunmuş. Oysa bu katil, Suriye’de Müslüman halkların birbirlerini yok etmesi için gereken her şeyi yaptı. Kürt coğrafyasını kan gölüne çevirmek için, sabah-akşam demeden hain planlar yapıyor. Ve arkasından da ekliyor: “İslam barış dinidir”. Doğrusu bu zat hem katil hem aptal. Herkesi de kendisi gibi sanıyor. Turan Dursun’un dediği gibi, “din bu işte”. Hem kendinden olmayana “kafir” diyeceksin, cennetin anahtarını kapmak için “kâfirlere” yapılan her şeyi makul göreceksin. Sonra da “barıştan” söz edeceksin. Ne yazık ki bu iki yüzlü söylemlerin sokakta bir karşılığı oluyor. Dini gericilik ve ırkçılık halkların ortak yaşam kültürünü zehirliyor….”

Konsey, faaliyet raporuna gelen eleştiri ve önerilerle toparlamayı yaptıktan sonra, iki yıllık Mali Raporu ve 24. Kongre’de kabul edilmeyen mali rapora dair oluşturulan soruşturma komisyonunun bilgilendirme raporu sunuldu ve bu konuda görüşler belirtildi. Ardından ATİK Denetim Kurulu, Konseyin iki yıllık çalışmasının denetim raporunu sunduktan sonra, Konseyin faaliyet raporu ile mali raporu oylamaya sunuldu ve oy birliği ile kabul edildi.

Kongrede ayrıca Yeni KADIN ve YDG kongrelerinde kabul edilen Toplumsal Cinsiyet Komisyonu’nun oluşturulma önergesinin sunumu gerçekleştirdi ve seçilecek 25. Dönem Konsey’in bu konuda çalışma başlatması talep edildi.

Yeni organların seçimine geçilmeden önce; Rojava’da şehit düşen Lorenzo Orsetti’nin kuzeni ile görüntülü bağlantı kurularak, kongreye gönderdikleri mesaj alındı. Yine Lorenzo’nun yakın arkadaşı İngiliz Matt kongreye katılarak kısa bir konuşma ile Lorenzo’yu, onun mücadelesini ve mücadeleye bağlılığını anlattı.

Kongreye Fransa’dan görüntülü telefonla katılan sarı yelekli kadınlar temsilcisi Cherifa Kiari, haftalarca Fransa’yı hatta tüm Avrupa’yı sallayan sarı yelekli direnişçilerin neden haftalarca sokakları bırakmadıklarını, Fransa başbakanı Makron’un hayata geçirmeye çalıştığı politikaları ve neden bu politikalara karşı çıktıklarını, direnişte kadınların yoğunluğunun nedenine ve kadınların taleplerinin neler olduğuna dikkat çekti.

Kongrede ayrıca ICOR, Yeni KADIN, YDG ve Simurg News kolektifi adına dayanışma mesajları da sunuldu.

ATİK Kongresi, 25. Dönem ATİK Genel Konseyi ve Denetim Kurulu’nu seçti. Yapılan Seçimde 9 kişilik Konsey üyesi ve 3 kişilik Denetim Kurulu oluşturuldu. İki gün süren Kongre dilek ve temennilerin ardından son buldu.

Kaynak: atik-online.net

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu