GüncelManşet

OHAL beşinci kez uzatıldı

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin AKP’ye sunduğu tarihi “lütuf” olan Olağan Üstü Hal (OHAL) uygulaması için dün gerçekleşen MGK ve Bakanlar Kurulu toplantısının ardından 5. kez uzatılması kararı açıklandı.

20 Temmuz 2016 tarihinden beridir kesintisiz devam eden OHAL uygulaması, 15 Temmuz darbe girişiminin saatler sonrasında bastırılmasına rağmen, Erdoğan ve AKP’nin iktidarının geçirdiği depremlere bir ilaç, ezilenlerin tepesinde sallanan bir kılıç olarak ülkemizdeki demokrasi kırıntılarını dahi süpüren bir uygulama olarak işlevselleşti. Bu anlamda, OHAL’in 5. kez uzatılmasının ne anlama geleceğini tartışmak adına, esas itibari ile OHAL’in geçtiğimiz bir yılına bakmak yeterli olacaktır. OHAL’in başlangıç günlerinde Erdoğan’ın sarfettiği “bir lütuftur” sözleri, esas itibari ile OHAL’in AKP’nin yönetememe krizinin giderilmesi dışında bir işe yaramayacağını gözler önüne sermekteydi. Gelinen aşamada ise, KHK’lar ülkesine dönen coğrafyamızda her gayrimeşru ve hukuksuz adım KHK’lar ile gerçek kılındı.

FETÖ’cüler ile mücadele (!) söylemi ile çıkılan yolda, 30 civarı KHK yayınlandı. Yayınlanan KHK’lar ile sokakta türkü söylemekten Zeytinli Rock festivaline, semah dönmekten açık alandaki düğünlere, Suruç anmasından 10 Ekim anmasına, Soma anmasından Roboski’ye insanların kaybettiği yakınlarını anmasına  kadar bir yığın yasak devreye sokuldu.

120 bine yakın kamu çalışanının ihraç edildiği OHAL devrinde, ülke dev bir hapishaneye dönüştürülürken, hapishanelerde görüş, yayın yasakları vb. uygulamalar devreye sokuldu. 90’a yakın belediyeye kayyumun atandığı OHAL sürecinde Kürdistan’da katliam politikası yeniden ve en radikal şekilde devreye girerken, devrimci ve ilerici kurumlara baskılar, devrimci yayınların kapatılması vb. uygulamalar süreğen hale getirildi. 5 bine yakın akademisyenin işten atıldığı, 180’e yakın gazetecinin ve ondan fazla HDP’li vekilin tutuklandığı bir saldırganlık çağı OHAL ile devreye girdi.

OHAL saldırganlığından en önemli payı alanlardan birisi de bu süreç boyunca işçi sınıfı oldu. AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca yarattığı ekonomik ve politik hezeyanın kırılabileceği en önemli politik temeli oluşturan işçi sınıfına yönelik de OHAL kapsamında ciddi engellemeler oluştu. Erdoğan’ın “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum: İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı, ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i” sözleri ile açıkça ilan ettiği OHAL kapsamında birçok grev yasaklanırken, Avcılar’da, Tedi’de, MSC Lojistik’te, Kocaeli’nde, Çorlu’da, Asil Çelik’te, Akbank’ta, Şişecam’da, Mefar’da ve başkaca yerlerde işçi eylemleri OHAL kapsamında engellendi.

 

Kitleler üzerinde KHK Kılıcı

Burada kısaca değindiğimiz OHAL kapsamındaki uygulamalar, kuşkusuz ki, olanların ancak küçük bir kısmını göstermektedir. İşlevsellik alanı bakımından AKP’nin yönetememe krizinin faturası, kitleler üzerinde saydıklarımızdan çok daha fazla, devletin açık saldırganlığı çok daha şiddetlidir.

Göstermeye çalıştığımız şey, sadece OHAL’in 15 Temmuz darbe girişiminin bir sonucu değil, süreci o aşamaya kadar getiren egemen sınıfların iç krizinin bir cevabı olduğu gerçekliğidir. Gezi İsyanı günlerinden beridir ki, yavaş yavaş kabaran bir toplumsal muhalefet, AKP’nin iç ve dış siyaset alanındaki yıkımları ile de birleşerek egemenleri tarihin en ciddi krizlerinden birisine sürüklemiş, tüm azgınca saldırılara rağmen her kulvarda puan kaybetmiştir. İşte bu çarpıcı gerçeklik egemenlerin iç hesaplaşmasını radikalleştirmiş ve bir kesimi diğerine düşman etmiştir. Gel gelelim OHAL, bu iki düşmanın karşılıklı savaş enstrümanı olmaktan devreye girdiği ilk günden itibaren çıkmış ve tüm bu krizin giderilme silahı olarak kullanılmıştır.

Bu nedenledir ki, OHAL’in güncelde 5. kez uzatılmasının tek anlamı, egemenlerin hala başladıkları pozisyonun gerisinde olması, yaşadıkları yıkımı bir türlü toplayamamaları gerçekliğidir.

İşte bu etmen, tam da bu OHAL karanlığının parçalanacağı yere işaret etmektedir. Toplumsal muhalefetin tüm kesimleri, özellikle referandumdaki “Hayır” kampanyası ile birlikte hala muhalefetin birleşerek gelişkin sonuçlar üretmeye aday olduğunu göstermiştir. Kitleler tüm bir OHAL süreci boyunca, çeşitli biçimlerde dağınık ve sistemsiz de olsa biriken bir öfkenin gelişim yatağı konumundadır. Sokaklar hala boş kalmamış, Referandum sonuçlarına yönelik itiraz AKP’nin beklediğinin çok daha üstüne çıkmıştır.

Gelinen aşamada ise, süreci tersine çevirmek, AKP’nin karanlığını kabusa döndürmek, topyekün saldırılara karşı güçlü devrimci siperlerin inşasına bağlıdır. OHAL dönemi boyunca AKP’yi en korkutan öğe olarak “Hayır” sürecinin de işaret ettiği şekilde toplumsal sorunlara karşı en geniş cepheden müdahale etmek egemen sınıfların saldırganlığına karşı barikatın kurulacağı alanı göstermektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu