DünyaMakaleler

Ortadoğu’nun bilimsel cüreti: Hasan Hamdan

İsrail’in Lübnan’ı işgal ettiği süreçte propaganda çalışmalarına ağırlık veren Hamdan el-Tarik dergisinde yayımlanmak üzere “Direndiğin sürece mağlup değilsin” başlığıyla bir yazı kaleme almış, bu yazının ardından Mehdi Amel ismiyle tanınmış ve LKP içinde bu isimle faaliyet yürütmüştür

İsrail’in kuruluşunun ardından Ortadoğu’da gerçekleşen provokasyonların ardı arkası kesilmezken var olan mezhepsel çatışmalar da körüklenmeye başlanmış, halkların birliği ve mücadelesi bu yolla sekteye uğratılmıştır. Bu çalışmaların yapıldığı belki de en dikkat çekici ülke Lübnan’dır. Lübnan’da Maruniler, Durziler ve Müslümanlar arasından yaşanan çatışmalar en şiddetli haliyle yaklaşık 15 yıl sürmüştür. Emperyalistlerin bölgedeki karakolu konumundaki İsrail, çeşitli saldırılarla hem kendi varlığını teminat altına almaya çalışıyor hem de emperyalist politikaların bir numaralı uygulayıcı olarak öne çıkıyordu. Nakba’nın ardından gerçekleştirilen katliamlar, sınırları aşmakta, Suriye’den Mısır’a, Lübnan’a, Ürdün’e kadar uzanmaktaydı.

Bu saldırıların sonucu başlayan Suriye-İsrail savaşı en çok da Lübnan’ı yıprattı. Lübnan bu dönemde Arap coğrafyası içerisinde Marksist düşüncenin en gelişmiş olduğu bölgeydi. İsrail’in Lübnan saldırısı karşısında ortaya çıkan direniş, genel olarak mezhebi temellere dayansa da bu kesimlerle ortak çalışma yürüten bir Lübnan Komünist Partisi (LKP) söz konusuydu. İsrail saldırıları karşısında LKP’nin izlediği birleşik cephe politikası, mezhebi çatışmanın önüne geçmek üzerine kurulu, en geniş çevreleri kapsayan bir içeriğe sahipti. Hasan Hamdan, böylesi bir politik atmosfer içerisinde çalışma yürütmüştür.

Lübnan Komünist Partisi Üyesi Amel

Hasan Hamdan, Beyrut’un Harouf ilçesinin Nebatiye kasabasında 1936 yılında doğdu. 1955 yılında Beyrut’ta liseyi bitiren Hamdan, 1956 yılında Fransa’ya gitti ve Lion Üniversitesi’nden lisans eğitimini bitirerek felsefe doktoru diplomasını aldı. Ülkesine döndüğünde sınıf mücadelesine katıldı ve 1960’ta Lübnan Komünist Partisi’ne üye oldu. Faaliyet yürüttüğü tüm alanlarda mezhep çatışmasına karşı amansız bir propagandaya girişen Hamdan, aynı zamanda politik çalışmalara da ağırlık vererek, ülkedeki politik gelişmelere ilişkin yazılar yazdı. 1963 yılında Cezayir’e giden Hamdan, burada dört sene boyunca Kostantine vilayetinde öğretmenlerin eğitiminde çalıştı.

Cezayir’de yayımlanan “Afrika Devrimi” dergisine Fransızca birçok makale yazan Hamdan, 1968 yılında Sayda Kız Lisesi’nde felsefe dersleri verdi. 1976’da Lübnan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde felsefe ve siyaset metodolojisi dersleri vermeye başlayana kadar bu görevinde kaldı. 1968-1976 yılları Hamdan için bir dönüm noktasıdır. Hamdan, bu süreçte gerçekleştirdiği çalışmalarda Marksizm’in evrensel bir değeri olduğunu, bu evrensellik içinde herhangi bir kalıba sığdırılamayacak kadar çeşitli olduğunu belirterek Arap kültürünün bilimsel oluşum sürecini ele aldı.

Hamdan’a göre Marksizm’in Ortadoğu’da gelişmesi ve deneylere sahip olması bu evrensel düşünceye en büyük katkı olacaktır. İsrail’in Lübnan’ı işgal ettiği süreçte propaganda çalışmalarına ağırlık veren Hamdan el-Tarik dergisinde yayımlanmak üzere “Direndiğin sürece mağlup değilsin” başlığıyla bir yazı kaleme almış, bu yazının ardından Mehdi Amel ismiyle tanınmış ve LKP içinde bu isimle faaliyet yürütmüştür.

Hamdan’ın çalışmalarında ağırlık verdiği konu genel anlamda Marksizm’in Ortadoğu’da nasıl ve ne biçimde varlık bulacağıydı. Genel ve kalıplaşmış düşüncelerle Lübnan’ın ve genel anlamda Ortadoğu’nun çelişkilerinin anlaşılamayacağını belirten Hamdan, 1972’de “Sosyalist Düşüncenin, Ulusal Kurtuluş Hareketine Etkisinin  Teorik İncelemesi” adlı çalışmasını yayımladı. Bu çalışmasında  Marksist düşüncede, yeni bir alanda özelikle bilgi araçlarının üretimi ve Arap toplumlarında üretimin niteliğini belirlemek adına incelemeye ağırlık vermiştir. Bu çalışmasını takiben 1973 yılında “Arap medeniyetinin krizi mi, Arap burjuvazisinin krizi mi?” kitabını yayınladı.

Bu kitapta Kuveyt’te “Arap Dünyasında Medeniyetin Gelişim Krizi” başlığı ile gerçekleştirilen entelektüel sempozyumun çalışmalarını eleştirdi. Dönemin önemli Arap aydınlarının katıldığı sempozyum, Arap medeniyetini batı medeniyetinin ulaştığı noktaya ulaşmasının mümkün olmadığı sonucuna varırken Hamdan, bu düşünceye cephe alarak ideolojik mücadeleye girişti. 1979 yılında “Siyasetin Uygulanmasında Teori, Lübnan İç Savaşının Nedenlerini Araştırma” isimli kitabını yayımlayarak siyasette teori, pratik ve günlük mücadele konusunda ciddi tespitleri yapmıştır.

Teori ve pratiğin somut adı olarak Hamdan

Hamdan düşüncelerini salt yazınsal olarak veya entelektüel bilgi yığını olarak hiçbir zaman ele almadı. O, düşüncelerini ortaya atarken ve taşırken, bunların ancak örgütlenme ile anlam kazanacağını biliyordu. Bu doğrultuda düşüncelerini en basit anlatımlarla kırlara taşıdı. Köy gezileri yapan Hamdan, köylüler içinde din adamlarının mezhepçi yaklaşımlarına karşı da cephe alarak, mezhepçiliğin ulusal bütünlüğü parçaladığı ve bunun da emperyalizme ve İsrail’in politikalarına zemin hazırladığını propagandasını yaptı.  Kitle çalışmaları içinde edindiği deneyimi de yazılı hale getiren Hamdan, Lübnan’daki ulusal mücadelenin klasik anlamda ulusal mücadele gibi bir kavrayışa indirgenemeyeceğini, ulusal mücadelenin sınıf mücadelesinin ülkedeki çelişkinin bir aşaması olduğunu belirtti.

Köylüler içinde yürüttüğü çalışmalarda Yoldaş Tarik (Yol) olarak tanınan Hamdan, 1980 yılında “Mezhepsel Düşünceyi Eleştiriye Giriş-Lübnan Burjuvazisinin İdeolojisinde Filistin Sorunu” isimli kitabını yayımladı. Lübnan burjuvazisinin ideolojisi olan temel kavramları inceledi. Ortadoğu’nun materyalist tarihsel okuması üzerine de çalışmaları bulunan Hamdan, 1985 yılında çalışmalarının bir özeti olan “Bilimsel olarak Haldun’un (İbni Haldun) Düşüncesi” kitabını yayımladı. Bu çalışma, onun ifadesine göre “kültürel miras olan metnin bilimsel materyalist yöntemle okunmasının” sonucuydu. Lübnan’ın demokratik devriminin önünde bir engel olarak gördüğü mezhepsel düşünceye karşı savaş açmış olan Hamdan özellikle Şiilerden ciddi destek görmüştür. Bunun nedeni de onun mezhep karşıtı tutumunda Vahdetçi olarak tanınmasıydı ve bu da ülkedeki Şiilerin politikasıydı. Dolayısıyla LKP, bu dönemde Hamdan’ın düşünceleri ile Şiiler içindeki mezhepçi eğilimi kırmakla kalmamış aynı zamanda ciddi bir örgütlenme zemini de yaratmıştır. 1986’da Lübnan’da varolan siyasi mezhepsel düzeni tahlil ettiği “Mezhep Devleti” kitabını yayınlayan Hamdan, kitapta mezhepsel ideolojilerin gölgelediği sınıfsal çatışmaları tahlil etmeyi amaçladı ve bunun ardından net bir İslami modelin mümkün olmadığını belirten çalışması “Günlük Düşüncenin Eleştirisi” adlı kitabnın çalışmalarına başladı.

Bu çalışmasını da kitle faaliyeti içinde gördüğü deneyimlerle donatmak isteyen Hamdan, 18 Mayıs 1987’de Beyrut’taki Cezayir Sokağı’nda suikast sonucu katledildi. Ülke gündeminde yer edinen bu katliamda, hükümet katliamın EMEL Hareketi ve Hizbullah tarafından yapıldığını belirtti. Bu açıklamanın ardından Hizbullah ve EMEL, eylemin kendileri tarafından yapılmadığını belirterek baş sağlığı mesajı yayınladı. Ancak Lübnan hükümetinin bu açıklamasının ardından Lübnan Komünist Partisi’nin Şii kesim içerisindeki mücadelesi giderek zayıfladı. Mehdi’nin kitle faaliyeti ve teorik eserleri bugün gereken ilgiyi görmese de Lübnan’da Hamdan’ın katledildiği gün olan 18 Mayıs “Sözün Özgürlüğünün ve Bilimsel Araştırmanın Zafer Günü” olarak karşılanmaktadır.

BENZER MAKALE

Şii imamlıktan Marksist bir düşünüre: Hüseyin Murva ve Ortadoğu’nun bilinci

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu