GüncelManşet

Enternasyonal Devrimci Halk Gerilla Güçleri ile röportaj – 2. BÖLÜM

“Kapitalizm ve devlete karşı ortak mücadele yürütebilecek silahlı anarşist bir ağ…”

Rojava’da ilk anarşist tabur kuruldu ve dünyanın her yerinden devrimci anarşistlere kendilerine katılma çağrısı yaptı. Rojava Dayanışması NYC, Enternasyonal Devrimci Halk Gerilla Güçleri’nin (EDHG) üyeleriyle nasıl başladıklarına, nasıl  bir devrimci yaşam deneyimleri olduğuna ve destekledikleri hareket özerk bölge ilan edildiğinde anarşistler için nasıl olanaklar çıkacağına dair bir röportaj gerçekleştirdi.

kurdishquestion.com sitesinden çevrilen röportajın ilk kısmını geçtiğimiz sayıda yayınlamıştık. İkinci bölümü kısaltarak yayımlıyoruz:

– Rojava’daki devrimci projeye dair izlenim ve kararınızı doğrulayan özel bir olay ya da anekdot var mı?

– En çarpıcı olay yoldaşlarımız bir aileyle birlikte kalırken yaşandı, ailenin kadınlarından biri Mala Jin’de aldığı eğitimle ilgili deneyimini anlatmaya başladı. Bunun hayatını nasıl değiştirdiğini, bir insan olarak kendine dair kavrayışının nasıl devrimcileşebildiğini ve kendisini için nasıl bir dünya olasılığının açıldığını anlattı. Bunları anlatırken gözlerindeki ifadeyi yoldaşlarımız asla unutmayacak. Yine de yoldaşlarımız günlük yaşamdaki devrimci ruhun ve gerçek kurtuluş anının oluşturulan kurumlardan değil, yaşama geçirilen ve kelimelerle anlatmanın mümkün olmadığı kültürel değişimlerle geleceğini belirtiyorlar.

Bir başka olay da Newroz arifesinde yaşandı. Gece, şehrin caddeleri çoğunlukla yanan lastiklerden çıkan ateşle doluydu. Halk bunların etrafında slogan atıyor, şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Bu on yıllardır Suriye ve Türkiye Kürdistanı’nda baskı altına alınmış ve yasaklanmış bir şeydi. Şimdi ise burada kültürel ve kurtuluş ifadesi olarak büyük bir coşku ve heyecanla açıktan kutlanıyordu. Bizler de kentin çevresinde pikapımızla dolaşıp onlara el sallıyor, slogan atıyor ve ara sıra da elimizdeki AK’lerle havaya ateş ediyorduk, bu sırada uzun bir araba konvoyu belirdi. Arabalar pencerelerinden sarkan, hatta üzerlerine çıkmış ve bayrak sallayan, slogan atan, bağıran insanlarla doluydu. Bazıları silahlarıyla izli mermi atıyordu, çünkü festivaller için kullanabilecekleri havai fişeği yoktu. Biz de hemen konvoya katıldık ve saatlerce korna çalarak, caddeleri dolduran, balkonlarından ve pencerelerinden bakan halkı selamlayarak ve devrimci müzikler çalarak kenti dolaştık. Gece etrafında bir sürü çocuğun kollarını birleştirerek etrafında aşağı yukarı zıplayarak şarkı söyleyip dans ettiği büyük bir ateşe rastladık. Ateşin önünde çeşitli yaşlardan bir grup genç kız zafer işareti yaparak zıplıyor ve “Jin Jiyan Azadi” (Women, Life, Freedom-Kadın Yaşam Özgürlük) diye bağırıyordu. Kızlar bu şekilde coşku ve özgürce bağırdıklarında bazı yoldaşlarımız çok duygulandı. Bir yoldaşımız onlara baktı ve devrim yenilgiye uğrasa dahi devrimin zaferi için bunlar hiçbir zaman boşa gitmeyecek, çünkü bu devrimin zaferi.

Son olarak anlatmadan geçemeyeceğimiz bir başka sahne de bir enternasyonal, iki de yerel yoldaşın şehit töreni (daha doğrusu cenazesi) oldu bizim için. Bölgeden sadece iki kişi yaşamını yitirmiş olmasına rağmen, tüm kasaba ve çevre kasabalardan insanlar törene katıldı. Tüm insanlar YPG, YPJ ve benzer bayraklar taşıyor ve hep bir ağızdan “Şehîd namirin!” (Martyrs don’t die! Şehitler Ölümsüzdür) ve “Bi can, bi xwîn, em bi te re ne ey şehid!” (With soul, with blood, we are with you şehîd! Ruhumuzla, kanımızla seninleyiz ey şehit!) diye güçlü sloganlar haykırıyorlardı. Biraraya geldiler, birlikte ağladılar ve sevdikleri kişinin ölümünü birlikte yaşadılar. Bu durum, ölümlerin burada hala çok komünal bir olay olmasından kaynaklanıyor; halk, topluluktan biri öldüğü zaman bunun sadece bireysel olarak bir etki yaratmadığını, bütünün bir parçası olarak herkesi tek tek etkilediğini biliyor. Dahası, onlar birbirleriyle fiziksel dayanışmanın ihtiyacını anlıyorlar, bu onlara HPC’nin ya da halk savunma militanlarının bizzat örnek olmasının sonucudur. Ki başta kadınlar olmak üzere ister DAİŞ, ister asayiş ve hatta YPG tarafından dahi olsa özerkliklerini kim çiğnerse ona karşı topluluklarını savunacaklarını biliyorlar. Bu tür olay ve anekdotlar sadece neden savaştığımızı hatırlatmıyor bize aynı zamanda devrimin bölgeye ve dünyanın geri kalanına da yayılmaya devam edeceğine dair bizi umutla dolduruyor.

 

“Eğer insan bunu yapmaya hazır değilse kendine devrimci dememelidir”

– Devrime yönelik en büyük tehdidin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Devrime yönelik en büyük tehditler farklı cephelerden geliyor: karşı-devrimci güçler; Türkiye, ABD, Esad, Rusya, İran ve Barzani-KDP/ENKS gibi emperyalist ve/ya sömürgeci güçler; dini/etnik tarikatlar ve devrimin liberal, devletçi sonuçları. IRPGF adı altında kolektif oluşturan bireysel anarşistler olarak, bu tehlikelere karşı savaşacağız ve onlar devrimi darbelemeye kalkarsa imha edilmeleri için ne mümkünse yapacağız.

– Enternasyonal mücadelelerle bağlantı içinde IRPGF’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şili’den Yunanistan’a, anarşist gruplar silahlı mücadele çağrısına yanıt veriyor ve ayağa kalkıyor. Silahlı mücadelenin henüz mümkün olmadığı yerlerde, anarşistler kimsenin el atmadığı sosyal sorunlarda doğru adres olacak projeler ve alt yapı çalışmalarını yaratıcı bir şekilde geliştiriyor. Bizler kendimizi daha geniş bir anarşist hareketin bir parçası olarak görüyoruz ve devlet sınırları dışında ve içinde mücadele eden anarşistleri destekliyor ve onlarla dayanışmamızı genişletiyoruz. Aynı zamanda baskının her çeşidini yıkmak için yaşamlarını veren dünyanın her yerindeki cesur anarşistler için saygı ve onur duyuyoruz. Uzun vadede, dünyanın her yerindeki kapitalizm ve devlete karşı ortak mücadele yürütülebilecek silahlı anarşist gruplarla bir ağ kurmayı umut ediyoruz.

– Rojava’ya gelmeniz, anarşist mücadelenin doğası konusunda sizde bir değişim yarattı mı?

Hareketin olmadığı bir anarşist mücadele, mücadele değildir. Bu nedenle, devrim için teori ve pratiğin birliği anlayışıyla, bizler silahların mücadeleyi ve birbirimizle ilişkilerimizi nasıl değiştirdiğini gördük. Uluslararası anarşist desteğin olmaması hem utanç verici hem de anarşist hareket içindeki daha büyük bir problemin göstergesidir -bu mücadele çizgisine hayatını tam anlamıyla koyma noktasındaki isteksizliktir. Bu nedenle, kendini kandırma, aldatma ve beğenmenin ötesinde, dünyayı değiştirmek için insanların hayatlarını, rahatlarını ve imtiyazlarını riske atma konusunda istekli olması anarşist politik mücadelenin bir gerçeğidir. Bu tabii ki sizin örgütlendiğiniz alana da bağlıdır. Örneğin alanınızdaki insanlar ağır ICE saldırıları altındaysa, mümkün olan tüm araçlarla bu saldırıları sabote etmeniz gerekir. Sağ radikaller tarafından camilere saldırı gerçekleştiriliyorsa bu saldırıları önlemeye yardımcı olmak için gruplar oluşturup faşistleri bölgeden temizlersiniz. Hangi silah gerekiyorsa onu kullanırsınız. Eğer gerekiyorsa bir silahın önünde durursunuz. Eğer insan bunu yapmaya hazır değilse, bizce o kişi kendine devrimci dememelidir.

– Mücadeleyi yükseltmek için anarşist devrimcilere ne tür öneri ve pratikler önerirsiniz?

Devrimin hem sosyal ve hem de askeri bakış açılarını içerdiğinin bilincinde olarak, daha ileri mücadeleler için yeterli hazırlık yapmalarını öneririz, insanlar komün olarak yaşamayı öğrenmeli ve silahlı mücadeleyi yürütmek için kendilerini geliştirmelidirler. Bölgede bunu yapmak için bir zemin yaratmayı zorunluluk olarak görmemizin nedeni de budur. (Bitti)

 

Enternasyonal Devrimci Halk Gerilla Güçleri ile röportaj (1): “Rojava Devrimi bize ilham ve kararlılık veriyor!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu