GüncelMakaleler

ANALİZ | Yer Gök Seçimleri “Beklerken” Devrimci Politika

Proleter devrimcileri reformistlerden ayırt eden kategorik fark, yasal veya değil siyasetin bütün biçimlerini devrim perspektifinde kaynaştırma çabalarıdır.

Eşyanın tabiatı, doğası gereği… Şeklinde ifade ettiğimiz, ancak bu şekilde açıklayabildiğimiz ve anlayabildiğimiz bir takım olay ve olgular var. Nitekim elimizde ezilenlerin silahı diyalektik felsefe varsa tarihsel materyalizm varsa işler kolaylaşır kendi etrafımızda dönmekten kurtuluruz. Kavrayışımız yükselir önümüz aydınlanır. Felsefemiz ne boş gevezeliktir ne de tarihimiz egemenlerin tarihi.

Ezilenlerin kurtuluşunun bilimsel metotlarıdır yükseldiğimiz zemin. Bu metotlardan yoksunsak, havanda su dövmeye benzer politikalarımız. İsteyen istediği yeri çekip esnetebilir. Bizim görevimiz bataklığa gidenlerle aramıza net çizgiler çekmektir. Yönlerimizin ayrı olmasının nedeni felsefenin, aklın, mantığın kilitli bir sandıkta veya yalnızca uluların yetişebileceği bir dağın zirvesinde olmasından ötürü değil.

Tarihimiz, bilimimiz, sınanmış tecrübeler açıkça öğretiyor. Kullanmak isteyen için ortadadır, kullanmak isteyene silah çok. En başta hayatın kendisi öğretiyor! Gerçeği her gün sere serpe göstermeye devam ediyor.

Tabi görebilene, görmek isteyene!

Meseleyi getirmek istediğimiz nokta güncel politik atmosferin üzerine çöken sis perdesini aralamak. Aslında uzunca bir süredir burjuva muhalefet öncülüğüyle erken seçim çağrısıyla başlayıp olağan seçim tarihine yaklaştığımız ve gündemi yoğunlukla dolduran seçim tartışmasıdır. Öyle bir hal aldı ki özellikle de TİP, TKP gibi reformist cenah açısından hayat memat meselesi olarak tartışılıyor.

Meseleyi ciddiye almak önemli ve iyi. Vahim olan buna bel bağlamak. Devrimci politika yapmak için bu kadar önemseniyorsa elbette anlaşılır. Diğer türlüsü halkı aldatmak veya körlük olur.

Eleştirilerimizin muhatabı elbette CHP, İYİP gibi burjuva muhalefeti değil gerek bile isteye, gerekse “zorunluluktan” ona kanalize olanlardır. Bu yanlıştır. Çünkü bu antagonist çelişkinin ne olduğunu bilmemektir. Çünkü bu tarihten öğrenmemek anlamına gelir. Çünkü bu devrimin güncelliğini ve mümkün olabileceği gerçeğini rafa kaldırmaktır. Söylem ve pratiğin, yüklenilen misyon ile gidilen yolun uyumsuzluğuna ilk defa tanık olmuyoruz.

Geçmişte vardı, bugün var, muhtemelen gelecekte de olacak. İşte bu noktada devrimcinin, reformistin, karşı devrimcinin aralarındaki farkın ve çizginin netleşmesi elzemleşiyor.

Karşı devrimin safındakiler politik söylemleri ne kadar süslenirse süslensin özleri itibariyle sınıf düşmanlarımızın faaliyeti olup hiçbir koşulda devrimcileşmeyecek örgütlenmelerdir. Burada kastımız yıllardır ana muhalefet koltuğunda oturan CHP’nin geçmişe nazaran sesinin gür çıkmasıdır. Düzen partileri açısından muhalefetliğin de çatışmanın da esas nedenini devletin olanaklarından hangi kliğinin daha fazla yararlanacağı oluşturmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihi boyunca ekonomik ve siyasi olarak emperyalistlere bağımlı olması nedeniyle parametrenin belirleyici bir yönünü de kimin daha iyi uşaklık yapabileceği oluşturuyor. Proleter devrimciler açısından muhasebesi yıllar önce kapatılmış bir konu olmasına rağmen kimilerinin “muhalefete muhalefet yapmama” kararı alması gibi akla ziyan tavırları ve halk nezdinde etkisi tam olarak kırılamamış olması tartışmayı güncelleme gerekliliği oluşturuyor.

Sınıf mücadelesinin tayin edici uzlaşmaz yanının göz ardı edildiğine dikkat çekmek gerekir.

CHP cumhuriyet maskeli faşist diktatörlüğün kurucu partisi ve her ne kadar yıllarca tek başına hükümet olmasa da devletin önemli araçlarından biridir. Bir burjuva kliğinin menfaatini temsil etmektedir. Tarihi katliamla doludur. Devlet güvenliğini her şeyden çok önemseyip bu doğrultuda somut adımlar atmaktadır. Halka, “ne olursa olsun sokağa çıkmayın” çağrısı yapmasının altında da bu neden yatmakta.

Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin bastırılmasında başat aktörlerden biridir. TSK’nın Başûr’da kimyasal silah kullanmasının açığa çıkmasından sonraki siyasal tabloda, tüm düzen partilerinin, ordunun yanında dizilmesinden görüyoruz ki aynılar aynı yerdedir. Saymakla bitiremeyeceğimiz türlü örnekleriyle sabitlenmiştir artık…

İşte bu eşyanın tabiatı dediğimiz melodidir. Yani şaşırılacak iş değildir.

Gür sesle konuşmak kimseyi haklı kılmaz. Doğruları haykırmak gerekir. “R.T.Erdoğan iktidarından kurtulmak emekçi sol hareketin mutlak siyasi önceliği” şeklindeki analizler, “havalı” ajitatif söylemler; gündemin heyecan vericiliği sırasında bunların içinin ne kadar boş ve geri olduğunun fark edilmesine izin vermiyor olsa gerek. Buna “reformizm” denir. Halkın ekonomik sorunlarını, Kürtlerin, Alevilerin sorunlarını ne CHP ne İYİP ne de herhangi başka faşist düzen partisi çözemez.

Ezilenlerin umudunun seçime endekslenmeye çalışılması, seçiminde AKP karşıtlığına indirgenmesinde sol cenahtan en etkin rolü reformistler çalıyor., sahipleniliyor. Proleter devrimciler, yasal-demokratik mücadele araç ve biçimlerini hiçbir zaman reddetmez. Bilakis sol sekter apolitik tutumlarla daima keskin biçimde mücadele edilmelidir. Verili bütün yasal imkanlardan, demokratik halk iktidarı propagandası için olanakları ölçüsünde yararlanmalıdır.

Mevcut koşullarda demokratik, yasal zeminin sunduğu bütün kanalları ezilenlerin yıkıcı potansiyeline seslenmek için kullanır. Proleter devrimcileri reformistlerden ayırt eden kategorik fark, yasal veya değil siyasetin bütün biçimlerini devrim perspektifinde kaynaştırma çabalarıdır. Seçimler ve parlamento devrimi gerçekleştirmenin esas aracı değildir.

Buraya bakışımız, “devrimin gerekliliği düşüncesini kitlelerin kafasına kazımak üzere” yararlanılan araçlardan olmasına dairdir.

Faşist diktatörlüğün sınıf mücadelesine, ulusal özgürlük mücadelesine her türlü “zor” aygıtını kullandığı bir süreçte buna karşı militan bir tutumla cevap olmak gerekir. Seçim tartışmaları bu perspektif üzerinden görülmelidir. Dönemin asıl tartışmasını ideolojik sapmalar ve bununla mücadele oluşturuyor. Güç noksanlığı politikada yetersizliğe neden olabilir. İdeolojik noksanlık ise hiçbir zaman o güce ulaşılmayacağı anlamını taşır, bir yandan da mevcut gücü anlamsızlaştırır.

Nasıl bir yol yöntem izleneceğinden önce hedefin ne olduğunu kavramak gerekiyor. Kısa vadede popülist bir yükseliş (ve yıkılış) mı? Halkın devrimci örgütlenmelerini oluşturup bunu demokratik halk iktidarı mücadelesinin hizmetine sunmak mı?

Sistem içi değişim hedef noktası olduğunda yollar düzleşiyor kapılar ardına kadar açılıyor. Devletle, faşizmle yüzleşmemek için hareket etmiyor, kafanızı kumdan çıkarıp etrafa bakmıyorsanız faşizmin olmadığını da iddia edebilirsiniz.

Kürtlere seslenirken “Kürtlerin yanındayız” deyip Kürt gençleri katledilirken başınızı başka tarafa dönüyorsanız bu halkın acılarını, gerçekliğini hissetmediğiniz anlamına gelir. Alevileri laiklik çağrısıyla kolay oy potansiyeli olarak görüyorsanız bu işin gitmeyeceğini, götürmek de istemediğinizi anlarız.

Sermaye düzenine karşı çıkışlar yapıp batıcı burjuva kliklerden medet umuyorsanız yanılıyorsunuz. Siyasetinizin esas gündemine karanlık ve aydınlık, ilericiler ve gericiler şeklinde tartıştırıyorsanız halkın kendisinden uzak tarihi okuduğunuz ortaya serilir. Neden böyle yapılıyor? Çünkü kolay olan bu. Çünkü daha az efor istiyor. Daha az tehlike ön görüyor.

Bir yandan bilinmelidir ki, reformistliğin konforlu alanı gerçek devrimcilerin varlığı üzerinden şekilleniyor. Mücadelenin esas yönünü oluşturan savaşçıların, militanların türlü zorluklara rağmen baş edilemez iradesinin varlığı devlete karşı düşman olmakta reformistlerin sırasını geriletiyor. Konforlu alanda önünün açılması da bundan kaynaklanıyor.

Devrimci politika elindeki her türlü aracı, sürecin sunduğu tüm imkanları, devrim güdümüne sokabilmek, kullanabilmektir. Parlamentoya girip kitlelere “rahat olun bundan sonrası bizde” demekle; “işin esas yükü sizde” diyerek bunun sorumluluğuyla, parlamentoyu köhnemiş düzenin duvara çivilendiği bir kürsü olarak kullanmak arasında dağlar kadar fark var.

Proleter devrimcilerin işi, faşizmin saldırılarına anladığı dilden yanıt vermek, kitlelerin öfkesini açığa çıkarak bir çizgi izlemek, kitleleri sınıf mücadelesinde etkin bir özne haline getirmek hedefiyle elindeki tüm araçları, sürecin sunduğu tüm imkanları kullanarak örgütlenmek ve devrimci savaşı büyütmektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu