GüncelMakaleler

ANALİZ | Güneşe Uğurladıklarımızın İradesini Kuşanalım! 19 Aralık Hapishaneler Katliamı!

Amaç kendilerinin söylediği gibi "hayat dönüş" değildi. Amaç F tipi ile beraber siyasi tutsakları tecrit etmek, baskı altına alabilmek, devrimcilerin iradesini kırarak F tipi hapishaneleri doldurmaktı.

İşkencede tükeniyor günlerim. Yara-bere-kan içinde inlerim… Kardeşlerim yanıyordu ateşte, ölüm orucunda ölür peşpeşe… Neylersin be cellat sen neylersin. Hiç usanmaz zulüm cefa eylersin. Bizden kemlik, döneklik mi beklersin? Hücrem demir, yürek demir, can demir…

Yukarıdaki mısralar Hasan Hayri Aslan’a ait, 12 Eylül faşist cunta döneminde Amed zindanları için yazmış, ne kadar tanıdık değil mi kelimeler!

Kelimelerin bizim için tanıdık olmasının nedeni TC’nin faşist, katliamcı gerçekliğinden geliyor. Yıllar, aylar geçse de, tarihler değişse de faşizm varolduğu süre boyunca yaşatacakları değişmiyor, değişmeyecek.

TC kurulduğu günden bugüne hapishaneleri her zaman kendisine karşı mücadele edenleri ıslah ve yok etme aygıtı olarak kullandı. TC’nin zindan tarihi katliamlarla doludur, tüm bu katliamların ortak noktası ise karşısında oluşabilecek, mücadele edecek olan herkesi yok etmektir.

Dışarıda mücadele yükseldiği zaman, TC zindanlarda tuttuğu devrimci, yurtseverlere saldırarak gözdağı vermeye çalışır. Bu söz daha çok dışarıda mücadele yürüten devrimci ve yurtseverleredir. Ama her zaman kaybeden de kendisi olmuştur. Tarih TC’nin zindanlarda yaptıklarından çok devrimci ve yurtseverlerin zindan direnişleri ile var olmuştur. Faşizmin zindanları var ise devrimci ve yurtseverlerin de demirden iradeleri vardır. Biz sadece yapılan katliamları değil, bu katliamlarda ortaya konan direniş ve iradeyi unutmayacağız.

Diyoruz ya “TC’nin tarihi katliamlar tarihidir” diye işte katliamlardan biri de 19 Aralık hapishaneler katliamıdır. 19 Aralık 2000 Hapishaneler Katliamı, TC’nin tarihindeki ne ilk hapishane saldırısıdır ne de son saldırısı olacaktır. Hapishaneler her zaman siyasi tutsaklarla TC arasında bir mücadele alanı olmuştur, olacaktır da.

19 Aralık 2000’de hapishanelere yönelik gerçekleşen katliam saldırıları, anlık ortaya çıkmamış; yılların biriktirdiği öfke, korku ve hıncın TC tarafından zirveye taşınması şeklinde yaşanmıştır. 19 Aralık 2000 sürecinin başlangıcının, 1991 yılında çıkarılan “Terörle Mücadele Yasası” ve 1996 yılında yayınlanan hapishanelerle ilgili genelgeyle başladığını söylemek yanlış olmaz.

İlk olarak Eskişehir Hapishanesi’nin F tipine çevrilmesiyle beraber devrimci tutsaklar buna karşılık başta Eskişehir F Tipi’nin kapatılması ve genelgenin tümden iptali için ölüm orucu başlattılar. 69 gün süren ölüm orucu eyleminde, 12 devrimci tutsak güneşe uğurlandı.

Faşist TC devleti, ortaya konan irade karşısında geri adım atmasına rağmen kısa bir süre sonra Buca, Ümraniye ve Diyarbakır hapishanelerine yapılan saldırılarda 17 devrimci, yurtsever tutsak katledildi. Takvimler 1997 yılına geldiğinde ise Ağustos Genelgesi olarak bilinen ve içeriği F Tipi hapishanelere geçiş olan genelge yayınlandı.

F tipi hapishanelerin yapımına başlanan 26 Eylül 1999 tarihinde Ankara Ulucanlar Hapishanesi’ne düzenlenen saldırıda 10 devrimci tutsak katledildi. Bu tarihten sonra da hapishanelere yönelik saldırılara ara verilmeden devam edildi. Devrimci tutsaklar tüm yaşananlara karşı yani F tipi hapishanelere karşı süresiz açlık grevi başlattılar. Açlık grevleri 45. günden sonra ölüm orucuna dönüştürüldü.

Devrimci tutsakların ortaya koyduğu eylemin büyümesi, gelişmesi sonucunda devlet daha önceden hazırlıklarını yaptığı operasyon kararı alındı.

19-22 Aralık tarihleri arasında aynı anda 20 hapishaneye düzenlenen askeri operasyonda 28 devrimci tutsak yaşamını yitirdi.

Amaç kendilerinin söylediği gibi “hayat dönüş” değildi. Amaç F tipi ile beraber siyasi tutsakları tecrit etmek, baskı altına alabilmek, devrimcilerin iradesini kırarak F tipi hapishaneleri doldurmaktı. Tüm bunları zaten dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk dile getirmişti. “Teröristleri kendi terörlerinden kurtarma”, “Asıl amaç, ölüm oruçlarını bitirmek değil, devletin otoritesini sağlamaktır” vb.

Kendilerinin de dedikleri gibi amaç, kimseyi kurtarmak değil amaç hapishanelerde ortaya çıkan devrimci iradeyi yok etmekti.

Bu katliamda faşist TC, 10 binin üzerinde asker kullanmış ve operasyon tek merkezden idare edilmiştir. Her türlü ateşli silah kullanılmış hatta Bayrampaşa Hapishanesi C 1 Koğuşu’nda kalan kadın tutsaklardan 5 kadın tutsak yanıcı gazla koğuşlarında yakılarak katledilmiştir.

Tüm yaşananlar aslında ’90’lı yıllarda büyüyen mücadeleyi kırmak ve yok etmek için yapılmıştır. Ama biz diyoruz ki, sadece sizin katliamınızı değil;

Y.Güder Öztürk’ün, Fırat Tavuk’un, Ali Ateş’in, Aşur Korkmaz’ın, Özlem Ercan’ın, Şefinur Tezgel’in, Nilüfer Alcan’ın, Gülser Tuzcu’nun, Seyhan Doğan’ın, Mustafa Yılmaz’ın, Cengiz Çalıkoparan’ın, Murat Ördekçi’nin, Ahmet İbili’n, Alp Akça Akçagöz’ün, Ercan Polat’ın, Umut Gedik’in, Rıza Poyraz’ın, Fidan Kalsen’in, İlker Babacan’ın, Fahri Sarı’nın, Sultan Sarı’nın, Murat Özdemir’in, Ali İhsan Özkan’ın, İrfan Ortakçı’nın, Hasan Güngörmez’in, Yasemin Cancı’nın, Berrin Biçkiler’in, Halil Önder’in ve sonrasında ölüm orucunda güneşe uğurladığımız Nergiz Gülmez’in ve Muharrem Horoz’un…Ve daha yüzlerce devrimci tutsağın direnişi ve iradesini de unutmayacağız.

Devrimci tutsakların F tipi hapishanelere taşınmasından sonra da ölüm oruçları devam ettirildi. Bu eylem ve direnişlerin sonucunda 122 devrimci tutsak yaşamını yitirirken 500’e yakın devrimci tutsak, zorla müdahale sonucu ileri derecede Wernike Korsakoff hastalığına yakalandı ve halen tedavisi mümkün olmayan bu hastalıkla yaşamlarını sürdürüyorlar.

 O günden bugüne…

19 Aralık katliamından bugüne hapishanelerde mücadele sürüyor. AKP-MHP faşist iktidarı, siyasi tutsaklar üzerinde baskı politikaları her geçen gün artıyor.  Baskılara karşı hapishanelerde direniş de sürüyor. AKP-MHP iktidarı yeni yasalarda çeteci, tecavüzcü ve katillerini serbest bırakırken yüzlerce hasta siyasi tutsağı hapishanelerde tutmaya ve katletmeye devam ediyor. Hapishanelerde siyasi tutsaklar ise mücadele etmeye devam ediyorlar.

Hapishaneler bugün mevcut faşist iktidara muhalif olan herkes için bir sopa işlevi olarak kullanılıyor. Covid-19 nedeniyle pandemi koşulları hapishanelerde sürmeye devam ediyor. Pandemi bahane edilerek siyasi tutsakların birçok hakkı gasp edilmeye devam ediliyor iktidar tarafından. Tüm bunların karşısında ise siyasi tutsakların da direnişleri de devam ediyor.

Hasta tutsaklar için yapılan birçok başvuru ATK tarafından yok sayılıyor. İHD’nin 28 Haziran 2022 tarihinde açıkladığı 2021 yılı Türkiye hapishanelerinde hak izleme raporuna göre hapishanelerde en az 52 mahpus yaşamını yitirmiş. Bunlardan 13’ünün intihar ettiği, 15’inin Covid-19, 18 mahpusun ağır hastalıkları, 5 mahpusun şüpheli nedenlerle yaşamını yitirdiği ve 1 mahpusun ölüm nedeninin açıklanamadığı görülmüştür. Yine İHD raporuna göre 20 Ekim 2022 tarihine kadar en az 69 mahpusun yaşamını yitirmiştir.

19 Aralık hapishaneler katliamı döneminde yapılanlar bugün yapılmaya devam ediliyor. Faşist TC devleti, o gün de kendisine karşı mücadele edenleri yok etmek için kimyasal kullanıyordu, bugün de kullanıyor. O gün de siyasi tutsakların iradesini yok etmeye çalışıyordu, bugün de aynısını yapıyor.

O gün de siyasi tutsaklar direniyordu, bugün de direniyorlar. Bize düşen, 19 Aralık hapishaneler katliamında güneşe uğurladıklarımızın iradesini kuşanarak mücadele etmek ve zindanların sesi olmaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu