Makaleler

Endüstriyel tarım ve gıda öldürüyor

Endüstriyel üretim kapsamında gıda ürünlerinde ve toprakta ciddi bir değişimler yaşanıyor. GDO’lu ürünler ile tarımsal sektörün zehirlenmesi ve tohum tekellerinin köylüleri bağımlı hale getirmesi artık malumun ilanı olmuş ve birçok ülke tarafından bu ürünler yasaklanmıştır. Ancak ne var ki bu yasaklamalar esas olarak emperyalist ülkelerde gerçekleştirilse de esasta bu politika geri bıraktırılmış ülkelere kaydırılma yönüyle devam ediyor.

9 Ekim ‘de Roma’da gerçekleşen Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Uzmanları Uluslararası Paneli’nin (IPES-Food) yayınladığı yeni rapora göre, endüstriyel gıda ve tarım sistemleri, insanları birçok yoldan hasta ediyor ve sarsıcı insani ve ekonomik maliyetler doğuruyor.

Raporun başyazarı Cecilia Rocha yaptığı açıklama ile şunları ifade ediyor.   “Gıda sistemleri bizi hastalandırıyor. Sağlıksız beslenme en çok görünür olan bağlantı; fakat aslında gıda ve tarım sistemlerinin insan sağlığını etkilemesinin yollarından sadece biri. Bu da demek oluyor ki, daha sağlıklı gıda sistemleri kurmak için birçok başlangıç noktası var. Bu etkileri nerede ortaya çıkarsa çıksın acilen işaret etmeliyiz. Buna paralel olarak, gıda sistemlerindeki adaletsiz, sürdürülemez ve sağlıksız pratiklerin temel nedenlerini açıklamalıyız.”

Roma’da Birleşmiş Millet Dünya Gıda Güvenliği Komitesi’nde açıklanan rapor, yetersiz beslenmenin insanları zayıf düşüren sağlık etkilerini, çevresel sağlık risklerini (nitrat bulaşmış içme suyu ve antimikrobiyal direncin yaygınlaşması gibi) gıda ve tarım işçilerinin yaygın görülen mesleki risklerini yan yana koyuyor.

IPES-Food, dünya üzerindeki popülasyonları etkileyen en kötü sağlık koşullarının birçoğunun – solunum hastalıklarından birçok kanser türüne ve sistematik geçim stresine kadar – kimyasal yoğunluklu tarım, entansif hayvancılık, ultra işlenmiş gıda ürünlerinin seri üretimi ve pazarlanması ve deregüle edilmiş küresel tedarik zincirleri gibi endüstriyel gıda ve tarım pratikleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Raporda bu etkilerin ekonomik maliyetleri devasa boyutta ve büyük ihtimalle büyümeye de devam edeceği belirtilirken, yetersiz beslenme dünyaya yılda 3.5 trilyon dolara mal olurken, 2025 yılında sadece obezitenin maliyetinin 760 milyar dolar olacağı, bu sırada, endokrin sistemi bozukluğuna yol açan kimyasallar sebebiyle AB ve ABD’nin yaşadığı kayıpların toplamı yılda 557 milyar dolar iken, anti-mikrobiyal direnç enfeksiyonlarının ABD’de yılda 20 ila 34 milyar dolara mal olduğu belirtildi.

 

Bu durum sistematik olarak yaratılmaktadır

Raporda bu sorunların ve riskin en çok ezilenler cephesinde görüldüğü belirtilmektedir. Yoksullar açısından ölümcül tehlikelerin boy gösterdiği gerçeği raporda yansıtılmıştır. Bu noktada rapor yoksulların bu rahatsızlıklar nedeniyle ölümle boyun boyuna olduğunu, bunun yoksulluğun ve devlet mekanizmalarının denetim altına almamasının sonucu olarak belgelendirme sorunu ile karşı karşıya olduğu belirtiyor. Bu konuda endüstriyel üretimin yarattığı ölümcül gıdalara karşı rapor bir dizi önlem de ileri sürüyor. Beş temel noktada belirlenen önergeler; gıda sistemleri anlayışını her seviyede teşvik etmek, bilimsel bütünlük ve araştırmayı bir kamu yararı olarak yeniden ileri sürmek; alternatif gıda sistemlerinin pozitif etkilerini ortaya çıkarmak; ihtiyat prensibini benimsemek ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla bütünlüklü gıda politikaları oluşturmak.

 

Endüstriyel tarım toprağı yok ediyor

Öte yandan endüstriyel tarımın toprağı yok ettiğine dair Güney Afrika Witwatersrand Üniversitesi’nde çalışan akademisyenlerin, durumun ciddiyetini vurgulayan analizleri yayınlandı.  Bilim insanları, eski uygarlıkların yaptığı hataları tekrarladığımızı söyleyerek  ve toprağı geri dönüşü olmayacak kadar çok sömürdüğümüz için, bunun kıtlığa neden olan kısır döngüye ve ardından da sosyal bozukluğa neden olmasından korkuyorlar. “Toz Toza” (Dust to Dust) başlıklı bir makalede toprağın verimindeki erozyonun, toprağa verilen katkı maddeleri nedeni ile tam olarak belirlenemediği, bu nedenle de yanılgıya düşüldüğü belirtildi. Makalede söylenene göre, her yıl küresel olarak toprağın % 1′i bozuluyor ve üstelik bunun % 70′i tarım yapılan üst katmandan gidiyor.

Bir kez üst toprak katmanı, bozulmanın hayati sınırını geçerse, iyileşme olasılığı daha da azalacaktır. Kimyasallar ekin alanlarını bir süreliğine daha hayatta tutabilir ancak karmaşık ekoloji her geçen an biraz daha fazla sömürülmüş olacaktır. Bütün Afrika’da ürün hasılatı % 8 oranında düşmüş durumda. Makale, acilen yöntemlerin “dünyayı besleyen ve yaşanabilir kılan” yöntemlerle değiştirilmesi için çağrıda bulunuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu