Makaleler

Korkuyu yenmeyi öğrenmiş bir halk yenilmez!

Efrîn’de işgalci TC Ordusu’na karşı direniş tüm ihtişamı ile sürüyor. Dünyanın pek çok yerinden insanların katılım gösterdiği direnişte, burjuva-feodal medyanın çabalarıyla büyük bir kahramanlık hikâyesi anlatılsa da çok ciddi kayıplar verildiğini biliyoruz. TC devleti ve yedeğindeki cihatçı çetelerin teknolojik üstünlüğüne karşın Efrîn halkı, güçlü bir dayanışma ile şanlı bir direniş ortaya koyarak kendi tarihlerini yazıyor.

AKP’nin sesi basının yoğun dezanformasyon haberlerine rağmen başta Rojava’nın diğer bölgeleri olmak üzere dört parça Kürdistan’da ve Avrupa’da halkların direnişe yoğun desteğinin önüne geçilemiyor. Bir aylık işgal girişimi boyunca Türk medyasının baş gündemi olan Efrîn’e dair yazılanlar, devletin medyayı haksız savaşının ve saldırganlığının bir aracı olarak kara propaganda amaçlı kullandığını bir kez daha gösterdi. Bilindiği üzere Türk devletinin tarihi, ezilen ulus ve milliyetlere, inanç ve kimliklere dönük katliam ve soykırımla doludur. TC devleti, önceli olan Osmanlı devletinin işgalci yönünü miras almakta ve bunu sürekli olarak pratikte göstermektedir. Özellikle Ortadoğu’da, “Osmanlı zamanında o topraklar bizimdi” vs. söylemleriyle şovenizm temelinde yürütülen, maceracı hayaller ile işgallere girişilmiştir. Bunları da medya üzerinden ırkçılık ve milliyetçiliği körükleyerek yapmaktadır. Egemenlerin sesi medya, devletin bugün için AKP’nin ideolojik kara propaganda aracı durumundadır. Sözgelimi, TSK ve ÖSO/El Nusra’nın halkı hedef alan saldırılarında şimdiye kadar 28’i çocuk, 21’i kadın 200’e yakın insan yaşamını yitirdi. Efrîn’e doğru hareket halindeki sivil konvoy 22 Şubat’ta hedef gözetilerek vuruldu. TC devleti işlediği tüm bu savaş suçlarını emir eri havuz medyası aracılığıyla gizlemekte ve manipüle etmektedir. Efrîn’e dönük işgal girişimi boyunca milliyetçi-ırkçı söylemleri esas alan devlet, böylelikle işgal girişimini Türk halkı üzerinde meşrulaştırmak istemektedir. Ülkedeki devrimci ve demokrat güçlere dönük kapsamlı saldırılar ile bu kara propagandaya karşı gelişen tepkileri ve rahatsızlıkları susturmayı, baskı altında tutmayı ve yok etmeyi amaçlamaktadır.

AKP’nin emireri medya

Efrin’e dönük işgal harekâtı devam ederken, Süleymaniye’de HPG gerillaları tarafından yakalanan MİT’in Yurtdışı Etnik Bölücü Faaliyetler Başkanı Erhan Pekçetin ile MİT İnsan Kaynakları Yöneticisi Aydın Günel’in, MİT’in basınla ilişkileri ve psikolojik istihbarat daire başkanlığına ilişkin itirafları da bu ilişkiyi deşifre etmektedir.

Devletin medya içerisindeki örgütlülüğünün anlatıldığı itiraflarda birçok isimin devletle olan ‘ajan’ bağı ortaya koyulmuştur. Pekçetin ve Günel’in, MİT ve AKP’nin medyayı nasıl kontrol ettiği, hangi gazetecileri kullandığı, nasıl manipülasyon ve dezenformasyon kampanyası yürüttüğü, sosyal ağlarda nasıl bir troll ordusu kurulduğuna dair itirafları topluma sunulan bilgi ve belgelerin nasıl çarpıtıldığını da bir kez daha gözler önüne sermektedir. İtiraflarda yer alan gazetecilerin bazıları bugün Efrîn için kurulan özel yayın birlikleri arasında yer alıyor. MİT yetkilisi Aydın Günel durumu şöyle özetliyor: “Psikolojik istihbarat daire başkanlığının andıçlama, basın üzerinden toplumun algısını değiştirme için çalışmalar yürüttüler. Şimdi esi bu durum değişmiş artık kendisinin de deyimiyle daha büyük işlere girmişlerdi. Televizyonlarda, gazetelerde sosyal medyadan yaptıkları, yine kendisinin ifadesiyle yalan yanlış bilgilerle ayrı kulvarlardan yönelerek basın yoluyla ahlaki bozulmaya neden oluyor.”

25 Şubat günü havuz medyasında tek elden çıkmışçasına servis edilen ve yaşlı köylülerin ellerinin bağlanarak etraflarına mayın yerleştirildiğine ilişkin haber de bu algı operasyonların bir örneği durumunda. Yine Efrîn’de ÖSO çetelerinin traktörünü gasp ettiği köylüyü işkence ederek kurşuna dizmesine yönelik videoda ana akım medya tarafından soğukkanlı bir şekilde görmezden gelindi. Açık ki devlet, Efrîn’de halka yönelik katliamlarla üzerine çektiği tepkiyi böylesi özel imal haberlerle dağıtmayı ve direniş güçlerini itibarsızlaştırmayı amaçlıyor. Bu itiraflar özünde TC’nin medyaya dönük baskı ve ele geçirme politikalarını açıkça ortaya seriyor. Bugünde Efrîn’e dönük manipülasyon ve dezenformasyon haberleri ile işgale destek aranmaktadır.

Hiç kuşku yok ki, tüm bunlar değişik milliyetlerden Efrîn halkının işgal operasyonlarına yönelik ortaya koyduğu direniş gerçeklğinin bir sonucudur. Açık ki direniş, tüm güçlerin, en çok da üç saatte Efrîn’e girme hayalleriyle yanıp tutuşan TC devletinin hesaplarını bozdu, Türk devletinin savaş makinesi fena halde batağa saplandı. Reis, Efrîn’de zafer naraları atamaz oldu. Üst perdeden “yıkarız ezeriz” diyenler şimdi Efrîn’de ciddi bir savaş verildiğini kabul etmek zorunda kaldı. Artık dezenformasyona yeni stratejilerle devam etmenin telaşındalar.

Biliyoruz ki esas dertleri Rojava devrimini boğmaktır. Zira Rojava devrimi Ortadoğu’da, bölge halklarında devrimci değişim-dönüşümün önünü açıyor, tetikliyor. Rojava Kürtlerinin demokratik temelde, kadın özgürlükçü ve özerk yapıları ile kazanımları bölge halkları tarafından giderek daha fazla dikkat ve ilgi odağı haline geliyor. Emperyalistler ve onların işbirlikçi, uşakları el birliği ile devrimi boğmaya çalışsalar bile Rojava’da ortaya çıkan demokratik özerk, özgürlükçü seçenek, Ortadoğu’nun kalbinde halkları aydınlatan ısıtan birleştiren yeni bir perspektif sundu.

Mücadelenin merkezinde Efrîn vardır. Efrîn’de ortaya çıkacak her sonuç başta Rojava devrimini bununla bağlantılı olarak doğrudan Rojava’yı etkileyecektir. Ateşle oynayan açık ki yorganı yakar. Kürtlerin her türlü kazanımının yok edilmesi üzerinden inşa edilen işgalciliğe karşı direnişi içerde ve dışarda sürdürmek padişah özentilerinin sonunu getirecektir. Barbarlık ve katliamda ön sırayı kimseye bırakmayan TC ordusu, Efrîn direnişi karşısında şimdiden yenilmiştir. Teknik ve sayısal olarak NATO’nun en gelişkin ordularından biri olarak bilinen TC ordusu Efrîn halkının direnişi karşısında aciz kalmış, çıkmaza girmiştir. Her gün ağır bombardıman altında günlük olağan yaşamını sürdürmeye devam eden halk, direnişten ve ödenecek bedelden yana tavrını ortaya koymuştur. Bombalar altında yaşamayı, korkuyu ve ölümü yenmeyi öğrenen bir halk yenilmez. Halk varsa ölüm diz çöker!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu