GüncelMakaleler

MAKALE | Yaşam bir bütündür, her yanı özgürleştirmek zorunda!

"Sınıf mücadelesi çok katmanlı bir gerçekliğe sahiptir. Ekolojik mücadeleyi bir kenara koyduğumuzda sınıf mücadelesinin seyrini ezilenlerin tarafına çevirmekten uzaklaşacağımızın bilinci ile Hasankeyf’ten Munzur’a, Cerattepe’ye Akkuyu’ya ekolojik mücadeleyi büyütme iddiasına sahip olmalıyız"

“Çernobil Duası Geleceğin Tarihi”, Svetlana Aleksiyeviç’in 2015 Nobel Edebiyat ödüllü, isminden de anlaşılacağı üzere Çernobil Nükleer Felaketi’ni konu edinen çalışması. Bahsi geçen felaket hakkında çoğumuz az ya da çok bilgi sahibiyiz. Yine de hafızalarımızı tazelemek adına kısaca hatırlatmakta fayda var.

Tarih 26 Nisan 1986’yı gösterdiğinde Belarus’un Çernobil kentinde nükleer santralde meydana gelen bir dizi patlama sonucu çıkan yangınla radyasyon başta bölge olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayıldı. Öyle ki radyasyonun etki alanı Polonya’dan İsviçre’ye, İtalya’ya, Fransa’ya, İsrail’e ve hatta Japonya’ya denk genişti.

Bulunduğu kentle aynı ismi taşıyan nükleer santraldeki patlama sonucu ortaya çıkan radyasyon sadece Belarus ya da Sovyetler sorunu değil tüm dünyanın sorunu haline gelirken ekolojik mücadelenin önemi tüm varlığıyla kendini ortaya koymuş oluyordu. Çernobil Nükleer Felaketi, insan-doğa ilişkisine dair yeni bir sorgulama hattı yarattı.

Bahsi geçen felaketin bir “oldu-bitti” değil, doğanın döngüsünü alt-üst eden ve milyonlarca yıla yayılan bir etki gücüne sahip oluşunun yanısıra Sovyetler’in bir parçası olan Belarus’ta yaşanması siyasal ve ekolojik mücadelenin arasındaki bağı da incelemeye itiyor bizi.

 

Siyasal-ekolojik mücadelenin ilişkisi olarak: Çernobil…

“Çernobil Duası Geleceği Tarihi” bir yandan felaketin tarihçesini sunarken diğer yandan felaketi yaşayanların anlatımları ile katliama daha yakından tanıklık etmenizi sağlıyor. Doğa katliamı çerçevesinde insan-doğa ilişkisi, Sovyetler’de revizyonizmin sekteye uğrattığı siyasal-ekolojik mücadele arasındaki kopmaz bağ, revizyonizmin sınıf mücadelesine verdiği zarar…

Kitap, bu ve daha fazlasıyla Çernobil Nükleer Felaketi’ni sorgulama imkanı sunuyor. Sovyet anti-propaganda görüngüsünü yaratan çalışma, revizyonizmin eleştirisini de bağrında taşıyor. Bu eleştiri ise kitabın yazarı Alexsiyeviç’ten ziyade SSCB’nin bir parçası olan Belaruslu halktan geliyor. Başlıca geçim kaynağı tarım olan, ormanlarıyla bilinen bir coğrafyadaki doğa-insan ilişkisinin keskinliğini ortaya koyan çalışma; özgür, eşit, sömürüsüz ve cinsiyetsiz bir dünya düşü ile mücadele içinde yer alan revizyonizm tehlikesine karşı uyaran, ekoloji mücadelesinin sınıf mücadelesindeki yerini veya ayrışmazlığını kavratan, Sovyet devriminin başarısızlıkla sonuçlanmasının belli bir tarihsel kesit açısından açıklayan bir kitap.

Çernobil Nükleer Felaketi’nin ardından santralde çalışan mühendislerin intihar edişi basit bir vicdan muhasebesi ya da felaketten duyulan sorumluluk duygusu değildir örneğin. “Çünkü inancınızı kaybettiğiniz, inançsız kaldığınızda, artık bir şeyin parçası olmaktan çıkar, sadece iştirakçisi olursunuz, artık sebebiniz yoktur.” (Çernobil Doğası Geleceğin Tarihi, Svetlena Aleksiyeviç, Kafka Yayınları, s. 320) Bu cümle, 1917 Ekim Devrimi’nin anlamının revizyonistlerce yıkıma uğratılmasının halkta yarattığı yansımayı da ortaya koyuyor.

Revizyonizmin SSCB’yi  sosyal-emperyalizme evriltmesi, halkın devrim inancını altını boşaltmaya yöneliktir. Halkın inancı sınıf mücadelesine dairdir; eşit, sömürüsüz, özgür bir dünyaya duyulan inançtır.

 

SSCB başarısı ve başarısızlığıyla Maksist Felsefenin haklılığıdır

SSCB’nin yıkılması, burjuva ideoloji tarafından komünizmin bir hayal, bir ütopya olduğu yönlü bir söylem geliştirerek anti-propagandasını güçlendirmesine neden olurken aslen bir başarısızlık Marksist felsefenin bilimsel yanını bir kez daha doğrulamaktadır. Ekim Devrimi başarısıyla, SSCB’nin yıkılışıyla-başarısızlığıyla Marksist felsefenin haklılığı bir kez daha görülmüştür.

Proleter ideolojinin etkisizleştiği yerde burjuva ideolojinin etkinleşmesidir yaşanan ya da tam tersi Marksist felsefenin temelini oluşturan zıtların birliği yasası ile alakalı olup SSCB açısından Kruşçev revizyonizmi ile başlangıç bulan süreç burjuva ideolojinin etkinleşmesiyle eş güdümlüdür. Revizyonizmin etkisi, yaşamın her alanında etkin olurken sosyal emperyalizmin gelişimi şeklinde can bulmuş ve ardından SSCB’nin yıkılışı ile sosyalizm maskesi bir kenara atılarak direk emperyalist niteliğe bürünmüştür. Çernobil Nükleer Felaketi’ni yaratan da bu zihniyet ve sistemdir.

 

Nükleer her haliyle haksız savaş yaratır!

Kitap, Gobaçov revizyonizmi ile beraber SSCB’nin yıkıma giden yolun son kademesini siyasal, ekolojik boyutta gözler önüne sererken, siyasal ile ekolojik mücadele arasındaki ilişkiyi de görünür kılmaktadır. Nükleer enerji kullanımının SSCB’de “Barışçıl Nükleer” şeklinde propaganda ile örgütlenmesi, nükleer silaha karşı, nükleer enerjinin insan yaşamını kolaylaştırabileceği yönlü diğer emperyalist devletlerle rekabete dair ajitasyon propaganda üretilmesi, nükleerin doğaya ve dolayısıyla tüm canlılara verdiği zararı silikleştirmektedir.

Kitap tam da bu gerçekliğe işaret ediyor: Ucuz ve kolay erişimli enerji üretmek adına kurulan nükleer santral, doğaya karşı açılan bir savaştır. Nagazaki ve Hiroşima neyse Çernobil’de odur. Barışçıl nükleer ile nükleer silahlar arasında niteliksel hiçbir fark yoktur.

Savaşı, haklı ve haksız olarak ikiye ayıran, haklı savaşın sürekli barışı savunduğunu kabul edenler olarak doğaya ve beraberinde tüm canlılara açtığımız her savaşın haksızlığını ortaya koymak gerekir. Bu haksız savaş, insanı merkezine almasından beslenir. Bu nedenle teknoloji ve bilimin gelişimi doğaya ve tüm canlılara karşı haksız savaşın gelişmesini beslemeksizin, insana ve doğa ve tüm canlıların iktidarı ilan eden zihniyetle yüzleşerek, gerçekleştirilmek zorundadır.

Aleksiyeviç’in çalışması bize bu anlamda perspektif sunmalıdır. Sınıf mücadelesi çok katmanlı bir gerçekliğe sahiptir. Ekolojik mücadeleyi bir kenara koyduğumuzda sınıf mücadelesinin seyrini ezilenlerin tarafına çevirmekten uzaklaşacağımızın bilinci ile Hasankeyf’ten Munzur’a, Cerattepe’ye Akkuyu’ya ekolojik mücadeleyi büyütme iddiasına sahip olmalıyız. Çünkü yaşam bir bütündür, her yönü özgürleştirilmek zorundadır! (Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu