Güncel

PUSULA  |  Mücadele Ederek Değişeceğiz, Değişerek Mücadeleyi Büyüteceğiz!

"Kitlelere ulaşmamızı sağlayacak yaratıcı araçlar geliştirmek her birimizin görevidir. Burada temel sorun, kitlelerin yaratıcı gücüne duyulan güvenin her koşulda korunmasıdır. Çünkü tarih, sömürülen ve ezilen sınıflar yapar"

Kapitalist-emperyalist sisteme karşı mücadelede işçi sınıfının örgütten başka silahı yoktur.

Tepeden tırnağa militarist bir yapı üzerinde şekillenen burjuva egemenlik sistemine karşı ancak örgütlü bir güçle mücadele edilebilir.

Stratejiden yoksun zengin taktikler içermeyen kendiliğinden hareketlerle ücretli kölelik düzeni yıkılamaz.

Devrim, bir yıkma ve yeniyi inşa etme eylemidir. Bu eylem, savaş kurmayını şart koşar. Bu eylem, örgüt ve örgütlülüğü zorunlu kılar.

Elbette ki burada derme-çatma bir örgütten, örgütlülükten söz etmiyoruz. Burada çalışmalarda bir plan dahilinde hareket eden somut durumu anlama, kavrama derdi olan bir yapıdan söz ediyoruz.

Burada sürekli kendini tekrarlayan değil, bilakis sorgulayan, yenileyen çalışmalarda hedeflerini büyüten dinamik bir güçten söz ediyoruz. Burada sırf toplantı yapmak için bir araya gelen zorunluluktan değil, tam tersine toplantıya hazırlıklı gelen, bir önceki toplantıda önüne konulan görevlerin ne düzeyde ve nasıl yapıldığını yüksek bir sorumlulukla tartışan militan grubundan söz ediyoruz.

İçinden geçmekte olduğumuz bu zorlu süreç ancak bu militan duruş ve can bedeli yürüyüşle aşılabilir. Faşist diktatörlüğün dizginsiz terörüne karşı ancak bu bilinçle mücadele edilebilir. Yığınları sarıp sarmalayan gericilik dalgasına karşı ancak bu umutla ışık olunabilir. Bu gerçeğin altını tereddütsüzce çizmemiz gerekir.

Son süreçte kokuşmuş sistemin pis kokuları yayıldıkça yayılıyor. Karşımızda burjuva anlamda dahi bir devlet yapısı yoktur.

Hırsızların yön verdiği çeteci bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız. Evet bugün ne dünyada ne de yaşadığımız topraklarda devrim için koşullar yeteri kadar elverişlidir. Başta işçi sınıfı olmak üzere geniş emekçi yığınlar içinde sosyalizm henüz bir seçenek değildir. Dahası işçi sınıfı esas olarak örgütsüzdür. Var olan sendikalar esas olarak sistemin kanatları altındadır.

Dini gericilik ve hakim ulus milliyetçiliği bu kesimleri önemli oranda zehirlemiştir. Kısacası karşımızda büyük zorluklar vardır.

Ama egemen sınıflar arasında süren pasta kavgası yani iç iktidar mücadelesi, onların halk düşmanlığı kimliğine belli yönleriyle ışık tutuyor. Bu durum aynı zamanda sistemin teşhiri ve radikal bir sokak hareketi için bize fırsatlar da sunuyor. Büyük bir öfke birikimine zemin hazırlıyor.

Bu ağır baskı koşullarında dipten gelen öfkeyle birleşip radikal bir kitle hareketine yön vermek için kitlelerle asgari düzeyde bağ kurarak militan bir örgüte, örgütlülüğe sahip olmak gerekir. Tüm bunların olmadığı yerde yalnız var olan tablonun resmini çizmekle sınırlı kalırız. Ezilenlerin bu haklı öfkesinin bir başka burjuva kliğine akmasına seyirci kalırız.

Bu gidişata dur diyecek örgütlülüğü mutlaka yaratmalıyız. Demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm hedefini asla terk etmemeliyiz. Şartlar ne kadar zor olursa olsun, yaşanan kayıpların, yenilgi ikliminin yaratmış olduğu yükün ağırlığı altında ezilmemeliyiz. Bilakis militan bir düşünüş ve hareket tarzıyla kitlelere gitmeliyiz.

Kitleleri devrimci bir ruhla eğitmeliyiz. Devrim bayrağını yüceltme çabası, aynı zamanda militan bir kimliğe dönüşmemizin de habercisi. Diğer bir anlatımla mücadele ederek değişeceğiz, değişerek mücadeleyi daha da büyüteceğiz.

Devrimci ve komünist hareket, genel sloganlara başvurmak yerine sisteme tepki duyan en geniş yığınların taleplerini dikkate alarak taktik bir yönelim içine girmelidir. Çünkü devrim, ezilen yığınlarının ortak menfaatini içeren kalabalıkların eseridir.

Yığınları hesaba katmayan, onların taleplerini dikkate almayan hiçbir mücadele başarıyla sonuçlanamaz.

Kapitalist emperyalist sistemin bu barbarca saldırılarını ancak bu örgütlü yığınların gücüyle durdurabiliriz. Yığınların bu gücüne yaslanmayan hiçbir savaş kurmayı, sömürü ve kan emici sınıfların direncini kıramaz.

Bundan dolayı sınıf bilinçli proletaryanın tüm çalışmaların merkezinde kitleler olmak zorundadır.

Kitlelere ulaşmamızı sağlayacak yaratıcı araçlar geliştirmek her birimizin görevidir. Burada temel sorun, kitlelerin yaratıcı gücüne duyulan güvenin her koşulda korunmasıdır. Çünkü tarih, sömürülen ve ezilen sınıflar yapar. Bu da çağımızda ancak sınıf bilinçli proletaryanın önderliğinde geniş emekçi yığınların örgütlenmesiyle gerçekleşebilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu