Emek

EMEK | Mevsimlik tarım işçilerinine zulüm cenderesi!

"Devlet halen daha bu konu üzerinde pervasız bir şekilde sessizliğini koruyarak göz ardı etmeye çalışmaktadır! Tarım işçilerinin yaşadığı sıkıntılar her yerde dile getirilmeli, bu konuda örgütlü ve kesin bir çalışmayla çeşitli kazanımların elde edilmesi için mücadeleye girişilmesi gerekmektedir"

Mevsimlik tarım işçilerinin çilesi bitmiyor. Düşük ücretlere çok kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılan mevsimlik tarım işçileri sömürü, yoksulluk, saldırı, ölüm kıskacında pençeleşiyor.

Hasat zamanı mevsimlik tarım işçileri yollara düşmeye başlıyor. Kamyon kasalarında, minibüslerde tıka basa bir şekilde yollara dökülünüyor. Yerlerinden, yurtlarından ekmek parası için ayrılan ailelerin en önemli sıkıntılarından biri yollarda ölümle burun buruna olmalarıdır. Emeğinin, ekmeğinin peşinde olan aileler, yollarda iş cinayetlerine kurban gidiyor. Yani ölüm daha en başından peşlerine takılıyor! Bu zulüm cenderesi içinde bir şekilde yollarda ölümü atlatanlar sağlıksız çalışma ortamlarında, düşük ücretlere adeta yaşam savaşı veriyorlar.

Sağlıksız koşullarda, hastalığın ve ölümün pençesinde!

Türkiye’de sömürünün en yüksek olduğu iş kollarından biri tarım işçiliğidir. Özellikle mevsimlik tarım işçileri zor şartlarda, kötü koşullarda düşük ücretlere çalıştırılıyor. Bununla birlikte barınma ve beslenme koşulları da berbat bir durumdadır. Çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan işçiler sağlıksız koşullarda çeşitli hastalıklara da yakalanıyor. Başta işin yoruculuğuna göre kas ve iskelet sistemi hastalıkları, cilt hastalıkları ve aşırı sıcakta yorucu çalışma koşullarına bağlı olarak kalp, akciğer ve damar hastalıkları ortaya çıkıyor. Yeterli ve temiz suyun yokluğu, tuvalet banyo eksikliği, sivrisinek, çadırların ve zeminlerin uygunsuzluğu, yetersiz beslenme gibi nedenlerden de çeşitli hastalıklar meydana geliyor.

Bu konuda en çok zararı da çocuklar görmektedir. Aileleri ile beraber kimisi okulunu yarıda bırakarak gelen çocuk işçiler bu zor şartlarda, bir yandan hastalıklarla boğuşup bir yandan da çalışarak yaşam mücadelesi veriyor. Yaşıtları sokaklarda oyun oynarken, onlar tarlalarda sıcağın altında canlarını dişine takarak çalışmak zorunda bırakılıyor! Onları bu duruma sokan sistemin ve devletin ta kendisidir!

Yine en çok sömürülen, ezilen kadınlar oluyor!

Mevsimlik tarım işçileri arasında her yerde olduğu gibi yine en çok kadınlar eziliyor. Sabahtan akşama kadar tarlalarda çalışan kadınlar bir de ev işleriyle uğraşıyorlar. Ailenin bütün yükü yine kadınların omuzlarına binmiş durumdadır. Yemek, çamaşır, temizlik, bulaşık, çocukların bakımı gibi işleri de kadınlar yapıyor. Tabiri caizse kadınlar günün 24 saati çalışmak zorunda kalıyor! Toplumumuzda ezilenin ezileni durumundaki kadın, sözde “görevi” gibi gösterilip işde evde her yerde emeği sömürülüyor! Erkekler tarladaki işleri bitince dinlenmeye çekilirken kadınların çilesi bitmek tükenmek bilmiyor!

Mevsimlik tarım işçilerinin aldıkları ücretlerde çok düşük tutuluyor. Bu sömürü çarkının ortasında kalan işçiler, düşük yevmiyeler almak zorunda bırakılıyor. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle evlerini bırakıp gelen işçiler mecburiyetten düşük bile olsa o ücretlere çalışmayı kabul ediyorlar. Bütün gün sıcağın altında tüm enerjilerini vererek çalışan işçiler, sömürünün katmerlisini yaşamaktadırlar. Bazı yerlerde işçilerin yevmiyeleri günde 50-60 lira gibi çok düşük rakamlar olmaktadır. Özellikle mülteci işçiler bu gibi çok çok düşük rakamlara çalışmak zorunda bırakılıyor.

Devlet her zamanki gibi, yine şaşırtmıyor!

Bu düşük ücretler, sağlıksız yaşam koşulları, sigortasız çalışma, hastalıklar, ölümler olmasına rağmen devlet bu konuda her zamanki gibi hiç bir adım atmıyor, sessizliğini bozmuyor! Bu sömürü çarkının, bu sistemin işleticisi olan devlet, her yıl kendini tekrarlayan ve her yıl daha da katmerleşen bu zulüm cenderesi hakkında herhangi bir yasal düzenlemeye gitmiyor.

Bazı sözde kanun ve yasalar çıkarsalar bile herhangi bir denetim olmuyor. İş cinayetleri, kötü yaşam koşulları, hastalıklar sürmeye devam ediyor. Bu konularla ilgili başta HDP milletvekilleri olmak üzere bazı vekillerin meclise taşıdığı önergeler olmasına rağmen işçi düşmanı AKP hükümeti yine bu tutumunu sürdürüyor! Patronların, toprak sahiplerinin her derdine deva olan AKP hükümeti, işçilerin, emekçilerin yanına sadece seçim zamanı oy istemek için uğruyor!

Şovenist ve ırkçı saldırılar neredeyse her yerde!

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sıkıntılar sadece bunlarla sınırlı kalmıyor. İşçilere, gittikleri yerlerde şovenist saldırılara da maruz kalıyor. Başta Kürt, Suriyeli ve Romanlar olmak üzere bir çok farklı ulustan işçiler saldırıya, dışlanmaya, aşağılanmaya, şiddete, nefret söylemlerine maruz kalıyor. Devletin politikaları doğrultusunda Türk olmayanlara karşı düşmanlık sürekli körükleniyor. Bu faşist politikalar bazı yerlerde karşılığını da alıyor. Halkı bölmek, kin ve nefret ortamı yaratmak isteyenler topluma bu faşist politikalarını empoze etmeye çalışıyor. Kürt düşmanlığı üzerinden yürütülen politikalar sonucunda Batı illerinde ve Karadeniz de ırkçı saldırılar sık sık yaşanıyor. Aynı şekilde son dönemlerde iyice ayyuka çıkan Suriyeli düşmanlığı sonucunda ırkçı saldırılar, nefret söylemleri, dışlanmalar arttı. Mevsimlik tarım işçiliği yapan Suriyeliler, en düşük ücrete çalışmakla beraber sürekli saldırı tehdidi ile karşı karşıyalar. Bazı yerlerde Suriyeli işçilerin öldürülmesi ve linç girişimi gibi olaylarda yaşanmaktadır.

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları şovenist saldırılardan biri de gittikleri yerlerdeki dışlanmadır. Gördüğüm bir olaydan örnek vermek gerekirse; mevsimlik tarım işçiliği yapan Romanların oluşturduğu büyük bir aile gittikleri yerde suya yakın bir yerde çadırlarını kurdular. Daha sonra oranın muhtarı orayı hemen terketmelerini emreder bir şekilde söylüyor. Başka bir yere gitmelerinin zor olduğunu, en uygun yerin orası olduğunu söyleyen işçiler, gitmeyi reddediyor. Tabi muhtar da hemen soluğu jandarma karakolunda alıyor.

İşçileri şikayet eden muhtar, duruma askerlerin el atmasını istiyor. Her zamanki gibi devletin kolluk kuvvetleri “vazifelerini” yerine getirmeye başlıyor! Roman tarım işçilerine saldıran askerler zorla onları yerlerinden ediyor. Direnmelerine karşın mecbur kalan tarım işçileri daha kötü bir bölgeye çaresiz bir şekilde gitmek zorunda kalıyorlar. Bu örnekte de görüleceği gibi gittikleri yerlerde dışlanan işçilere, devletin kolluk kuvvetlerinin takındıkları tavır ortadadır. Bu bazı yerlerde asker olsun, bazı yerlerde polis olsun hiç bir zaman değişmiyor!

İnsanca koşulların oluşturulması aciliyetini koruyor!

Türkiyenin en önemli sorunlarından biri mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları sıkıntılardır. Sağlık, beslenme, barınma gibi imkanlardan yoksun kalan işçiler düşük ücretlere hastalıklarla ve ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakılıyor. Yetmezmiş gibi bir de şovenist saldırılara, ırkçı yaklaşımlara, dışlanmaya, aşağılanmaya, nefret söylemlerine maruz kalıyorlar. Ve herhangi bir güvenlik tedbirlerinin alınmamasıyla beraber devletin kolluk kuvvetleri tarafından da saldırıya uğruyorlar.

Devletin bu konuda doğrudan müdahale etmesi ve kalıcı çözümler getirmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda yasalar ve kanunlar getirilmesi ve en önemlisi de bunların uygulanması ve denetiminin sağlanması zorunludur.

ARIM İŞÇİLERİ

İnsanlık onuruna uygun, daha güvenli, daha sağlıklı, yaşam şartlarına uygun ücretlerin verildiği koşullar oluşturulmalıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu