EkolojiMakaleler

YORUM | Altın’cı Filo Çanakkale’yi terk et!

"Direniş alanında maden şantiyesinin tel örgülerine asılan “ALTIN’CI FİLO ÇANAKKALE’Yİ TERK ET!” dövizi belki köklerimize dönmenin yol göstericisidir. Cüret ve cesaretin çağrıcısıdır belki de!"

Doğayla doğrudan etkileşim halinde olan insanlık, temel ihtiyaçları doğrultusunda sürekli ve kalıcı bir ilişki kurmaktadır. Bu ilişkilenmeden de beslenme, barınma ve korunma ihtiyaçlarının çok büyük bir bölümünü karşılamaktadır. Onun içindir ki, insanın doğa ile olan ilişkisinden dolayı verdikleri ve aldıkları vardır.

Geldiğimiz noktada ise, sanayi devrimi sonrası teknolojinin gelişmesi ve kapitalizmin insan arzularını tüketime dayalı olarak artırması sonucunda doğaya verilen zarar gün geçtikçe büyümektedir. Bu zararların öne çıkanları ise, küresel ısınma, iklimlerin değişmesi, su kaynaklarının azalması, yangınların artması, ormanların azalmasıdır.

Ülkemizdeki yansıması da açığa çıkan enerji ihtiyaçları için yapılan yanlış yatırımlar ve iktidar tarafından verilen onaylar, doğayı tahrip etmekte ve ekolojik dengeyi doğrudan etkilemektedir.

Evet! Ülkemizde uygulamaları ile diktatörlere taş çıkartan ve doğal dengenin bozulması için elinden geleni esirgemeyen AKP iktidarı var. Kalkınmayı beton grisi olarak gören bir anlayış, hali hazırda Munzur Dağları’ndan tutalım da Hasankeyf’e, Sivas’a, Uşak’a, Bartın’a, Kaz Dağları’na ve daha birçok yerde doğa katliamı gerçekleştiriyor.

Kürdistanı’da doğa katliamlarında “yasak bölge ilanı” ile çatışmalı ortamı neden göstererek, köyler boşlatılarak gerçekleştirilirken, Anadolu’da ise halkı manipüle ederek, doğaya verilecek olan zarar gizleniyor. Halkların kutuplaştırılmasının da nedeni olarak şoven duyguların ön plana çıkartılması ile verilen-verilecek olan mücadelelerin ortaklaştırılması-sürdürülmesinin önüne geçiliyor.

Kaz Dağları 

Hal böyle iken aylarca gündemde kalan, dünyadaki en temiz havanın bulunduğu bölgelerden birisi olan Biga yarımadasında yer alan Kaz Dağları’nda AKP iktidarı nezaretinde talan şirketi Alamos tarafından ağaç kıyımı gerçekleştirildi. Tabi bu AKP iktidarının doğaya dönük altın-metal madenciliği, termik santraller, kömür ocakları, baraj projeleri, JES-RES projeleri, yanlış imar politikaları ile böylesi şirketlerle kurduğu ideolojik bağın bir sonucu.

Doğa harikası Kaz Dağları’nın da yer aldığı Biga yarımadası MÖ 7000 yılından bu yana birçok mitolojiye ve medeniyete ev sahipliği yapmanın yanı sıra kendine has adıyla anılan Kazdağı Göknarı olmak üzere 40’tan fazla endemik bitki ve hayvana ev sahipliği yapıyor.

AKP gerçekleri gizliyor!

Böylesi bir doğa harikası Kaz Dağları’nda 200 bine yakın ağacın kesildiği aşikar iken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada 13.400 ağacın kesildiğini söylemesi gerçeği gizlemek gayretinde öteye geçmiyor. Bunu da 2007 yılında aynı alana dikim başarısı %60-80 oranında olan ve göğüs yüksekliğindeki çapı 8 cm’den küçük ağaçların kesilirken ağaç yerine konulmamasıdır. Bu ağaçlar dikilirken ağaç olarak sayılırken, kesilirken ağaç olarak sayılmıyor. AKP’nin bir diğer manipüle ettiği durum ise ağaç kıyımının Kaz Dağları milli parkından 40 km ötesinde yaşandığını söylemesidir. Bu da izin verdikleri ağaç katliamını meşrulaştırıyor kendilerince.

Munzur Milli parkında izin verdikleri onlarca HES projesini unutarak, fikrini gizlercesine. Birde altının siyanürle çıkarılmayacağı yalanı yer alıyor. Oysaki toprakta bulunan altını siyanür ile altın siyanür halinde bağlayarak topraktan çıkarma yöntemi kullanılacağını söylemiyorlar.

CHP ve İYİ Parti’nin doğa savunuculuğu: AKP karşıtlığı

Velhasıl iktidarı olduğu günden bu yana manipülatif açıklamalar ve bu açıklamaları işleyen havuz medyası sayesinde toplumu kutuplaştıran, hukuksuz uygulamalarına meşruluk kazandırmaya çalışan AKP iktidarı, Kaz Dağları’nda aynı yaklaşımı izledi. Direnişe geçen kitle marjinalleştirilerek, kendilerince devletin bekasına kast etmiş olarak gösterilmeye çalışıldı.

Bu dönemde CHP, İYİ Parti de AKP karşıtlığı üzerinden ağaç kıyımına karşılık verilen refleks siyaset aracı olarak kullanılmaktan öteye geçemedi. Nasıl mı? Belediye başkanlarıyla, vekilleriyle yaz dönemini Kaz Dağları’nda geçirdikten sonra şimdi nerelerde olduklarına bakarak anlayabiliriz.

Tabi bir “Gezi İsyanı” daha yaşanır mı havasının da dillendirildiği bir dönemden şimdiye geldik.

Su ve Vicdan Nöbeti neden bitirildi!

26 Temmuz’da binlerce insanın katılımıyla başlatılan Su ve Vicdan Nöbeti 12 Ağustos’ta Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu tarafından bitirildi. Klasik çevre mücadelesi yaklaşımı ile saldırıya karşı duran Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu, hak talep etme mücadelesinin kapsamını daraltarak, zararın boyutlarını ve devlet erkinin gerçekte kime hizmet ettiğini tam olarak kavrayamadığından böylesi bir kararı almaktadır.

Durumun ciddiyetini ve yaratılan dinamik havanın dağıtılması yönünde aldıkları karar ile devlet mekanizmasının dönem dönem göz yumarak yapmaya çalıştığı “kitlenin gazını alma” pratiklerinden öteye geçmiyor. Ayrıca Yurt gazetesinin internet sitesinde yapımladığı özel haber de (“Kaz Dağları direnişine darbe bu kez ‘içeri’den: Yurtseverler ‘işgalci’ oldu!”) Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu’ndan kimseler tarafından çadır nöbetine devam edenlerin işgalci olarak ifade edildiği belirtilmektedir.

Ki aldıkları karar ile böylesi bir ithamda bulunmaları ve devletin “marjinalleştirme” propagandasına katkı sunduklarını görmek gerekir.

Sanayileşme ve kalkınma adı altında devlet mekanizmasının saldırılarına karşı radikal kararların alınması gerektiği bir dönemde, direnişi sonlandırma açıklamalarında, “Şunu çok iyi biliyoruz ki, duyarlı insanların çığlığı bu katliamı engelleyecektir. Doğayı ve yaşamı savunmak için başlatılan ve gece gündüz süren çadırlı nöbette ısrar, altıncı şirketi nasıl yavaşlattı ise faaliyetlerine de son verip gitmesine sebep olacaktır. Bu çerçevede ekoloji mücadelesi veren bütün kurumlara, konuya duyarlı bütün sivil inisiyatiflere, topluluklara ve yurttaşlara çağrımızdır. Kazdağları kurtulursa Cerattepe ve Salda kurtulur. Kazdağları kurtulursa, Kuzey Ormanları ve Murat Dağı kurtulur. Kazdağları kurtulursa, Munzur ve Hasankeyf kurtulur. Kazdağları kurtulursa, Istırancalar ve Alakır kurtulur. Kazdağları kurtulursa, ODTÜ Kavaklık ve Fatsa Kurtulur,” un temenniden öteye geçemeyeceği ortada.

Sonuç olarak, ülkenin dört bir yanında devam eden doğa katliamı projelerin durdurulması için var olan direnişlerin pasif direnişten aktif direnişe geçerek saldırıların durdurulmasından başka çaresi yok!

Direniş alanında maden şantiyesinin tel örgülerine asılan “ALTIN’CI FİLO ÇANAKKALE’Yİ TERK ET!” dövizi belki köklerimize dönmenin yol göstericisidir. Cüret ve cesaretin çağrıcısıdır belki de!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu