GüncelMakaleler

MAKALE | İnsan Haklarının Tam Garantisi Sosyalizmle Mümkündür!

"Dünyada insan hakları, özgürlükler sadece kağıt üzerindedir. Pratik bunun tersidir. Burjuvazi kendi düzenini sürdürmek için her türlü ihlali yapmaktadır"

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, 10 Aralık 1948 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Bu sözleşmenin kabul edilmesindeki temel etken, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bitiminden sonra, devletlerin bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin “devlet eliyle güvence altına alınması” idi. Ama böyle olmadı.

Bugün dünyada en büyük insan hakları ihlalleri bu metne imza atan devletlerde yaşanıyor. Başta ABD ve bugünün emperyalist devletleri olan Rusya ve Çin’in yanı sıra Avrupa Birliği ülkeleri ve de Türkiye’de de insan hakları diye bir şey kalmamıştır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi tartışmaya açıldığında dönemin Sosyalist Sovyetler Birliği ve 5 sosyalist ülke, bu bildirinin bazı maddelerinin soyut ve gerçeği ifade etmediği gerekçesiyle “çekincelerini” dile getirmişlerdi. Bu metinde; “burjuvazinin sınıf çıkarını koruduğu ve işçi sınıfını burjuvaziyle uzlaşmak zorunda bıraktığı” için “çekimser” kalmışlardı.

Özellikle “bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” ve 17. Maddedeki “kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz” ifadeleri dönemin Sosyalist Sovyetler Birliği’ni doğruluyordu.

“İnsanlar eşit doğar” ifadesi bugün de bir yalandır. Milyonlarca çocuk dünyaya eşit olmayan şartlarda merhaba diyor. Yoksulluk ve açlık içine doğan çocuklar, yine açlık ve yoksulluk içinde büyüyor ve ölüyorlar. Yüz binlerce bebek sağlık koşullarından dolayı daha doğum sırasında yaşamını yitiriyor. Pandemiyle birlikte bu daha da görünür oldu.

Birleşmiş Milletler Beyannamesi’ndeki “kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz” vurgusu, yoksulların mülkiyetini ifade etmiyor. Bu madde burjuvazinin mülkiyet hakkını savunan ve garantileyen bir maddedir.

Dünya, son 50 yıllık sürede insan hakları bakımından daha da geriye gitmiş bulunuyor. Emperyalist sistem, her krize girdiğinde bunun faturasını işçi sınıfına, yoksullara ve kadınlara çıkartıyor. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan yaklaşık 15 yıl sonra dünya ilan edilmemiş yeni bir savaşı yaşayarak bugünlere geldi.

ABD emperyalizminin Vietnam işgali, Fransa’nın Afrika’daki işgal ve katliamları, Rusya’nın Afganistan işgali ve sonrasında Irak, Libya, Suriye işgali insan haklarının en fazla ihlal edildiği yerler oldu. ABD emperyalizmin Guantanamo’daki işkenceleri hala hafızalardaki yerini koruyor. ABD’nin desteklediği ülkelerde iş başına gelen faşist cuntalar, binlerce devrimci ve ilericiyi katletti.

ABD hapishaneleri birer işkence merkezi gibi çalışıyor. ABD, ırkçılığın en yaygın olduğu ülkelerden biridir. Siyahi insanların polis tarafından sokak ortasında kurşunlandığı ve buna yapan polislere dava dahi açılmadığı onlarca olay var.  Kamuoyu baskısıyla açılan davalarda ise polisler bir bir beraat ettiriliyorlar.

Avrupa Birliği, insan haklarının en fazla uygulandığı coğrafya olmakla öğünse de insan haklarının en fazla ihlal edildiği coğrafyanın başında da Avrupa geliyor. Avrupa’da insan hakları ihlalleri bizzat devletler eliyle yapılıyor. Romanya, Bulgaristan, Çek, Macaristan en fazla insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkelerdir.

Almanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere’de göçmenlere karşı yapılan ayrımcılık her gün sokaklarda protesto ediliyor. Mülteci kampları adeta toplama kampı gibi. Pandemiyle birlikte kendi kaderleriyle baş başa bırakılan mülteciler büyük sağlık sorunları yaşıyorlar. Yeterli beslenemeyen göçmenler, hijyen koşullarından uzak hastalıklarla içiçe yaşıyorlar.

Demokratik olmakla övünen Almanya vb. ülkelerde göçmenlerin örgütlenme hakları ihlal edildiği gibi, tüm göçmen örgütleri takip ve soruşturmalara maruz kalıyor. Politik insanlar tutuklanmakta, tecrit ve izolasyona tabi tutulmaktadırlar. Yargılanan politik tutsaklara hapis cezaları verilmekte, sınır dışı edilmektedirler.

Avrupa ülkeleri sadece göçmenlere değil, kendi halkına da baskı yaparak hak gasplarına imza atmaktadır. Pandemiyle birlikte insanların hiç de eşit olmadıkları bir kez daha ortaya çıktı.

Yoksulluk içinde “evde kal” çağrısı yapılan insanlara yardım yapılmadığı gibi, sağlığa erişimde de kimsenin eşit olmadığı görüldü. Büyük tekellere milyarca dolar ve Euro ayıran hükümetler işini kaybeden milyonlarca insana, ayda 400-500 Euro vererek “bununla geçin” diyor. Büyük tekeller her salgın furyasında milyarlar alırken, küçük esnaf bir bir iflas etmektedir. Bu mu eşitlik içinde yaşamak?

 

Türkiye İnsan Hakları İhlallerinde Örnek Ülke!

İnsan hakları ve yaşam ihlalinin en fazla olduğu ülkelerinden biri de Türkiye’dir. 1923’te kuruluşu dahi insan hakları ihlali üzerinden gerçekleşen TC devleti, 1915 yılında soykırıma uğratılan Ermenilerden geriye kalan mal ve paraya el koyarak yeni bir burjuva sınıfı yarattı. Lozan’da Kürtlere bir dizi hak vadeden ve bunu bir yıl bile geçmeden unutan Türk devleti, 1925 Şeyh Sait Ayaklanması’yla başlattığı katliam bugün misliyle devam ediyor.

AKP iktidarı, 2002 yılında iş başına geldiğinden hemen sonra katliamlara başladı. 2015’ten bu yana yanına aldığı MHP ile daha da saldırganlaşan AKP, ülkeyi açık bir hapishaneye çevirmiştir.

Türkiye’de insanlar ana dillerinde konuştukları için linç ediliyorlar. Kürtçe müzik dinlediği için onlarca genç linç edildi. Kürt işçiler çalıştırılıyor ancak maaşları verilmiyor. 20 binin üzerinde Kürt politikacı, hapishanelerde rehin tutuluyor. Kürt bölgelerindeki belediyelere kayyım atanıp, belediye başkanları bir bir tutuklanıyor. Kürtlerin özgürce ayrılma hakkı mücadelesinde en az 50 bin Kürt direnişçi katledildi.

Türkiye’de hapishaneye girmeyen, işkence görmeyen devrimci yok gibidir. Devrimci örgütlerin tüm örgütlenmeleri “yasa dışı ilan” edilerek faaliyetleri yasaklanmakta, sürekli polis takibine alınmaktadır.

Türkiye hapishaneleri insan haklarının en fazla ihlal edildiği yerdir. Pandemi sürecinde hapishaneler de tutsaklar Covid 19 salgınıyla başbaşa bırakıldı. Hiçbir önlem alınmadı. Sadece 2020 yılında 49 tutsak yaşamını yitirdi. 590’ı ağır olmak üzere 1.550 tutsak, “hapishanede yaşayamaz” raporu aldığı halde iktidar, bu tutsakların ölmesini bekliyor. İnsan Hakları Bildirgesi’nde ”yaşam hakkı” maddesine imza atanlar işte bunların ortağıdır.

Türkiye’de en az 150 gazeteci hapishanededir. İçişleri Bakanı’nın emriyle bu yıl en az 650 toplantı ve eyleme polis saldırdı. Bu saldırılarda gözaltına alınan 1.500 kişi işkence gördüklerini dile getirip savcılıklara başvurdukları halde hiçbir sonuç alamamışlardır.

Türkiye’de insan hakları ve özgürlükler sadece egemenler için vardır. Örneğin HDP kurulduğundan bu yana sürekli saldırıya uğruyor. Parti binaları yakılıyor, camları kırılıyor, polis baskınlarında bürolar talan ediliyor. İki eşbaşkanı ve 9 milletvekili hala tutuklu olan HDP’nin geri kalan 50 milletvekilinin, milletvekilliklerinin düşürülmesi ve tutuklanmaları için meclise yeni fezlekeler gönderilmiştir.

Türkiye’de TBMM’de güya bir ”Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu” var. Bu komisyon bakıldığında çok şey ifade ediyor gözükse de aslında hiçbir şey ifade etmiyor.  HDP Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Dr. Ömer Gergerlioğlu şimdiye kadar 3 bin insan hakkı ihlali baş vurusu yaptıklarını ve hiçbir sonuç alamadıklarını belirtiyor. Gergerlioğlu Özgür Politika gazetesine verdiği röportajında: “Türkiye’de son bir yılda insan hakları ihlallerinde oldukça yoğun bir artış var. Gözaltı merkezlerinde yüzlerce işkence ve kötü muamele vakası var. Bunları bakanlığa soru önergeleriyle de sorduk. Adalet Bakanlığı’na cezaevlerindeki işkence ve kötü muameleler ile ilgili iki bine yaklaşan soru sorduk. Maalesef bu sorularımıza tutarlı bir cevap alamıyoruz. Neden? Çünkü AKP-MHP ittifakı var ve her şeyi örtbas etmeyi başarıyorlar. Her şey sümenaltı edilmeye çalışılıyor. İnsan hakları ihlalleri var zaten ama inanılmaz şekilde keyfilik de var. Bunu da utanmadan yapıyorlar. Pervasız, fütursuz bir şekilde bunu yapma hali var” diyerek durumu özetliyor.

10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde unutulmaması gereken; emperyalist kapitalist düzen içinde insan haklarından söz edilemeyeceğidir. Sorunun kendisi zaten emperyalistler, işbirlikçileri ve uşaklarıdır.

Dünyada insan hakları, özgürlükler sadece kağıt üzerindedir. Pratik bunun tersidir. Burjuvazi kendi düzenini sürdürmek için her türlü ihlali yapmaktadır. Gerçek insan hakları ve özgürlük ancak sosyalizmle mümkündür!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu