Makaleler

Emperyalist saldırganlık tüm dünyada artırıyor

Kapitalist emperyalist sistemin ekonomik ve politik krizi gün geçtikçe büyüyor. Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Pasifik’e çeşitli veçheler altında krizler yaşanmaktadır. Halklar sokaklara dökülmekte, sıcak çatışmalar artmaktadır. Emperyalist ülkelerin kendi aralarındaki çıkar çatışması, daha çok gün yüzüne çıkmaktadır. Kapitalist döngünün “refah” aşamasından “bunalım”a geçeli çok oldu. Fakat, bunalım halinden kapitalizmin kendi dinamikleriyle çıkabilme potansiyeli kalmamış durumdadır. Bu da dünyanın dört bir yanında çatışmaları artıran, sıcak savaşlara yol açan bir hal almıştır.

Latin Amerika’da 1950’lerden sonra yükselen gerilla savaşlarından sonra birçok ülkede 1990’lı yıllarla birlikte “sosyal demokrat” partiler işbaşına geldi. Bu partilerin hepsi esasta popülist uygulamalarla, sosyal yardım adı altında halka yönelik politikalar uygulayıp, ayakta kalmaya çalıştılar. Fakat, ABD bu ufak hak kırıntılarını bile kabul etmemiş ve Latin Amerika rejimlerine yönelik çeşitli darbeler geliştirmiştir.

Obama iktidarı 2005 yılında Honduraslı devlet başkanı Zelaya’yı ABD’de kontra eğitimi alan ordu mensupları tarafından devirmiştir. Zelaya’nın “suçları”; Amerikalılar için Bolivercı Alternatif Grubu’na (ALBA) katılmak,  Chavez’den ucuz petrol olmak ve Küba’yı ziyaret etmekti. Demokrat Obama’nın tek darbesi bu değildi. Paraguay Devlet Başkanı Lugo, topraksızlara toprak dağıtacağını ilan edince ABD’nin hedef tahtasına oturdu. Paraguay’da toprağın % 85’i nüfusun % 2’sindeydi. Monsento, Cargill gibi çok uluslu tarım şirketlerinin, hiç işine gelmeyen toprak dağıtma vaadi, Lugo’nun polis komplosu ile iktidardan düşürülmesi ile boşa düşürülmüş oldu. Bunun peşi sıra yapılan 2013 seçimlerinde, “muhafazakar” Colaro da partisi iş adamı Cortes ile iktidara geldi. Colaro da partisi, 61 yıl boyunca yönetimde kalmıştır. 1992’de yapılan düzenlemeyle, devlet başkanı 5 yıllığına tek dönemle seçilmeye başlandı. Cortes, görev süresini uzatmak için geçtiğimiz günlerde senatoya yeni bir yasa tasarısı sundu. Anayasanın gizli oylamayla kabul edilmesinden sonra, halk Başkent Asuncion’de Kongre binasını ateşe verdi. Günlerce süren olaylardan sonra, anayasa değişikliği, meclisin gündeminden çıkarıldı.

 Brezilya’da ise İşçi Partisi’nden olan Dilma Rousseff, yolsuzluğa karıştığı iddiasıyla görevinden geçen yıl alınmıştı. Fakat yerine geçen sağ partiden Michel Temer’in ve kabinesinden birçok ismin yolsuzlukları çok kısa bir sürede ortaya çıktıysa da bu durumda bir değişiklik yaratmadı. ABD için muhbirlik yaptığı bilinen Temer’in ilk işi, sosyal yardım programlarında kesintiye gitmek oldu.

Medya liderliğindeki Hugo Chavez’den sonra bir türlü durulmayan Venezüella’da Birleşik Sosyalist Parti en zor dönemlerini yaşıyor. Aralık 2015’te ABD destekli muhalefet “Demokratik Birlik Buluşması” adı altında birleşerek seçimlerde büyük bir başarı kazandı. Fakat kısa bir süre sonra Amazon eyaletinde oy satın alma yoluyla 3 vekillik kazandıkları ortaya çıktı. Mahkeme bu üç vekilliği iptal etse de, muhalefet parlamentoda üçte iki çoğunluk için bunlara ihtiyaç duyuyordu. Yasa dışı bir şekilde Ocak 2016’da vekiller yemin ettirildi. Mahkeme, yemini geçersiz ilan etti. Bu şekilde karşılıklı adımlar devam ederken, parlamento 2016 sonbaharında Maduro’nun siyaseten yargılanması sürecini başlattı. Ocak 2017’de makamını geçersiz ilan etti. Buna cevap olarak yüksek mahkeme, parlamentonun yetkilerini elinden aldı ve milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdı. Parlamentonun işlevsiz kaldığı bu kısa süren içinde Maduro, normalde parlamento onayı gerektiren petrol sektöründe Rusya ortaklı girişimi mahkemeye onaylattı. (Ceyda Kenan, Cumhuriyet Gazetesi, 5 Nisan) Muhalefet bu gelişmeler üzerine taraftarlarını sokağa döktü. Amerika Devletler örgütünü ve orduyu müdahaleye çağırdılar. Fakat ikisi de kabul edilmedi. Kendi cephesinden başsavcı Luisa Ortega’da mahkeme kararını eleştirince Maduro geri adım attı ve mahkeme kararını kaldırttı. Fakat muhalefet lideri Capriles, kamu görevinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla siyasetten 15 yıl men edildi. Sokak gösterileri halen devam ediyor.

Venezüella, petrol fiyatlarının rekor düzeyde düşürülmesinden en çok etkilenen ülkelerden biri durumunda. Ülkede büyük gıda ve ilaç sıkıntısı yaşanmaya başlamış, enflasyon zapt edilemez olmuştur. Bu da, önceden Birleşik Sosyalist Partiye verilen halk desteğinin azalmaya başlanmasına yol açmıştır. Bütün bu yaşananların, Maduro’yu iktidardan düşürmeye endeksli olduğu açıktır. Maduro son zamanlarda, kur kontrollerini liberalleştirme, yabancı şirketlere daha fazla yer açmak vaatlerin de bulunduysa da yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle iktidarını elinde tutmakta zorlanıyor.

Latin Amerika örneklerinde görüldüğü gibi, kapitalist emperyalist sistem, artı değerden olabilecek olan en ufak bir kaybı kabul etmemekte ve politik olarak da iktidarlardan şekilsel de olsa “bağımsız” görünmelerini kabul etmemektedir.

Ortadoğu’ya dair yayınlarımızda daha sıklıkla yazı çıktığı için mevcut duruma ayrıntılı değinmeyeceğiz. Fakat Suriye üzerinden ABD-Rusya kapışması büyümekte, ABD’nin şer ekseni olarak tanımladığı İran’a yönelik tehditleri artmaktadır. Nitekim, İdlip’teki kimyasal silah kullanımından sonra Suriye hava üstü Şayrat’ı vurması Esad’dan ziyade Rusya ve İran’a yönelik bir uyarı olarak görülmüştür.

Trump’ın iktidara gelişi ile birlikte ABD’nin stratejisinde olmasa da (çünkü ABD’de de ulusal stratejilerin 40-45 yıllık hazırlandığı bilinir) taktikse olarak askeri politikaların da değişim görülmeye başlanmıştır. Cumhuriyetçi partinin iktidarda olduğu tüm dönemler Bush’un döneminde de görüldüğü gibi askeri seçenekleri daha fazla kullanıldığı zamanlar olmuştur.  Şayrat hava üssünün vurulmasından sonra Afganistan’da da el- Kaide örgütüne karşı “tüm bombaların anası” olarak isimlendirilen bir bomba kullanılmıştır. Yıllardır “el-Kaide’yi yok etmek“ adı altında Afganistan’da büyük katliamlar yapmakta ve dağ taş bombalanmaktadır. Trump’la birlikte Kuzey Kore’de tekrardan hedef tahtasına konmuş durumdadır. Bu kapsamda Pasifik Okyanusunda bulunan ABD donanmasının bir kısmı Kore açıklarına yönlendirilmiştir.  Bu durumla beraber Kore misilleme olarak savaş sirenlerini çalmıştır.

Anti-emperyalist mücadele olanakları

Emperyalizmin içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtuluşunun reçetesini kendi ülkelerindeki hak gasplarının ötesinde yarı sömürge ülkelerden çıkarmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu hem Ortadoğu’da görüldüğü gibi enerji kaynaklarına havzalarına el koyma mücadelesi şeklinde hem de silahlanmayı artıracak çatışmaların/savaşların çıkarılması şeklinde görünmektedir. Latin Amerika örneğinde ise, sermayenin en ufak bir sosyal yardıma bile tahammül edemez noktada olduğu bunu da çeşitli darbe yöntemleriyle kendi lehine çözmeye çalıştığı görünmektedir. 20. yy. olduğu gibi emperyalizmin sömürgeleştirme siyasetinin yerine yerli işbirlikçileriyle sömürü ve baskıyı artırmasının alması, anti-emperyalist mücadelenin o dönemlerdeki gibi gündemde olmasını getirebilmektedir. Emperyalizmin bu asimetrik politikası bölge devletlerin emperyalizmin, imtiyazları doğrultusunda adeta bir kola dönüştürmektedir. Özellikle Türkiye Ortadoğu’nun hamisi olma gibi bir misyonla bölgede rol oynamaya çalışmaktadır. Erdoğan’ın başkanlık seçimiyle beraber sadece bir iç politikada başkanlığı değil aynı zamanda Ortadoğu’da muktedir olma hevesi de görünmektedir. Bu anlamda iç politikada da ortaya konulacak mücadele aynı zamanda dış politikayı da belirleyen bir yerde durmaktadır. Bu antiemperyalist mücadeledir. Anti-emperyalist mücadelenin somut politikada güncel hale getirilebileceği çelişkileri öne çıkarılması ve bunlara karşı aktif tavır alınması gerekiyor. Irak işgali döneminde olduğu gibi işgallere ve katliamlara karşı platformlar kurma konusu ele alınabilmelidir.

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu