GüncelManşet

Gever’deki katliam ve yıkım raporlaştırıldı

H. Merkezi:  78 gün boyunca sokağa çıkma yasağının sürdüğü Colemêrg’in Gever ilçesinde neler yaşandığını Halkların Demokratik Partisi (HDP), tanıklardan dinleyerek raporlaştırdı. Rapora göre kesin olmamakla birlikte 90 kişi yaşamını yitirdi; asker ve polislerin saldırıları sonucu 6 bin 770 ev yakılıp yıkıldı.

90 kişi katledildi, 6 bin 770 ev yakılıp yıkıldı

13 Mart 2016 tarihinde başlayan ve 78 gün boyunca süren sokağa çıkma yasağı sırasında yaşananlara dair HDP tarafından tanıklarından dinlenerek rapor hazırlandı. Sokağa çıkma yasağı boyunca kentin yakılıp yıkıldığı, evlerin yağmalandığı ve kesin olmamakla beraber 90 kişinin katledildiği Gever’de 6 bin 770 ev tahrip edilmiş durumda. Katledilen 90 kişinin 39’unun kimliği belirlenirken 51 kişi ise Erzurum Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi.

Kentte abluka günlerinde büyük bir göç yaşandığına dikkat çekilen raporda, HDP milletvekili Abdullah Zeydan’ın “Zırhlı araçlardan sürekli ‘Yüksekova’yı terk edin; başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz” şeklindeki açıklaması yer aldı. Kentin tarihinin en büyük göçünü yaşadığına dikkat çeken Yüksekova Belediye Eşbaşkanı Adile Kozay, nüfusu 120 bin olan ilçede insanların yüzde 80’ine yakınının ablukadan önce ilçe dışına çıktığını belirtti.

Halk, geçici olarak Colemêrg, Çelê, Şemzînan, Wan gibi Gever’e yakın ilçe ve illere göç etti. Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği’nin (GABB) yaptığı bir araştırmaya göre, Yüksekova’dan 6 bin 928 aile göç etmek zorunda bırakıldı.

Gever’de infazlar yapıldı

Raporda yer alan tanık ifadeleri, insanların infaz edildiğini de gözler önüne serdi. Abluka sırasında sürekli yer değiştirerek kendini hayatta kalan ve ismini vermek istemeyen yerel bir muhabir ilçede yaşanan yargısız infazları ve hukuksuzluğu şöyle ifade etti: “Kışla Mahallesi’nde 8-9 kişilik sivil bir grubun olduğu tünel ‘teslim ol’ çağrısı yapılmadan bombalandı ve orada bulunan herkes yaşamını yitirdi. Burada Arapça konuşan sakallı bir sürü güvenlik görevlisi vardı. Burada ne valinin, ne kaymakamın ne emniyet müdürünün bir rolü ve yetkisi yoktu. JÖH ve PÖH bir yerlerden emir alıyordu ve bunu uygulamaya koyuyordu. Devlet güçleri bir cenaze defnedilirken sadece aileden üç kişinin katılmasına izin veriyordu. Biz 11 ya da 12. günde Şemdinli yolu üzerinde, yerde bir cenaze görüntüledik. Görüntüde bir kedi cenazenin bir kısmını yiyordu. Bu görüntü sosyal medyaya girdikten sonra yol ortasındaki 8-9 cenaze kaldırıldı ve valilik açıklama yapmak zorunda kaldı. O cenazeler Erzurum’a kaldırıldı.

Uzun bir süre Dize Mahallesi’nden çıkmayan 60’lı yaşlarda bir erkek tanık, abluka sırasında tanık olduğu infazı şu şekilde anlattı: “Dolka Ezo denilen şu bölgede bir baba ve kızı kalmıştı. O bölgenin defalarca bombalandığını kendi gözlerimle gördüm. İkisini de öldürmüşler. O insanların ölümü basına bile düşmedi. Sabri diye bir adamın kardeşiydi ölen kişi. Bir motosikleti vardı, odun doğrayarak geçimini sağlıyordu. 7 gün boyunca sadece o evin bulunduğu bölgeyi bombaladılar.”

Cenazeler, ailelere işkence için kullanıldı

Cenazelerini almak için Erzurum Adli Tip Kurumu’na giden ailelerin engellemeler ile karşılaştığı, otopsi raporlarının verilmediği de raporda yer aldı.

Abluka sırasında yaşanan çatışmalarda abisini ve yeğenini kaybeden ve adını vermek istemeyen bir tanık, kendilerine yaşatılan cenaze işkencesini şu cümlelerle ifade etti: “Abim, ablukanın başında bizim yanımızdaydı. Oğlu evini terk etmek istemedi. Abim de oğlunu bırakmak istemedi. O günden sonra ikisinden de haber alamadık. Bütün devlet organlarına başvurduk; hiçbir sonuç alamadık. Erzurum’da DNA testi de verdik, oradan da bir sonuç çıkmadı. İnfaz edilme ihtimalleri çok yüksek. Bize 20-25 gün süre verdiler. Hala bir sonuç çıkmadı. Düşünsenize cenazenizi bile alamıyorsunuz. O ablukadan sağ çıkmak zaten imkânsızdı.

gever1Operasyonlar bitmesinin ardından evler yakılıp yıkılmaya devam edildi

Rapora göre, ilçede 13 Mart 2016 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından Genelkurmay Başkanlığı tarafından 20 Nisan 2016’da yapılan bir açıklamayla operasyonların bittiğinin açıklandığı güne kadar ağır bir yıkım yaşanmazken, asıl büyük yıkım ve bombardıman açıklamadan sonra başladı ve ilçenin büyük bir kısmı bu sırada yıkıldı.

Toplam 11 mahallesi bulunan Gever’de Cumhuriyet, Güngör, Kışla, Orman ve Mezarlık mahallelerinin belli kısımlarında hendekler olduğunu belirten tanıklar, Dize, Yeşildere, Esentepe, Esenyurt, Yeni Mahalle, İpek Mahallesi ve Güngör Mahallesi’nin büyük bir kısmında hendekler olmadığı halde bu mahallelerin de polis ve askerler tarafından boşaltıldığını belirtti. Çatışmaların başladığı günden, operasyonların bittiği şeklinde yapılan resmi açıklamaya kadar 38 gün boyunca büyük bir yıkımın yaşanmadığını belirten tanıklar, Yenimahalle’de çatışma ve sokağa çıkma yasakları boyunca insanların evlerini terk etmediğini kaydetti.

Gever Belediyesi Eşbaşkanı Adile Kozay, en fazla yıkımın Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinde olduğunu, hasar gören ev sayısının sadece iki mahallede 3 binden fazla olduğunu tahmin ettiklerini belirtti. Kozay, Kuruköy Mahallesi’ndeki evinin operasyonlar bittikten sonra yakılıp yıkıldığını ve abluka döneminde yanında kaldığı ailenin yanında kalmaya devam ettiğini belirterek, kendisinin de Gever halkı gibi kalacak bir evinin olmadığını belirtti.

Sokağa çıkma yasağının başladığı günden itibaren 28 gün Dize Mahallesi’ndeki evinden çıkmayan ve ismini vermek istemeyen bir tanık, yıkıma dair şunları anlattı: “18 gün boyunca güvenlik güçleri Efeler, Kamışlı ve Miçiç karakollarından sadece top ve tanklarla Orman, Kışla ve Dize mahallelerini uzaktan bombalıyorlardı. 18 gün sonra caddelere tankları sürüp evleri bombalamaya ve yakmaya başladılar. Değirmen’in yanından buraya kadar sağlı sollu bütün evleri yıkıyorlardı. Caminin minaresine bile toplar değdi. Dayanamadım dışarıya çıktım, ‘Siz Allah’a karşıda mı savaş açtınız’ dedim. Bu caddenin tümünü kontrol eden komutana dedim ki, ‘Gelin ben önünüze düşeyim, eğer bu cadde boyunca tek bir mermi bile size sıkılırsa önce beni öldürün. Evleri yakıp yıkmayın’ dedim! Burada sadece benim ailemden yüzden fazla insan yaşıyor; insanların evlerini yıkmayın dedim. Kabul etmediler.

Halkın yüzde 35’i evsiz durumda

TESK Başkanı İrfan Sarı, abluka sonrası işletmelere yönelik yaptıkları incelemelerde yıkım ve tahribatın boyutunu şöyle ifade etti: “435 işyerinin hasar tespitini yaptığımız zaman, yaklaşık yüz elli tanesinin tamamıyla yok edildiğini tespit ettik. Sanayi sitesinde 150 dükkan var. Orası çatışma alanı olmadığı halde ciddi anlamda zarar verilmiş. Medyaya düşen birçok görüntüde çarşı merkezindeki dükkanların zarar görmediği şeklinde haberler geçti. Oysa o dükkanların kepenkleri sağlam bırakılmış, dükkanların yan ve arka duvarları delinmiş ve içerideki eşyaların birçoğu kullanılmaz hale getirilmiş.”

Gever ilçe merkezinde uzun bir süre saha çalışması yürüten İMO Van Şubesi’nin açıkladığı hasar tespit verilerine göre, Gever’de az hasarlı 3193, orta hasarlı 647, ağır hasarlı 787, yıkık 867, yanmış 1336 bina-konut var. TÜİK verilerine göre, Gever’de 70 bin 497 kişinin yaşadığı belirtilen raporda, kullanılamaz olarak nitelendirilebilecek yapılar göz önüne alındığında, halkın yüzde 35’i evsiz durumda.

gever2Kamu kurumları karargaha dönüştürüldü

Gever’de okul, sağlık merkezleri, camiler, kültür merkezleri, parklar gibi birçok kamusal alanın karargaha veya nezarethaneye dönüştürüldüğü ve sonrasında yıkıldığı tespit edildi. Eğitim alanı olarak inşa edilen okullar karargaha, kültür merkezleri ise nezarethaneye çevrilerek amaç dışı kullanıldı. Halka sağlık hizmeti sunması gereken merkezler yıkılırken, halkın ibadet yeri olan camilerin içleri talan edildi, tank toplarıyla dövüldü.

İlçe merkezinde toplam 10 okul -Cumhuriyet, Uğur Sıtkı, Vali Erdoğan Gürbüz, Milli Piyango, Gazi, Kuruköy İlköğretim Okulları ve Atatürk Lisesi- tamamıyla yıkılırken, Hamit Kesici İlköğretim Okulu orta hasarlı hale getirildi. Anadolu Lisesi tamamıyla askerlere tahsis edildi.

HDP, Eğitim-Sen Gever Şubesi’nin raporunu da hatırlattı. Raporda okullar ve eğitim ile ilgili şu bilgiler yer almıştı: “Gazi, Kuruköy, Süleyman Uğur Sıtkı, Vali Erdoğan Gürbüz, Cumhuriyet İlköğretim Okulları ile Atatürk Anadolu Lisesi, Muharrem Malazgirt Teknik ve Anadolu Lisesi, Gazi Anaokulu, Güngör Mahallesi Ortaokulu ve Anaokulu olmak üzere toplam 10 okul kullanılamaz hale gelmiş, TOKİ Anadolu Lisesi ise askeri karargâha dönüştürülmüştür. 35 bin öğrenciden 10 bini abluka ile farklı illere nakil olurken, geriye kalan 25 bin öğrenci eğitim hakkından mahrum edilmiş, eğitim hakkı engellenmiştir.”

Rapora göre, sağlık kurumları da büyük yıkıma uğradı. İlçede hizmet veren 6 Aile Sağlık Merkezi (ASM) mevcut iken, sokağa çıkma yasağı esnasında 3’ü tamamen kullanılmaz hale getirildi. Yasaktan önce ilçede hizmet veren 10 eczane mevcut iken, abluka kalktıktan sonra 3 eczanenin yıkıldığı, yağmalandığı ve kullanılmaz hale getirildiği görüldü. Hastaneler de karargah haline getirildi.

HDP, Gever’de insanların en temel haklarından olan su, elektrik, barınma ve beslenme haklarının ciddi anlamda engellendiğini belirtti.

Katliam ve yıkımın sorumluları yargılanmalıdır

HDP raporunda, 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp tutuklanan generaller arasında yer alan Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Otal, Çukurca 2. Hudut Tugay Komutanı Tuğgeneral Cihat Erdoğan, 34. Hudut Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Salnur ve Yüksekova 3. Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Halil İbrahim Ergin‘in Gever’deki yıkımın sorumlusu olduğunu belirtti. Ancak abluka ve yaşanan hukuksuzlukların tek sorumlularının darbeci generaller olmadığına dikkat çeken HDP, “Yaşanan hukuksuzluklara dair bir yargı süreci başlayacaksa, yargının adaletli ve tüm sorumlulara eşit davranması temelinde gerçekleşmelidir. Yaşanan tüm hak ihlallerinde devletin yerel kurumlarının, hükümetin ve kolluk kuvvetlerinin sorumlu olduğu göz ardı edilmeden, uluslararası hukuk sürecinin başlatılması hukuksuzluklara maruz kalan Yüksekova halkının öncelikli talebidir” diye belirtti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu