GüncelMakaleler

GÜNCEL – AKP-MHP İKTİDARI PANDEMİYİ YAYIYOR!

"Kitlelerin pandemi politikalarına duyduğu güvensizlik ve önümüzdeki süreçte pandemi vakalarının saklanamayacak düzeye geleceği düşünüldüğünde kaynayan bir kazandan ve toplanan bulutlardan bahsetmek kaçınılmaz görünüyor"

14-18 Eylül tarihlerini eylem süreci ilan ederek ülkenin dört bir yanında bir araya gelen sağlık emekçileri #YönetemiyorsunuzTükeniyoruz şiarıyla AKP-MHP hükümetinin pandemi politikalarına yönelik öfkeyi birçok noktada ortaya koydu.

Yer yer sokak eylemleri gerçekleştirilen, yerellerde açıklamalar yapılan, yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin fotoğraf sergileri kurulan ve bu süreçte siyah kurdele takarak pandemiden dolayı yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin anıldığı bir süreç oldu.

Takılan kurdelelerin ne anlam ifade ettiğine yönelik yapılan açıklamalarda; siyah kurdelelerin duyarlılık ve bu süreçte yaşamını yitiren sağlık emekçilerine yönelik sorumluluk bilinci yaratma hedefiyle kullanıldığı çokça ifade edildi.Suçun vatandaşa, yükün sağlık emekçilerine havale edilmesine karşı tavır alan TTB, devletin sağlık politikalarını eleştirirken pandemi politikalarında düzenlemeye gidilmesini talep etti.

AKP-MHP hükümeti sürecin başında BM tarafından yapılan ekonomik yardımlarla birlikte kısmi adımlar atarak, kontrol politikaları geliştirse de; bugün kitleleri sürü bağışıklığına mahkum ediyor. AKP-MHP hükümetinin çözümsüzlüğü pandeminin yayılmasını tetikleyen yerde duruyor.

“Ekonomimiz uçuyor” diyerek kitlelerin ekonomik kaygılarını frenlemek isteyen iktidar, pandemi sonrası derinleşen ekonomik krizi egemenlerin en az hasarla atlatmasını hedefliyor. Ekonomi politikalarında nasıl milyonlarca emekçiden ziyade büyük şirket sahiplerinin çıkarları düşünülüyorsa sağlık politikası da bu esas üzerinden yürüyor. “Aşı” iddiaları süreci kotarmanın başka bir biçimi oluyor.

Devlet ekonomi-sağlık terazisinde pandemiye karşı mücadele ederek halk sağlığının düşünülmesinden ziyade, esasa ekonomik kaygılarını koyuyor. Bununla paralel turizm sektörü ile ülkeye girecek sıcak para hedefiyle milyonlarca turiste kapıları açan iktidar pandeminin yayılmasının önünü açacak onlarca adım attı.

Pandemi vakalarının rakamlarının gizlenmesi, izolasyonun kaldırılması ve yahut güvenli takibin yapılmaması, vaka bulunan kişilerin temasta olduğu insanların testinin takip edilmemesi pandemi yokmuş havası yaratmanın “ekonomik istikrar” kaygısıyla gerçekleştirilen pratikleri oldu. Pandemi politikalarının başarılı olduğuna dair yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmadığının kitleler tarafından somut verilerle görülmesinden duyulan kaygı yine belirleyici bir etken oldu.

Sürecin başından itibaren tartışılan şeffaflık ilkesinin AKP-MHP hükümeti tarafından bir karşılığı olmasa da kitlelerin duyarlılığı bu konuda devleti zorlayan bir etken olmuştu. Devrimci-demokrat kurumların, DKÖ’lerin, STK’ların, tek tek bireylerin görülen vakaları kamuoyuyla paylaşması, deneyim aktarımları üzerinden oluşan etkileşim bu konuda belli bir basınç oluşturmuştu.

Bugün sürecin hem sağlık emekçileri açısından hem de kitleler açısından oluşturduğu yorgunluk bu etkileşimi yer yer düşürmüş bulunuyor. TTB ve SES yetkilileri tarafından verilerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden açıklamalar kitlelerin devletin gerçek resmini görmesini kolaylaştırdı.

Devlet bu dönemki tek sorumluluğu, maskelerin kullanımı ve fiziksel mesafeye uyulması noktasındaki çağrıları oldu. Böylelikle önlenebilir bir hastalık olan pandemiden her gün onlarca insanın yaşamını yitirir hale geldi.

Devletin pandemi politikalarına karşı kitlelerin öfkesi her geçen gün büyürken bunun AKP-MHP iktidarının karşısına dikilebileceği su götürmez bir gerçek. Devlet Bahçeli’nin TTB’ye yönelik kapatılsın çağrısı Sağlık Bakanı’nın gerçek verileri açıklayan ve açıklanmasını isteyen kişilere yönelik tehditleri kitlelerin öfkesinin başka kanallara yöneltilmeye çalışıldığını gösteriyor.

Fabrikalarda binlerce işçinin çalışması, hizmet sektöründe (AKP-MHP ittifakının politik olarak karşı durduğu alkollü mekanlar dışında) ayakta kalmak için hizmet sunması halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuluyor. Eğitim sürecinin bir sektör olarak ele alındığı, nitelikten ziyade sağladığı ekonomik gelir ve oluşturduğu istihdamın esasa alındığı bir eğitim politikası bulunuyor.

Eğitimin niteliksizliği en geniş kitleler tarafından anlaşılmış olmasına karşın,süreç bir şekilde manipülasyonlar eşliğinde kotarılmaya çalışılıyor.

Devlet önlem adı altında milyonlarca emekçinin, sosyal, psikolojik, ekonomik yaşamını olumsuz etkileyecek önlemleri almaktan çekinmezken şirketlerin geleceğini olumsuz etkileyebilecek bir politikayı keskin bir şekilde engellemeyi hedefliyor.

Bu durum kitleler nezdinde birçok tartışmanın açıktan yürütüldüğü bir tablo oluşturuyor. Son dönemde sosyal medya üzerinden gerçekleşen birçok tartışma fabrikalar, hizmet sektöründeki işletmeler, turizm gibi devletin ekonomik olarak etkilendiği noktalarda normalleşme adı altında milyonlarca emekçinin çalıştırılması üzerinden yürüyor. İş yerlerinde pandemi kol gezerken önlem adı altında eğitimin online “sürdürülmesi”ne karşı kitlelerin huzursuzluğu derinleşiyor.

Sosyal medya üzerinden gelişen tag eylemleri bu anlamda oldukça veri sunuyor. Bu tartışmaların ortaya çıkardığı politikleşme AKP-MHP iktidarını büyük oranda teşhir ederken kitlelerin bilincinde ciddi bir sıçrama fırsatı yaratıyor.

Yukarıda ifade ettiğimiz şekliyle kitlelerin pandemi politikalarına duyduğu güvensizlik ve önümüzdeki süreçte pandemi vakalarının saklanamayacak düzeye geleceği düşünüldüğünde kaynayan bir kazandan ve toplanan bulutlardan bahsetmek kaçınılmaz görünüyor.

Sistem içi kliklerin bu anlamda sessizliğini koruması ve kitlelere mevcut iktidarın pandemi ve sağlık politikalarından başka bir alternatif sunmaması kitlelerin öfkesini firenlemede burjuva partilerinin ortaklaştığına işaret ediyor.

Bu anlamda devrimci-komünist öncülerin sağlık örgütleri, DKÖ’ler STK’lar ile birlikte bir alternatif geliştirmesi bu gündem çerçevesinde kapsamlı bir politika üretmesi mevcut politikalar ve geliştirilen pratikle buluşma noktasında somut adımların sahibi olması süreci göğüsleyecek yerde duruyor.

Bu anlamda 14-18 Eylül sürecinde gelişen pratiklerle devrimci güçlerin buluşma düzeyini yükseltmek ve geliştirmek önümüzde duruyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu