Makaleler

Gerçek devrimci-demokratik dönüşüm için mücadeleye!

Reza Zarrab davası, öngörüldüğü şekilde gündemin başköşesini işgal etmeyi sürdürüyor.

Zarrab davasına atfedilen önem, davanın içeriği ve kapsamı, ortaya çıkarabileceği sonuçlar dikkate alındığında yersiz de sayılmaz. İran’a yönelik ambargonun BM kararlarına rağmen delinmesi söz konusu zira. Ama bundan da önemlisi söz konusu “suçun”, başbakan ve bakanlarında dâhil olduğu üst düzey AKP’li yöneticilerin yol vermesiyle işlenmesi.

Önümüzdeki günlerde jürinin seçilmesiyle birlikte başlayacak davada, yeni ve sarsıcı gelişmelerin yaşanma ihtimali bulunuyor. Bugüne kadar yaşananlar, ABD emperyalizminin süreci ilmek ilmek ördüğüne işaret ediyor. Son olarak Soçi’de ABD ve Rusya arasında, Suriye başlığında Esad’lı geçiş konusunda iyice perçinleşen mutabakat ve bölgede cihatçı örgütlerinin etkinliğinin büyük oranda kırılmasıyla yeni bir sürece girildiği söylenebilir. AKP iktidarının bir süredir ABD’nin, Ortadoğu ve daha özel olarakta Suriye’de değişen dengeler ekseninde ortaya koyduğu politikalara uygun bir dönüşüm geçir(e)mediği, söz konusu değişime ayak uyduramadığı biliniyor. Nitekim değişik biçimlerde açığa çıkan ABD- TC gerilimlerinin başlıca nedenleri arasında Ortadoğu’daki gelişmelerin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Esad’ın devrilmeyeceğinin uzun süredir anlaşıldığı Suriye’de, ABD’nin Rusya ile önüne koyduğu yol haritasını hazmetmek TC devleti açısından epeyce zor oldu. Ondan da zoru, Rojava’da tüm uğraşlarına, her türlü lojistik destekle beslediği cihatçı örgütlerle geliştirdiği ilişkilere rağmen boğulamayan, demokratik- özgürlükçü inşa sürecini kabullenmek olmalı.

Soçi’de yapılan toplantıda TC’nin Kürt fobisi bir kez daha nüksetmiş, PYD’nin zirveye katılmaması adına TC elinden geleni yapmıştı. Türk devletinin emperyalizm ile kurduğu yapısal ilişki, gerek Suriye’de gerekse de Ortadoğu’da bağımsız bir politika izlemesine engeldir. R.T.Erdoğan’ın Soçi sonrasında Esad rejimine açık kapı bırakan demeçleri, önümüzdeki günlerde resmi söylemde “Esed”in yeniden “Esad”a döneceğine işaret ediyor.

Bu dönüşümün ABD emperyalizminin ihtiyaçlarına yanıt olabilecek bir esneklik ve hızdan uzak olduğu anlaşılıyor. Bölgede emperyalistlerin cihatçı örgütlerle hedef küçültme kararı almasına rağmen R.T.Erdoğan/AKP’nin, başta DAİŞ olmak üzere birçok cihatçı tekfirci yapıyla ilişkiyi sürdürmesi, Azez ve Cerablustan sonra Afrin’i işgali hedefiyle İdlib’e söz konusu örgütler aracılığıyla girmesi pek çok yeni sorunu ve çelişkiyi açığa çıkarıyor.

AKP için çember daralıyor

Zera Zarrab davasını tamda bu arka plan içinde, ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki siyaseti etrafında okumak doğru olacaktır. Bilinir ki emperyalistler hiçbir zaman tek bir ata oynamaz! AKP’nin, devlet mekanizmasının hücrelerine nüfuz etmesiyle ortay çıkan güçlü iktidar halinin emperyalistler açısından giderek yönetmesi ve kontrolü zor bir AKP gerçekliğini açığa çıkardığı açık.

ABD emperyalizmi bu dengeyi uzun süre cemaat aracılığıyla kurmaya çalıştı. Nitekim “17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları”yla okyanus ötesinden, AKP’nin façasının çizilmesine yönelik bir plan yaşama geçirildi. Ancak AKP bu süreci atlatmayı ve karşı hamleyle yanıt vermeyi başardı. R.T. Erdoğan/AKP, devletin neredeyse tüm organlarına yönelik hâkimiyeti ve güçlü kitle desteğiyle pazarlık masasında hala etkili bir figür olduğunu kanıtlama ve pazarlıkta eli yükseltme stratejisi izledi.

Ancak ABD emperyalizmi, rahatsızlığını 15 Temmuz darbe girişimi üzerinden yeni bir mesaj vererek yineledi. Gülen cemaatinin ABD’nin TC’ye yönelik uzun erimli stratejik bir politikası olduğu ve ülke sınırlarını da aşan uluslararası bir vizyona sahip olduğu açıktır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan/ AKP’nin, Cemaati bitirmeye dönük savaşının asla başarıya ulaşamayacağı da bilinmelidir. Görünen o ki şimdi Reza Zarrab davası üzerinden AKP/R.T. Erdoğan, bu defa doğrudan ABD emperyalizmi tarafından ve açıkça, dosyanın bir unsuru olarak hem de uluslararası arenada açık hedef haline getiriliyor.

Zarrab’ın sanıklıktan tanıklığa terfi etmesiyle R.T. Erdoğan ve AKP’nin üst düzey yetkililerinin telaşa düşmesi boşuna değil. Nitekim Fransız kanalına konuşan cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, “Biz, dışarıdan aldığımız enerjiye bağımlıyız, yaptırımlar esnasında İran ile bu ticareti yapmak zorundaydık. Bunu başka yollarla yapmayı denemek zorunda kalacağımızı söyledik. Bankalarımız, ekonomi bakanımız işin içine girdi” sözleri de şimdiden nedamet getirmeye başladıklarını gösteriyor.

 

Birleşik direniş hattı!

Zarrab davasının her gün giderek kötüleşen ekonomiyi derinden sarsacak tasarruflara teşne olması AKP’nin zayıf karnına da işaret ediyor. Öyle görünüyor ki, ABD emperyalizmi, AKP’yi hizaya getirmek, istediği şekilde yeniden kalıba dökmek veya ihtiyaç duyduğunda bitirmek için ekonomi kartını devreye sokacak. Emperyalizme göbekten bağımlı TC ekonomisininse zaten buna karşı koyma gücü bulunmuyor. İYİ Parti’den sonra Abdullah Gül’ün yoğun kulis faaliyetlerine açıktan başlamış olması, düzen partileri cephesinde yeni düzenlemeler için hazırlıklar yapıldığına işaret ediyor. TC tarihinde, CHP’nin tek partili döneminden sonra en uzun iktidara imza atan AKP, açık ki kurulduğu günden bu yana emperyalistlerin hizmetindedir. Bir avuç asalağın iktidarının korunması adına yoğun bir sömürü, dizginsiz bir şiddet, fanatizm düzeyinde bir şovenizm üzerine inşa edilen TC devletinin söz konusu kırmızıçizgileri ise tüm düzen partileri için geçerlidir.

Bu bakımdan adı uzun süredir geniş yığınlar için zulüm ve yoksullukla eş anlamlı hale gelen AKP iktidarının emperyalistlerin müdahalesiyle yıkılması sadece bu zulüm cenderesini elinde tutan isimlerin değişmesi anlamına gelecektir. CHP, İYİ Parti ve bilumum Perinçekçi faşistlerin AKP iktidarının zayıflaması ve gidişiyle toplumun refaha ve huzura kavuşacağına dair söylemleri yanıltıcıdır. Tarih bize göstermiştir ki demokrasi ve özgürlük ancak mücadele ile kazanılır. Toplumun devrimci-demokratik dönüşümü ve gelişimi de bu mücadelenin bir sonucudur. AKP, geniş yığınların dipten gelen baskısı ve tepkisi sonucunda güçlü devrimci ve yurtsever öznelerin etkin varlığında sarsılıyorsa burada önemli bir değişim gücünden söz edebiliriz. Aksi halde yaşanan emperyalistlerin ihtiyaçları doğrultusunda yapılan bir operasyon olacaktır. Söz konusu değişimin sonuçları olacaksa da bunlar, işçi sınıfı ve emekçilerin, Kürtler ve Aleviler, kadınlar ve LGBTİ’ler için demokrasi, özgürlük getirmeyecektir.

Devrimci, ilerici ve yurtsever güçler bir yandan daha fazla köşeye sıkışan ve koltuğunu da kolay kolay bırakmayacak olan AKP iktidarının yeni saldırılarına diğer yandan ortaya çıkabilecek yeni bir siyasi krize hazırlıklı olmalıdır. Zira, AKP’nin zayıflaması veyahut devrilmesiyle ortaya çıkabilecek enkazı devrimci, ilerici, yurtsever güçler kaldır(a)madığında devreye düzen partileri girecek ve emekçi yığınları peşinden sürükleyecektir.

Devrimci, ilerici ve yurtsever güçler, söz konusu kaos ve karmaşa içinde güçlü bir alternatif olmak için birleşik bir direniş hattına sıkı sıkıya sarılmalıdır! Bir yandan emekçi yığınlarda AKP/Saraya yönelik gelişen öfkeyi büyütmeli diğer yandan CHP, İYİ Parti ve AKP küskünlerinin söylemlerine karşı yığınları uyarmalıdır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu