DerlediklerimizGüncel

Nubar OZANYAN | Civan (Djivan) Gasparyan…

"Herkes Djivan (Civan) Gasparyan’in sayesinde tanıdı duduğu ve Ermeni müziğini. O, soykırıma uğramış mazlumların çığlığını yine dünyanın çoğalan mazlumlarına dinletti. Sözünü ezgisine işledi"

Bir duduk ustası daha sessizlik içinde sustu. Bir Ermeni ustanın bir asırlık nefesi durdu. Djivan (Civan) Gasparyan, bir soykırım çocuğuydu. Bu dünyaya çıplak geldi, çıplak gitti.

Çocukluğu Ermeni yetimhanelerinde Muşlu bir Ermeni olarak geçti. Nefesini acılardan, ezgisini kuyu ve uçurum diplerine yuvarlanmış halkından aldı. Yüreğini duduğun ağzına koydu ve Ermeni halkının acısını dinledi. Sonra yeryüzündekilere acıları dinletti. Böylece yüreği ile yerde-gökte yaşayan tüm canlılara seslendi. Müziğini insanlığın iyiliği ve huzuru için dinletti. Sevgisi olanlara acılarını dinletti. Sevgisi olmayanların derin acıları anlamayacağını bilerek duduğunu üfledi.

Kalbinde keder olsa da ağıtların yakılmadığı bir dünya hayal etti. Bu hayali için yüreğini kuyulara atılmış çocukların çığlığına verdi. Bazı yaraların iyileşebileceğini biliyordu ancak zaman geçse de iyileşmeyen soykırım yaralarını notalarına yazdı. Ermenilerin görünmez ve silinmez yaralarını duduğun ezgisine işledi.

Varbed’in (usta) sayesinde dünya Ermeni müzik enstrümanı “duduk”u tanıdı. Ararat platosunun sarı renkli kayısı ağacından yapılı duduk ile adı konmamış hüznü dünyaya dinletti. Herkes Varbed’in sayesinde tanıdı duduğu ve Ermeni müziğini.

Hüznü göz pınarlarına taşıdı. Onu dinleyip de hüzünlenmeyen, onu dinleyip de göz pınarları dolmayan zalimlerin dışında kimse kalmadı. O, soykırıma uğramış mazlumların çığlığını yine dünyanın çoğalan mazlumlarına dinletti. Sözünü ezgisine işledi.

Varbed, 1928 yılında Muşlu bir Ermeni ailenin çocuğu olarak Ermenistan’ın Solak kentinde dünyaya geldi. Ancak o hep Muşlu kaldı. Muş’un özlemini her daim nefesinde yaşadı. Ailesinin bir kısmını Muş’ta bir kısmını ise Sovyet ana vatan savunmasında kaybetti.

Duduğa ve müziğe olan ilgisini Ermeni Flarmoni Orkestrası’nın solistliğine kadar taşıdı. Kısa zamanda adını tüm dünyaya duyurdu. 1959 yılından 1980 yılına kadar dört madalyaya layık görüldü. Keza dünyaca ünlü müzisyenlerle duduğunu konuşturdu.

Duduğuyla ülkesinin kültürel inşasının mütevazi bir ismi oldu. Tıpkı Charles Aznavour gibi. İki varbedden biri Hayastan’da diğeri Fransa’da yaşasa da Ermenilerin silinmez yaralarının dinmeyen çığlıkları oldular. Bir dostum bana “Türkiye’de, Kürdistan’da, hatta soykırım sonrası başka ülkelere göç etmiş yerlerde dahi nerede derinden gelen acılı bir ses varsa mutlaka bilin ki o Ermeni’nin sesidir” demişti.

Kürt dengbêjlerine bakıyorum; Garabede Xaço, Arame Dikran Ermeni olarak acılarını Kürt sesine işlediler. Bu kadar içten ve derinden gelen acılı ses ancak soykırım yaşamış bir halkın çığlığı olabilir. Başka kimse acıyı bu kadar derinden sesine işleyemez.

Geri dönülmez sürgün yollarından ve ölüm tarlalarından geçenler acılarını ancak bu kadar ustaca melodiye işleyebilir. Civan Gasparyan’ın ailesinin doğduğu Muş Sancağı’nda yaşayan 141.489 Ermeni, soykırım sürecinde yok edildi. Ve onların yaşadığı 234 kasaba ve köy yakılıp yıkıldı. Teşkilat-ı Mahsusa’nın elinde Kürt Hamidiye Alayları ve düzensiz birliklerin komutanı Hacı Musa Bey’in topladığı yerel aşiret üyeleri vardı. Bunlar Muş’ta gerçekleşen katliamın başını çekti.

Bir görgü tanığı Jön Türk liderlerinin mahkemesi sırasında İstanbul’da bulunan bir Fransız basın muhabirine verdiği söyleşide, Hamidiye Alayları’na bağlı çeteler tarafından kuşatılan, “tecavüz ve talan edilen” 2 bin kadının hikayesini anlatır. Çeteler kadınların “mücevherlerini, eşkıyaların elinden kurtarmak için yuttuklarından” şüphelenir. Mücevherlerin bağırsaklardan çıkmasını beklemenin fazla vakit kaybı olacağını düşünürler. Bu nedenle kadınların üzerine gazyağı döküp diri diri yakarlar. Ertesi gün külleri elekten geçirir, mücevherleri ayıklayarak pay ederler.

Koca bir Ermeni mezarlığında şans eseri kurtulan Muşlu bir ailenin çocuğu olan Civan Gasparyan’ın hikayesi katliama uğramış halkı gibidir. Civan varbed, Muş’ta ailesinin yaşadığı acılara sımsıkı tutunarak soykırımın sesini dinletti. Ezgisini dünyaya tanıttı.

İyi ki yaşadın Varbed!

Yeni Özgür Politika 20 Temmuz 2021

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu