Güncel

19 Aralık katliamının cezasını AİHM değil halk kesecek!

20-21 Kasım 2012 tarihli günlük gazetelerde AİHM’nin 19 Aralık katliamında “orantısız güç kullanıldığı” için TC devletini 69 bin Euro para “ceza”sıyla mahkûm ettiği yayımlandı. Haber o kadar kısa verilmişti ki, 30 insanın katledilmesinin, onlarcasının sakat kalmasının hiçbir önemi, değeri yokmuş gibiydi. Ama gerçekten de öyle… 30’u dört gün süren katliam operasyonunda, 122’si katliam ve F tiplerine karşı mücadelede toprağa düşen, yüzlercesi sakat kalan devrimcilerin hiçbir önemi yoktu. Haber yapılmasının tek dayanağı vardı: TC’nin AİHM tarafından sözde mahkum edilmesi.

Toplumsal algı olarak AB bir demokrasi havarisi, AİHM’de onun adalet dağıtıcı meleğidir. TC “hukuk devletinde” iç hukuk yolları tıkandığında, adil bir sonuç alınamadığında AİHM kapısı çalınır. AİHM, kendisine gelen çoğu dosyada TC’yi suçlu bulur, para cezası verir. Bu süreğen pratik toplumda AİHM’in misyonu, onun gerçek yüzünü silikleştirir. Adalet meleği tamlamasında adalet ile melek arasındaki Azrail veya şeytan sıfatı unutturulur, gösterilmez.

AİHM’in verdiği para cezaları caydırıcı bir özellik taşır ya da öyle öngörülür. Caydırıcı özelliğin yanı sıra görülmesi gereken bir nokta daha var. İşlenen suçun türüne göre verilen para cezası caydırıcılıktan çok davacı tarafları uzlaştırıcı niteliğe bürünür. Adına pişkince “Hayata Dönüş” denilen katliam operasyonundan on yıl sonra TC’ye verilen para cezası da bir mahkumiyet veya cezalandırma değildir. AİHM’e başvuran ve bizzat katliamı yaşamış devrimcileri sistemle uzlaştırma hamlesidir. Verilen kararın gerekçesi kapitalist sistemin ve de devletin kendisine dair değil, onların kullandığı yönteme dairdir. Zira, 19 Aralık sadece TC devletinin değil, ABD ve AB emperyalizmi ile birlikte yapılan bir katliamdır. Bu nedenle AİHM uzlaşma çabası içindedir, verdiği karar da bunun bir göstergesidir.

AB emperyalizminin bir kurumu olan AİHM’in kararı esas misyonuna uygun bir karardır. AİHM’in görevi kapitalist sistemi, bu sistemin koruyucusu devleti yargılamak ve cezalandırmak değildir. Kapitalist sistemin çürümüşlüğünü örtbas etmek, onarmaktır. 19 Aralık katliamına dair verilen karar da tam olarak bunu göstermektedir. TC faşizmine “orantısız güç kullanma” terbiyesi vardır. TC tutsakları katlettiği için değil “orantısız güç kullandığı” yani katlederken kullandığı yöntemden dolayı eleştirilmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa’yı, Celali isyanlarına destek olduğu için yanına çağırıp kementle boğdurması gibi, TC’nin de ecdadına örnek olup işi usulüne göre yapması salık verilmiştir. Bir yandan da devrimcilere “uslu durun” denmektedir.

Para cezasının TC faşizmi için caydırıcı bir etkisi olabilir mi? AİHM’in de böyle bir derdi yoktur. Devletin devamlılığı esassa gerisi teferruattır sözü TC’nin temel düşüncesidir. Yani devletin devamlılığı için katliam, sürgün, işkence hepsi mübahtır. Öyle ki TC’nin yakın tarihi AİHM’in verdiği para cezaları ile doludur. Parasıyla değil mi?

Egemen sınıflar kendi yasalarıyla kendilerini aklayıp paklayabilirler. Bir değil on değil benlerce 19 Aralık katliamı yapabilirler. Yüzlerce devrimciyi katledebilirler. Devrimciler ise bir değil bin kez doğarlar. Bu düzenin yasaları ancak kendilerini bağlar. Onlara sözümüz şudur: “İp de geçirsen boyunlarımıza/ Ya da bir kurşun alınlarımıza/ Asla soyunmayız inancımızdan!

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu