GüncelMakaleler

YORUM | Uzayan Ukrayna İşgali Kime Yarıyor?

"Hegemon devletlerin başlattığı veya sürmesini sağladığı her savaşın, emekçilerin ve ezilenlerin hayrına olmadığı malum. Ukrayna işgalinde de sahada savaşanların çoğu emekçiler olduğu halde, savaşın başlaması veya sürdürülmesinde bu kesimlerin söz hakkı bulunmamaktadır."

Rusya Federasyonu Merkezi Devleti (RF-MD)’nin Ukrayna işgali, genel kanının aksine uzadı ve daha da uzayacak gibi görünüyor. Bu işgalin ardından, RF-MD ile Ukrayna devleti arasında başlayan savaşın Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile NATO arasındaki gerilimin ve güç dalaşının bir devamı olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Dolayısıyla işgalin uzamasını da bu iki küresel blok arasındaki güç dengeleri ekseninde değerlendirmek daha uygun olacaktır.

Bu işgalden en fazla nemalanan iki hegemon gücün RF-MD ile NATO’nun öncü gücü olan ABD-Merkezi Devleti (ABD-MD) olduğu rahatlıkla söylenebilir. Her iki devlet de kendi blokları içerisinde askeri olarak en güçlü olmanın yarattığı avantajla kendi blokları içerisindeki devletleri peşlerinden sürükleyebiliyor.

RF-MD, ŞİÖ dolayımıyla son yirmi yılda ABD-MD ile AB devletlerinin nüfuz alanlarının pek çoğunu ele geçirdi. Bu güçle, küresel dengelerde daha fazla söz sahibi olmak istiyor; bunun için de Kırım’ı ilhak ettiği gibi Donbas bölgesini de ilhak etti.

Bu sayede Azak Denizi’ni kendi iç denizi haline getirerek Karadeniz’deki kıta sahanlığı alanını genişletmiş ve Kafkasya’daki en büyük boru hatları için daha geniş bir güvenlik alanı yaratmış oldu. Diğer taraftan ulusal gelirinin büyük kısmını enerjiden sağlaması dolayısıyla işgal sonrası artan fiyatlarla kendisine yönelik yaptırımlardan doğan zararları kısmen tolere etti. En önemlisi de bütün “batıcı dünya”yı karşısına alabilecek güçte olduğunu gösterdi. Silah ihracatındaki konumunu pekiştirmesi de cabası…

ABD-MD ise ŞİÖ karşısında zayıflayan nüfuz alanlarının ve NATO’nun işlevsizleşme riskinin yarattığı politik çıkmazlar için Ukrayna işgalini bir manivela olarak kullanıyor. İşgalin uzamasında birincil ve büyük payı olan ABD-MD, Ukrayna’nın devleti ve ordusunu en fazla finanse eden devletlerin başında olduğu gibi AB devletlerinin de Ukrayna Devletini desteklemesini sağlıyor. Böylece NATO’nun dolaylı olarak Ukrayna Devleti’nin arkasında olmasını sağlamıştır. En önemlisi de ABD-MD’nin küresel hegemonyasının en önemli aracı olan NATO’nun, bu işgal sayesinde yeniden işlevlendirilip güçlendirilmesiydi.

Yarattığı güvenlik kaygısıyla, NATO’nun genişlemesi ve yeniden güçlenebileceği alan yaratması bakımından, Ukrayna işgali, ABD-MD için can simidi işlevi görmüştür. Bu sebeple Beyaz Saray yönetimi, barış görüşmelerine çomak sokmuş ve savaşı sürekli kışkırtmıştır. RF-MD’yi zayıflatarak Çin Devleti’ni ve özellikle 2013’te başlayan İpekyol Projesi’ni de zayıflatmak isteyen ABD-MD, nüfuz alanlarını yeniden genişletme derdine girmiştir. Ukrayna işgalini bu sebeplerle RF-MDyi zayıflatan bir süreç olarak uzatmaya gayret ediyor.

Ukrayna işgalinin her iki küresel bloka ve her iki süper güç sayılan hegemon devlete sağladığı ortak faydaları da bulunuyor. Bu küresel güçlerin ana kaynakları yani silah ve enerji şirketleri, sadece alınteri-emek sömürüsüyle değil, kanla da beslenip büyüyorlar; güçleniyorlar. İşgalin, savaşın ve çatışmaların silah satışlarını daimi kılmasının yanısıra, yarattığı yıkımın yapımını da bu şirketlere bağlı devletler, hükümetler ve dolayısıyla milyonlarca emekçi, bu küresel güçlere işgal, savaş gibi durumlarda, kârlarını katladıkları gibi kendilerine daha fazla bağımlı olan iktidar odakları türetebiliyorlar. Ukrayna gibi tahıl ambarı olan ülkeler söz konusu olduğunda ise işgal ve savaş “açlık oyunları”na dönüşebiliyor.

Ukrayna işgalinin uzaması, Suriye iç savaşının uzaması gibi küresel güç dengelerinin yerel düzeydeki yansıması olarak değerlendirilirse, savaşan tarafların kimleri, nasıl etkilediği daha rahat anlaşılabilir.

Bu çerçevede küresel güç dengelerinin, yereldeki güç dengelerini etkiler, yereldekilerin de küresel etki yapabildiği söylenebilir yani gittikçe hızlanan dünyamızın savaşlarının da hızlandığı ve yerel/bölgesel güç dengeleri ile küresel güç dengelerinin daha derin bir bağlılık ilişkisine girerek birbirini daha fazla yapılaştırabildiği söylenebilir.

Ukrayna’daki yerel iktidar odakları arasındaki gerilimleri ve dengeleri de, küresel güç dengeleri ve küresel konjonktürden bağımsız değerlendiremeyeceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla işgalin uzamasından beri yerel iktidar odaklarının da nemalandığı malum.

Hegemon devletlerin başlattığı veya sürmesini sağladığı her savaşın, emekçilerin ve ezilenlerin hayrına olmadığı malum. Ukrayna işgalinde de sahada savaşanların çoğu emekçiler olduğu halde, savaşın başlaması veya sürdürülmesinde bu kesimlerin söz hakkı bulunmamaktadır. Savaşı sürdürmeye karar verenlerin “aynı gemideyiz” vb. manipülasyonlarla hayat geçirebildiği kararlar sayesinde, milyonlarca emekçiyi kendi silahşörleri haline getirebildiğini görebiliyoruz. Dolayısıyla Ukrayna’daki işgal ve savaşa karşı çıkmak sadece Ukrayna emekçileri ve halkını değil; hegemon devletleri bağımlı kıldığı ve sömürdüğü bütün emekçileri de savunmak anlamına gelecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu