GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | “Hudut Namustur” Sloganı Üzerinden Kadın Düşmanlığı

Türkiye’de siyasetin dili eril ve cinsiyetçidir. Türkiye’deki siyasetin odağında milliyetçilik ve kadın düşmanlığı vardır.

Suriyeli mülteciler üzerinden başlayan ve Taliba’nın Kabil’de hakimiyeti alması ile Türkiye’de göçmen ve mülteci karşıtlığı boyut kazandı. Göç tartışmaları sürerken Taliban’ın Kabil’e girişiyle yeni göç dalgası ile birlikte göçün daha da yoğunlaşarak devam edeceği ve Türkiye’deki mülteci nüfusunun artacağı tahminleri yapılmaya başlandı.

Burjuva muhalefetin körüklediği mülteci karşıtlığı “Öfkeli Genç Türkler” ismiyle bir grubun “Hudut Namustur” yazılı pankart asmasıyla karşılık buldu. Ardından mülteci düşmanlığını siyasi bir argüman haline getirmeye çalışan İyi Parti ve CHP’de benzer söylemlerle il ve ilçe binalarına pankart asmaya başladı.

TC’nin karakteristik özelliklerinin burjuva siyasetin bütün paydaşlarında temsil bulduğu ve yenişme kavgasına dönüştüğü bir örnek olarak “Hudut Namustur” çıkışı iktidarından muhalefetine burjuva siyasetin bütün kirliliğine pek çok pencereden ayna tutuyor.

İhtiyaç hissettiğinde Avrupa’ya “sınır kapılarını açarız” tehdidi savuran AKP’den, lümpen bir göçmen karşıtlığı üzerinden siyaset yapan CHP’ye, “Öfkeli Türk Gençler” adının işaret ettiği paramiliter güçlere kadar bütün paydaşlar milliyetçilik, ırkçılık, mülteci düşmanlığı, kadın düşmanlığı temelinde TC’nin karakteristik özelliğini yaşatmaktadır. Göçmen ve mülteci politikasında ayrışıyor gibi görünenler, milyonları göçe zorlayan, yerinden-yurdundan, yaşamından eden savaş politikalarını körükler, savaş tezkerelerine imza atarken aynılaşmaktadır. Bu aynılar savaşında göçünde mülteci yaşamlarında sorumlularıdır.

Siyasetin Dili Eril ve Cinsiyetçidir

Erkek egemen anlayışın en kirli hallerinin yansımalarını Türkiye siyasetinin bütününde görmek mümkün. Bu yüzden erkek egemen devletin ırkçılık, milliyetçilikle bezeli politikalarının ürünü olan sadece bir slogan dahi kadın düşmanlığı ile bezenmektedir. Mülteci düşmanlığı, ırkçılık ve milliyetçilikle bezenen “Hudut Namustur” sloganı aynı zamanda kadın düşmanıdır. Hududu namus olarak tanımlamak erkek egemen aklın kadın bedeni üzerinde tahakküm kurma çabasının en yalın ifadesidir.

Türkiye’de siyasetin dili eril ve cinsiyetçidir. Türkiye’deki siyasetin odağında milliyetçilik ve kadın düşmanlığı vardır. Dün “her kürtaj bir Uludere’dir” söyleminde buluşan milliyetçilik ve kadın düşmanlığı bugün “Hudut Namustur” sloganında buluşmaktadır. Ve Deniz Poyraz katliamında vücut bulmuştur.

Biz biliyoruz ki hudutları egemenler arası mülkiyet kavgası çizer. Ve bu sloganda mülkiyet kavramının kadın düşmanlığı ve milliyetçilikle bütünleştirilerek kitleler üzerinde hakimiyet kurmak için söylenen cinsiyetçi bir ifadedir. Mültecileri yaftalamak için kullanılan “tacizci, tacavüzcü” propagandasının başka bir biçimde ifade edilişidir.

Erkek egemen devlet eliyle işlenen kadınlara dönük suçlar yokmuşçasına, her gün onlarca kadın şiddete maruz kalmıyor, katledilmiyormuşçasına, şiddet faili erkekler devlet eli ile korunmuyormuşçasına kadına yönelik suçlar mülteci karşıtlığı için araçsallaştırılmaya çalışılmaktadır.

Erkek egemen akıl aslında toplumun en geri iki yanına seslenerek kendini var etmeye, güçlendirmeye çalışmaktadır. Biri TC’nin varoluş kodlarından olan milliyetçilik diğeri ise toplumun bütün katmanlarına sirayet etmiş olan namus kavramı.

Toplumun en geri en çürümüş yanına seslenerek başka bir çürümenin önü açılmaya ve böylelikle erkek egemen iktidar güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu yüzden hiçbir slogan sadece slogan değildir, sıradan ve yüzeysel değildir.

Her sloganda ideolojilerin yansımaları ve halkı harekete getirme çağrısı vardır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu