GüncelManşet

Kobanêʼden, direniş ve umuda dair notlar-2

“Kobanê’deki devrimciliğin bize verdiği olanaklar muhteşem ve çok büyük.”

Kobanê: Özgür Gelecek: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Hikmet Acun: Ahlak olarak da tarz olarak da kendimle ilgili pek konuşmayı sevmen bir insanım. Bu Nejat’ta da çok bariz vardı. Belki aile alışkanlıklarımızla da ilgili bir şeydir kendinden çok fazla söz etmemek.

Burada nasıl bir Kobanê ile karşılaştınız? Devrimci örgütlerin buradaki duruşu ve varlığını nasıl tanımlıyorsunuz?

Buraya geldim ve anlamaya çalıştım Kobanê’yi ve fark ettiğim şey şu oldu! Türkiye’deki Kobanênin buradaki Kobanê ile alakası yok. Bu IŞİD içinde geçerli. Bizzat savaş içerisinde deneyimlenmiş olan IŞİD, Türkiye’deki IŞİD ile aynı değil. Gerçi Türkiye’de IŞİD’i doğru dürüst tahlil eden siyasi bir yapı çıkmadı şu ana kadar. O da işin paradoksu. Kobanê’yi de konuşan, tartışan ve Kobanê üzerinden devrimci geleceği anlamaya çalışan tartışmalar gördüm Türkiye’de.

hikmeta cunTabi bunlar kamuya açılmadı. Açılmamasının nedenleri var. Türkiye sol hareketinin aslında geldiği yeri de gösteriyor bize Kobanê. İşaret oldu Kobanê. Şunu söyleyebilirim çok çetin bir savaş var burada. Çok gerçek bir savaş bu. Yani insanların aksiyon filmlerinde izledikleri gibi değil. Ölüm çok gerçek. Mevzi, mayın ve kurşun çok gerçek. Ve bunların karşısında devrimci iradeyi yükseltmekte çok gerçek. Burada kavramlar dünyası soyut. Anlamlar dünyası inşa etmiyor devrimciliği.

Devrimci, çok fiili bir şekilde siper ve cephe savaşı gerçekliğini inşa ediyor. Ve bu anlamı ile buradaki devrimciliği oluşturan saiklerle Türkiye’de solculuğu oluşturan solcu saikleri de birbirinden ayırıyorum. Görünen ilk şeylerden bir tanesi bu. Bu anlamı ile şöyle bir işaret çıkıyor. Türkiye solu şuna gebe; Kobanê’de ortaya konulan devrimci bir dirilişi kendisine yol edinmesi gerekir. Kendini buradan var edecek ve buradan hareket etmeye çalışacak. Türkiye’deki işlerini görevlerini, buradan halledecek. Buradan anlamaya çalışacak ve kendisini yeniden konuşlandıracak.

Ya da burası arı bir yer olarak kalacak. Türkiye solu giderek aynı örgütün ve partinin içinde olsa bile buradaki cephenin karşısında gerileşecek. Bu çok açık. Bu benim soyut bir tespitim değil buradaki savaşın ortaya çıkardığı ipuçlarıdır. Ne düzeyde anlarlar onu bilmiyorum ama umarım anlarlar.

Burada başka bir şey daha var! Ortamda şakalar yapmaya çalışıyorum. Bilinçli olarak ortamı sulandırmaya çalışıyorum çocuklar savaştan geldikleri için. Onlar ise gündelik yaşamlarında ölümü, savaşı sıradanlaştırmaya çalışıyorlar. Bu çok hoş ve güzel.

“Bir örgütün altında bulunmak insanı devrimci de yapmaz”

Evet devrimci olmanın da özelliklerinden biri bu. Tesadüfen ölmüyorsun ve onu kendi yaşam habitatında sıradanlaştırıyorsun bu çok güzel bir şey.  

Tabi burada çok genç arkadaşlar tanıdım. Çok kıymetli insanlar. Yani hangi parti veya örgütten olursa olsun burada olmaları onların kişisel kararlarıydı her şeyden önce. Bu çok önemli ve kıymetli bir şey. Hiç kimse onları buraya zorla göndermedi. Kendi özgür kararları ile geldiler. Karar vermek insanın hayatında bir durum ile çıkar ve bu durum senin devrimciliğini sınar. Ve vereceğin karar tarihin toplam okumasıdır. Ya oradan saparsın ya da o anın içerisinde olursun. Bu anlamı ile burada genç arkadaşların bireysel devrimci tarihleri açısından bile çok kıymetli bir şey bu. Yani bir örgütün altında bulunmak insanı aklamaz, insanı devrimci de yapmaz. Hatta şu ve ya bu şekilde mekanizmanın bir yerinde olmakta bir insanı tek başına devrimci yapmaz. Çünkü devrimciliğin bizatihi kişiseldir. Onun fiili eyleminin kolektif olması başka bir şey devrimciliğin bizatihi kişisel tarihimizle ilgilidir. Tarihimizi biz kendimiz yaparız.

Burada devrim Ahmet, Mehmet, Mazlum’un fiili elemi içerisinde gerçekleşiyor devrim. Bizatihi onun kararı onun iradesi içerisinde şekilleniyor. Çok gerçekçi çok somut. Yani mazlum varsa o anda devrim var. Bu anlamıyla herşeyi çok kıymetli ve değerli tarihsel bir eylem üstleniyorlar. Yani Türkiye solu bu anlamıyla buraya çok başka bakmak durumunda. Bambaşka okumak durumunda. Bizatihi teorisini buranın üzerinden doğru şekillendirmek zorunda.

08Değişik yazılar yazmayı düşünüyorum. Walter Benjamin’in ifadesiyle tarihin geri çağırılması üzerinden okuyabiliriz. Bunu teorik olarak bir üniversitede konuştuğun vakit çok soyut kalabilir. Ama Walter Benjamin’in o soyut çevrede konuşulan tarih kavramının gerçeği burada benim sağımda solumda. Tarihin geri çağırılması diyor Benjamin. Tarihi geri çağırdığın zaman devrimlerle karşılaşırsın ya da devrimci bir ana girersen geçmişten çağırırsın. Mahir Çayan burada, işte tarihi çağırmak dediğimiz olay bu. İbrahim Kaypakkaya burada, Deniz Gezmiş burada. Yani bütün öncülerin geçmiş bir zaman diliminde kaldığı sanılan bütün hikayesi, öyküsü devrimcinin bugünü. Tarih geçmişten çağrılıyor işte. Varlık burada. Zamanla varlığın kesiştiği an burası. Yani şunu anlatmak istiyorum.

Kobanê’deki devrimciliğin bize verdiği olanaklar muhteşem ve çok büyük. Bunu abartı anlamında falan söylemiyorum. Buraya bizim nasıl baktığımızla ilgili bir şey. Bu anlamıyla TDH gelecekte düşünsel zemininde varoluşsal zemininde geçmiş. Tarihle kurduğu ilişkiyi de artık ne ise artık bunu okumakla mükellef.

Kobanê’yi böyle gördüm ve çok etkilendim. Bu çok kıymetli ve önemli bir eşik odlunu düşünüyorum. Rojava devrimi TDH açısından bütün tarihinde, bütün zamanlarında çok önemli bir eşik. TDH’nin bu eşikle kuracağı ilişki, onun geleceğini belirleyecek.

Rojava ile ilişkilenen hareketler tarihi alıp götürür. Bu anın dışında kalan örgütler tarihten silinecektir. Bu benim keyfi bir soyutlamam değil bu tarihin bize gösterdiği çok sarih bir durum. 

87Burada nasıl bir yönetimle karşılaştınız ya da beklediğiniz tablo böyle miydi?  

Buranın yönetimi için konuşmak çok erken. Şu anda konuşursak haksızlık edebiliriz. Daha doğrusu haksızlık da değil. Yanlış ve eksik şeyler söyleyebiliriz.

Suphi Nejat’ın şehit düştüğü yere gittiniz, o anki duygularınızı anlatabilir misiniz?

Miştenur’a gittiğim zaman öyle gözümün önünden bir aktı. Çok kıymetli bir şey Nejat’ın orda olması, ölümü de çok anlamlı. Nejat’ın Kobanê’ye esas geliş nedeni şuydu, birilerinin kısa devre olması gerekiyordu. Denizlerin, İbrahim Kaypakkayaların kısa devre olduğu gibi. Kısa devre olursa, arkası gelir diye Nejat Kobanê’ye  geliyor. Kaleme aldığı broşüründe de buna çok önem verir.    

Hayat bizi şuna zorluyor “Hayat bir iç savaş” Nejat’ın dediği gibi. O iç savaşa katılsak ta, katılmasak ta bir iç savaş. Çünkü burjuva kapitalist ilişkilerini durmadan üretiyor. Sömürü çok gerçek, sefalet çok gerçek, ekonomik şiddet çok gerçek insanların borçlandırarak köle edilmesi çok gerçek, kadın sorunu çok gerçek her şey çok gerçek ve bu bir iç savaş. Hayatı bir iç savaş olarak anlamayan gider.

    

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu