GüncelMakaleler

GÜNCEL | “Kalbi ve Aklı Güçlü” Devrimciliği Büyütmenin Yolu

"Patriyarkal kapitalizme karşı son derece haklı öfkemiz gerçek bir devrimci zemine yaslanmalı, proleter sınıf bilinciyle buluşmalıdır. Eylemimizi bu bilinçle kuvvetlendirmeliyiz"

Sosyalist devrimci gençler için Marksist klasikleri okumak, özümsemeye gayret etmek entelektüel bir çalışma ya da “boş zaman”larda gündeme çekilecek bir meşguliyet değildir.

Öncelikle Marksizm’in yöntemi olan diyalektik materyalizmi kavrama, devrimci politikayı bu yöntemle yorumlama ve devrimci eylememizi bu bilinçle yönetme zorunluluğumuz var.

Bu öğretinin muazzam uygulayıcısı Lenin’i okumak bu yöntemi kazanmanın okulundan geçmektir. Çünkü Lenin’in olay ve olguları ele alırken meseleyi asla tarihsel bağlamından koparmadan nesnel koşulları hesaba katarak “somut durumun somut analizine” dayanan devrimci eylem planı çıkarma ustalığından daima öğreneceğimiz şeyler vardır. Tam da bu yüzden Marksist klasikleri okurken dikkatimizi yoğunlaştıracağımız temel nokta “yöntem” kazanmak olmalıdır.

Özellikle son yıllarda, onlarca coğrafyada ezen-ezilen çelişkisinin devrimci ayaklanma ve isyanlar biçiminde boy verdiği gerçeğinden bakarsak Fransız İhtilali, Paris Komünü, kapitalizm ve sınıf savaşımı, ulusların kendi kaderini tayin hakkı konusu, “vatan savunması” ve sosyal şovenizm, Ekim Devrimi ve SSCB deneyi, kadın kurtuluş mücadelesi gibi bir çok özgün tarihsel deneye döne döne başvurarak bugünle bağını kurma; an’ın devrimci görevlerini bu yöntemin ışığında ve elbette kendi özgünlüğümüzde saptamanın paha biçilmez olanağına sahibiz.

Yine devrimin başarısı için en önemli silah olan örgüt-parti teorisi, devrimci strateji ve taktik, devrimci politika, kitleleri örgütleme, öncülük, devrimin kadrosunu yaratma anlayışı, iktidar bilinci, geri çekilme anlarını bile ayaklanmaya hazırlık görüş açısıyla değerlendirme bilinci, sosyalizm için devrimci zor-şiddetin olmazsa olmazlığı gibi bugünün yakıcı sorunlarına dair önemli bir külliyata sahiptir Marksist eserler.

Sosyal medya platformlarının çeşitlenmesi ve özellikle son on yıldır yaygın kullanımıyla birlikte devrimci yaşamımıza yansıması da etkin oldu. Ajitasyon-propaganda işlevi görmesi itibariyle örgütlenme ve hatta Gezi/Haziran ayaklanması gibi büyük tarihsel olaylarda tuttuğu yer yadsınamaz. Bunu tartışmadığımız gibi “sosyal medyanın kullanımı” tartışması da bu yazının konusu değil. Ancak çok net olan bir gerçek var ki; yeni kuşak (Y kuşağı ve özellikle de Z kuşağı diye tabir edilen) neredeyse tüm “bilgi-birikim”ini sosyal medya platformları içeriklerinden oluşturuyor.

Devrimci gençlik de aynı tüketim kültürünün bir parçası olmaktan azade değil ne yazık ki! Sosyal medya platformlarında devrimci mücadelenin ciddi meseleleri etrafında dönen tartışmaları, yürütülen polemikleri izleyerek birikim yaratmaya ve her biri ayrı ayrı okunması, öğrenilmesi ve derinleşilmesi gereken konulara dair yaklaşım belirleyeme çalışılıyor.

Muazzam tarihsel devrimci deneylerin ve dünya devriminin sorunlarını içeren bizzat Marks, Engel, Lenin, Rosa, Clara, Kollantai, Stalin, Mao, Che gibi usta ve ardıllarınca üretilmiş kaynaklara ulaşmak gibi bir şansımız varken niye bu şansı değerlendirmiyoruz?

Sosyal medya mecralarında dönen bir kaç cümle düzeyindeki sınırlı cephaneyle, burjuva ideolojisinin ateş hattından “sağ çıkmak” mümkün mü? Disiplin ve istikrarla Marksist eserleri okumalı, “az ya da çok” anlamaya takılmadan mutlaka bir Marksist teorik zemin oluşturma yoluna gitmeliyiz. Bu sadece yeni devrimcileşen gençlerin, genç kuşakların sorunu değil sosyalist devrimci kavganın içinde yer alan her yaştan militanın da sorumluluğudur.

Bu eksiklik nerelerde çıkıyor?

Politik-devrimci platformlarda yapılan tartışmalardaki soyutlama gücünde, kaleme alınan bir propaganda yazısındaki kavram zenginliği ve tarihsel örneklere güçlendirilme düzeyinde, bir gazete ya da dergiye verilen röportajda kullanılan dilin hedef kitlesinin dikkatini çekecek sadelik ve somutlukta oluşunda ve hatta gündelik yoldaş sohbetlerimizde rastlayabiliriz örneğin.

Marksizm’in kavramlarına ve parti literatürüne yabancılık, kulaktan dolma bilgilerin yol açtığı bulanık teorik zihin ve haliyle derinlik yoksunluğu gibi somut kimi sonuçlardan  söz edebiliriz.

Devrimci sosyalistler olarak dünya proleter devrimi ve bölge devrimi yaklaşımının, Kürdistan Devrimi ve Kadın Devrimi’nin  ideolojik, teorik, politik ve örgütsel deney ve gelişiminin ele alındığı; işçi sınıfı ve ezilenlerin özlem ve taleplerini bayraklaştırmanın örgütsel olanaklarına yoğunlaştığı yine karşı devrimle tutuşulan savaşta yenilgi ve zaferleri analize tabi tuttuğu, bilim ve sanat gibi alanlarda dahil olmak üzere ekolojik kriz gibi konularda  da  devrimci yaklaşım ve teorik üretimlerin yapıldığı; kısacası sayısız konuda tespit ve yaklaşım belirlendiği, zengin bir devrimci yazınsal üretimin sahibiyiz.

Hiç biri iyi vakit geçirmek için yapılan masa başı sohbetlerde karar verilen, “yazmış olmak için” yapılan üretimler değildir. Hepsi sınıf mücadelesini, devrimci savaşımı, burjuva sınıf ideoloji karşısına kendi proleter sınıf bilincimizi oluşturmak, yükseltmek ve geliştirmek için yapılan üretimlerdir. Öyleyse, devrimci savaşımın dayattığı ihtiyaçlar kapsamında bu teorik birikimden yararlanarak devrimci donanımımızı güçlendirmek zorundayız. Devrimin zaferi için bu olmazsa olmazdır.

Devrimci kavgaya sıkı sıkı tutunmanın kişisel özgünlük taşıyan sebepleri olabilir elbette. Hatta çoğu savaşçının devrimci fikirlerle tanışarak sınıf mücadelesinde yerini alması “kişisel, öznel” dir. Bir çocuk işçinin kendi ağırlığından tonlarca kat fazla olan pres makinası altında ezilerek can verdiği, dünyanın siyahları olan göçmenlerin “sınırsız” sömürü ve ırkçılık cenderesinde olduğu, yerde göllenen kendi kanıyla katliamcı erkeğin adını yazmak zorunda bırakılan kadını, Kürtçe konuştuğu için öldürülen Kürt halkını biliyoruz, görüyoruz.

Ölümsüzlerimizin mezarlarına defalarca yapılan saldırılarla öfkemiz  bilenirken bir de yakınlarından kaçırılarak kaldırım altına istiflenen cenazelerimizi tanık olduk. Sömürgeci saray faşizminin, erkek egemenliğinin, tek varoluş amacı emek sömürüsü olan bir avuç kapitalist asalağın ezilenlere dönük geliştirdiği birçok saldırı  karşında müthiş öfkelenmiş ve hatta “bundan daha kötüsü, daha aşağılığı yapılamaz” diye düşünmüşüzdür çokça.

İşte bu patriyarkal kapitalizme karşı son derece haklı öfkemiz gerçek bir devrimci zemine yaslanmalı, proleter sınıf bilinciyle buluşmalıdır. Eylemimizi bu bilinçle kuvvetlendirmeliyiz.

Bu ancak Marksizm’i ve onun en iyi öğrencisi olan Lenin’i okuyarak tarihten bu güne sayısız başlık ve içerikteki devrim ve sosyalizm derslerini kuşanmakla mümkündür. Çünkü bu dersler ışığında yöntem kazanır, onlarca coğrafyada gelişen ayaklanmaları yorumlar, birleşik devrim mücadelesinin umutlu, dirençli, yılmaz birer savaşçısı olabiliriz.

Bilimsel sosyalizmle buluşmak, Marksist klasiklere asgari düzeyde hakimiyet kazanarak diyalektik materyalizmi yöntem edinmek, dünya devrim deneylerini özümsemek ve devrimci önderlerin, ölümsüzlerimizin yaşamlarından-savaşçılıklarından öğrenmek; devrimci aklımızı dinamik kılmanın, bilincimizi sağlamlaştırmanın ve tüm faşist saldırı ve zulme karşı devrimci irademizi bükülmez kılmanın koşuludur.

Yeryüzünde her koşul altında devrimci savaşımın yürütüldüğünün, komünist parti öncülüğünde mücadele eden bir avuç kadronun neler başarabildiğinin, dünyanın sayısız ülkesinden yükselen “nefes alamıyoruz” isyanının, enternasyonal kadın direnişinin, hiç bir acının boşuna çekilmediğinin, “bireysel özgürlük” safsatasına karşı örgütlü-partili eylemin kazandırdığının bilinciyle devrimci eylemimizi yükseltebiliriz. Kalbimiz an be an “uğruna ölünecek yüce değerlerimiz” var tınısıyla çarparken “ya zafer, ya zafer” adanmışlığı bilincimiz olur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu